Bizden önce ‘renkli vizyon’ yoktu
Altılı Masa’nın ikinci tur görüşmelerinin ilkinde kamuoyuna verilen mesajlarla hem masanın uyumunun hem de ortak aday hedefinin korunmakta olduğu ilan edilerek muhalefet tabanındaki “gelecek ümitleri” tazelenirken, iktidar kanadında işler retorik düzleminde ele alınmaya devam ediyor.
İktidar partisi sözcüleri son zamanlarda yeni bir yol tutturdular, “AK Parti’den önce fırın yoktu, kurutucu yoktu, tost makinesi yoktu…” gibi açıklamalar yapıyorlar her fırsatta. “Bugün” yok gündemlerinde zaten. Ya efsanevî bir geçmişi ya da hayalî bir geleceği konuşmayı tercih ediyorlar hep.
Halihazırda yaşanan sıkıntılar dile getirilecek olduğunda hemen “Bizden önce tüp kuyrukları vardı, kırtasiye kuyruklarında beklerdik, ekmek karneyle alınırdı” gibi açıklamalar yapıyorlar. Bugünkü “belediye ekmeği” kuyruklarının, “ucuz çiçek yağı” kuyruklarının vs. konuşulması yerine 1970’lerde yaşanan birtakım sorunları, hatta İkinci Dünya Savaşı yıllarının sıkıntılarını tartışmaya devam ediyorlar.
“Yeni AK Parti”nin Türkiye’sini konuşmak yerine, “Eski AK Parti”nin başarılarını hatırlatarak vatandaşın kendilerine yönelik sempatisini ve ümidini ayakta tutabilmek amacıyla yapıyorlar bunu herhalde. Ama ülkedeki mevcut her türlü zenginliğin kendi eserleri olduğu şeklindeki iddiaları kadar bu hususta zikrettikleri örnekler de çoğu zaman ciddiyetten uzak kalıyor. Kamuoyunda şaka konusu yapılan beyanlar ayrıca bir çeşit “zaman kaydırması” sayesinde anlam kazanabileceği için her şey birbirine karışıyor.
İşin aslı şu ki AK Parti’den önce evlerde fırın, ütü, çamaşır makinası vardı ama Google yoktu, Youtube yoktu, Facebook yoktu, Twitter yoktu. Bugün Türkiye nüfusunun yüzde sekseninin sosyal medya kullanıcısı olduğu bildiriliyor. Bu sayının ne kadarının trol hesaplara ait olduğunu bilmiyoruz gerçi ama iktidar partisi bununla da övünebilir pekâlâ. Bizden önce araba yoktu, çamaşır makinası yoktu, buzdolabı yoktu, ütü yoktu iddiasından daha geçerli bir övünme olur bu!
AK Parti’nin iktidar dönemlerinde evimize giren yeni ürünler, yeni cihazlar da oldu tabii. Mesela müzik kasetleri vardı AK Parti’den önce, AK Parti döneminde önce CD’ler, sonra “mp3”ler yayıldı, kaset ortadan kalktı. Şimdilerde CD’ler ve “mp3”ler de hayatımızdan çekildi.
Keza başka alanlarda başka yeniliklerle de karşılaştık. Peki, bunlardan hangisi siyasi iktidarın eseri?
AK Parti’nin iktidara geldiği ilk günden bu yana geçen 20 yıl kısa bir süre değil; üstelik her alanda tarih tekerleğinin dönüşünün hiç görülmemiş derecede hızlandığı bir dönemden söz ediyoruz. Bu dönemde dünyanın çehresi değişti. Bilimsel araştırmaların, ekonomik ve sosyal gelişmelerin sonucu olarak yeni teknolojiler geliştirildi, hayatı kolaylaştıran yepyeni araçlar ve cihazlar üretildi. Bunların da çoğu ülkemize geldi, bizler de kullanmaya başladık. Burada siyasi iktidarın övünebileceği ne var?
AK Parti iktidarlarının ilk döneminde veya -daha doğru bir ifadeyle- “Eski AK Parti” döneminde vatandaşın belirli ürünlere erişim imkanının artmış olmasını “büyük başarı” olarak sunmak ne kadar doğru?
Amerikan malı, Alman malı, Japon malı, Kore malı ithal ürünlerin ülkemize girişiyle mi övünüyoruz?
Fırını, cep telefonunu, mutfak robotunu, kurutma makinasını bu yirmi yıllık dönemde biz icat etmedik, hatta çoğunu biz üretmedik. Neyle övünüyoruz?
Vatandaşa “yarın” hakkında ne söylemiş oluyorsunuz?
“Biz iktidarda kalırsak ve sizin de cebinizde paranız olursa, yine dünyadaki en yeni teknolojik ürünleri satın alabileceksiniz” mi diyorsunuz?
Böyle vizyon olur mu?
Hiç değilse önceki seçimlerde “İlk yerli uçağımız 2019’da semalarda olacak” gibi vaatler veriliyordu.
2019’a gelindiğinde projenin rafa kalktığı ortaya çıksa da anlamlı bir hedeften söz ediliyordu. Şimdi ise Karadeniz’den gaz çıkarılacağı, güneydoğuda petrol bulunabileceği, Lozan’ın gizli maddeleri açıklanınca ülkemizdeki bor madenlerinin serbestçe çıkarılacağı vs. anlatılıyor. Bunların inandırıcılığının ve dolayısıyla etkisinin olmadığı görüldüğünden “eski güzel günlerin” referansıyla destek isteniyor seçmenden.
“O güzel günlerde paramız vardı, ecnebinin icat edip ürettiği malları satın alıyorduk” diyerek oyumuzu iktidar partilerine vermemiz isteniyor. Bugün cebimizdeki paranın ne halde olduğu ve neden bu halde olduğu konuşulmuyor. Konuşulmayınca yok hükmünde olduğu varsayılıyor herhalde.
Ne var ki seçmenin zekasını ve kavrayış kapasitesini küçümseyen bu yaklaşımda şu iki sorunun cevabı yok maalesef: 80 milyonluk Türkiye olarak, geçen zamanı kayıpla mı tamamladık, zararla mı? Yerimizde mi saydık başkaları kendi hedeflerine doğru yürürken?