Endişelenmeyin pazarlık yapıyoruz
Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelikleri hususunda veto hakkımızı gündeme getirip bu ülkelerin Türkiye’yi hedef alan terör örgütlerine verdikleri desteği tartışma konusu yapmak işe yarar bir hamle mi?
Özellikle İsveç’in başta PKK olmak üzere birtakım terör örgütlerine gösterdiği sempatik yaklaşım bizim açımızdan hiç dostane değil. Bu konuyla bağlantılı silah ambargosu uygulamaları çok daha rahatsız edici bir durum. Bu konuda karşımıza çıkan “pazarlık fırsatı” değerlendirilmeli elbette. Ama diplomatik pazarlığın usulü böyle mi olur?
İtirazımızı işiten herkese “Endişe etmeyin, Türkler pazarlık için bunu yapıyorlar” dedirtmek başarı işareti mi? Hakkımızdaki bu algı söz konusu pazarlıktan kazançlı çıkabileceğimizi mi gösteriyor, yoksa tam aksini mi?
Madem böyle bir tutum içine girecektik, bunun için önce bir kamuoyu diplomasisi atağı ve ardından diplomatik girişimler başlatılması gerekmez miydi? İsveç ve Finlandiya yetkililerinin “Üyelik konusunda Türkiye bize olumlu sinyal vermişti, şimdi nerden çıktı bu iş” mealindeki açıklamalarının anlamı ne?
***
Dışişleri kadroları bu konunun neresinde? Devlet kurumlarının kapsamlı çalışmalarına dayanmayan günübirlik bir çıkıştan mı söz ediyoruz?
İsveç’in bu vesileyle şikayetçi olduğumuz yaklaşımını değiştirmek amacıyla daha önce hangi adımları attık? Bunu yapmadıysak şimdi nasıl ciddiye alınacağız?
ABD ve NATO makamlarına dayandırılan birtakım beyanlarda söz konusu girişim konusunda özellikle “Türkiye’de seçim var” izahının yapılması ne anlama geliyor?
“Olumlu bakmıyoruz, İsveç ve Finlandiya terör örgütlerinin misafirhanesi” dedikten hemen sonra “Kapıyı kapatmadık” dememizi muhataplarımız nasıl karşılamış olabilirler?
Bunun ciddi bir girişim olmadığını, daha önce de hep yapıldığı gibi yalnızca iç siyaset malzemesi olarak gündeme getirildiğini mi düşünüyorlar?
İsveç ve Finlandiya köprüyü geçmek için Türkiye’nin endişelerini anlayışla karşıladıkların ve zaten PKK’yı terör örgütü olarak kabul ettiklerini teyit eden birer resmî açıklama yapacak olurlarsa bundan tatmin olacak mıyız?
Başlattığımız tutumu sonuna kadar götürmeye yetecek gücümüz var mı? Muhataplarımız pazarlığa yanaşmayacak olurlarsa ne yapacağız?
Attığımız adım somut bir sonuç getirmezse bu durum siyasi pozisyonumuzu daha fazla yıpratmaz mı?
Belki iç politikada fayda getirmesi düşünülebilecek bu çıkışın dış politikada elimizi güçlendirmesi mümkün olacak mı?
***
Söz konusu ülkelerin PKK konusundaki tutumları aynı şekilde devam edecek olursa ne yapacağız?
Peki, başka NATO üyesi ülkelerin bu konulardaki rahatsız edici tutumları için daha önce ne yaptık?
Suriye’de ayrı cephelere düşmemizin ardından stratejik müttefikimiz ABD’nin, “İŞID ile mücadele” gerekçesiyle bizim milli çıkarlarımıza ters eylemlere girişip YPG/PYD’ye silah desteği dahil her türlü yardımı yapması karşısında sonuç getirebilecek bir girişimimiz oldu mu?
Söz gelimi Rahip Brunson olayı siyasi ve diplomatik gücümüzü arttırdı mı?
Bu süreçte “Hem pahalı hem de teknolojisini vermiyorlar” diyerek ABD yapımı Patriot füze sistemi yerine Ruslardan S-400 almamız aradaki güvensizliğin onarılmasına yardımcı oldu mu? Türkiye’nin ittifak sistemi içindeki ağırlığını arttırdı mı?
PKK’nın Suriye kolunun bir kanadını eski müttefikimiz ABD’nin, öbür kanadını yeni müttefikimiz Rusya’nın kontrol etmesi önceki düzenden daha güven verici bir tablo mu?
NATO’nun aslında varlık sebebi olan Rus saldırganlığı karşısında stratejik genişleme ve Avrupa bütünleşmesi adımlarına çelme takan ortak olarak görülmek Türkiye’nin ittifak içindeki konumunun tartışılır hale gelmesine yol açmaz mı?
Söz konusu algının bilhassa bugünkü konjonktürde “Rusya taraftarlığı yapılıyor” suçlamasına dönüşmesi NATO ittifakı içindeki rolümüze zarar vermez mi?
Bu arada, PKK’yı terör örgütü olarak tanımlamayı reddeden ve bu örgütün siyasi ofisine Moskova’da ev sahipliği yapan Rusya’ya karşı düşünülen bir tedbir var mı?
***
Amacı ülkenin milli çıkarlarının temini olan dış politikanın kurumsal tecrübe ışığında her alandan uzmanların katkısıyla geliştirilmesi ve iç politika konusu haline getirilmesinden kaçınarak tutarlılık gösteren bir çizgi doğrultusunda uygulanması gerekir.