Altılı Masa’daki asıl problem

Önümüzde kritik bir seçim var. Bu seçimde bir iktidar değişiminin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusu herkesin zihnini meşgul eden problem. İktidar cephesi son dört beş yıl içindeki kötü yönetim karnesi ve bilhassa ekonomideki sıkıntılar yüzünden epeyce yıpranmış durumda. Ancak siyasette yirmi dört saat bile uzun süre sayıldığından seçimin sonucu henüz garanti değil. Muhalefet cephesi bunun farkında olmak mecburiyetinde.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde ellinin üzerinde oy alma gerekliliği birçok faktörün bir arada işlev görmesini de zorunlu hale getiriyor. Evet, iktidar sıkıntılı bir durumda. Ama iktidarı bu sıkıntıdan kurtaracak tek ihtimal, herkesin de görebildiği üzere, muhalefet cephesinin vahim bir yanlış yapması olur.

Görünen o ki Cumhur İttifakı da bir seçim başarısı için artık yalnızca muhalefet partilerinin adaylık kavgasına tutuşup masayı dağıtması ihtimaline bel bağlamış durumda. İktidar açısından çaresizlik göstergesi bu yaklaşım elbette. Ülkedeki sorunları çözmeye çalışarak halktan destek almayı hedeflemek yerine, muhalefet blokunun parçalanmasına ümit bağlamak ve kimlik siyasetiyle halktan oy almayı ummak çaresizlik göstergesinden başka bir şey değil. Gelgelelim muhalefetin çoklu yapısı ve siyasetin doğasından kaynaklanan çıkar hesaplarına dayalı çekişmeler iktidara ümit veriyor.

Bu durumda muhalefet partilerinin birbirleriyle çekişiyor görüntüsü vermek yerine işbirliği içinde çalışmaya hazırlandıklarını göstermeleri icap eder. Bu yapılıyor mu? Dışarıya verilen görüntü itibarıyla liderler düzeyindeki ilişkilerde problem olmadığı varsayılabilir. Ancak partiler liderlerinden ibaret yapılar değil.

***

Daha önce de değişik vesilelerle dikkat çekmeye çalıştığım üzere, CHP yönetiminde değil ama “CHP camiasında” epeydir altılı masanın diğer ortaklarını küçümseyen, hatta yok sayan birtakım tavırlar sergileniyor. Masayı itibarsızlaştırmanın, masanın değerini düşürmenin kendi oturdukları sandalyenin bacaklarını kesmek anlamına da geldiğini fark etmeyen bir kesim var CHP’de. Bu kesim Kılıçdaroğlu’nun partisini bugünkü noktaya taşımak için neler yaptığının ve bunları nasıl yaptığının da farkında gibi görünmüyor. Dolayısıyla altılı masanın üzerine titremeleri gereken bir değer ve kaçırmamaları icap eden bir imkân olduğunu göremiyorlar.

Bu çerçevede İYİ Parti lideri Meral Akşener’in “Bir şımarıklık çöktü, siyasilere değil ama genellikle CHP'yi destekleyen ve onu tanzim etmeye çalışan insanlara...” şeklindeki sözleri haklı bir isyanın ifadesi.

Akşener sonuna kadar haklı. CHP içinde -veya CHP çevresinde- altılı masa ittifakına “Sağcılarla ne işimiz var, bunlar olacağına Erdoğan kalsın” diyerek itiraz eden -küçük ama sesi çok çıkan- bir kesim toplumdaki muhalif enerjiyi zehirliyor. CHP’yi temsil etmiyor bu kesim ama parti tabanı üzerinde etki gücüne sahip olduğundan Kılıçdaroğlu için büyük bir baş ağrısı teşkil ediyor.

***

Akşener’in bu zihniyetin temsilcilerine ilişkin yakınması haklı bir çıkış. Ama bu kesimin bir başka argümanını Kılıçdaroğlu’na karşı ileri sürmesi haklı bir yaklaşım değil bence. “Başörtüsü çözülmüş bir konu. Kapanmış yaraları yeniden açmak yerine, kanayan yaralara bakmak durumundayız” itirazı “Sağcılarla ne işimiz var” diyerek Kılıçdaroğlu’nu sıkıştırmaya çalışan “CHP çevresindeki” malum kesimin argümanı.

Başörtüsü çözülmüş bir sorunsa ve bunu gündeme getirmek iktidarın işine yarayacaksa Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve Temel Karamollaoğlu’nun bu hususta Kılıçdaroğlu’nun çıkışına destek veren açıklamalar yapmalarının esbabı mucibesi ne olabilir? Mütedeyyin/muhafazakâr tabanda gözlemledikleri endişe olabilir mi?

Gayet iyi biliyoruz ki Altılı Masa’nın “sağcı partileri” kendi doğal tabanlarını ciddi şekilde etkileyen bir propagandaya maruz bulunuyorlar. “Bunlar iktidara gelirse mütedeyyin insanları dışlayacaklar, imam hatipleri kapatacaklar, başörtüsünü yasaklayacaklar vs…” şeklinde alttan alta işlenen bu propagandayı etkisiz hale getirme hamlesi, nasıl “unutulmuş bir sorunu gündeme getirmek” oluyor?

Üstüne üstlük Kılıçdaroğlu’nun çıkışı kendi partisinin geniş toplum nezdindeki imajını düzeltme ihtiyacından çok Altılı Masa’daki “sağcı partilerin” muhafazakâr seçmeni ikna edebilmeleri açısından değerli bir hamle. Dolayısıyla “endişeli dindar” kesimden oy almayı -farzımuhal- dert edinmeseniz bile hiç değilse içinde yer aldığınız ittifak blokunu güçlendireceği için destek vermeniz gereken bir çaba.

CHP çevresindeki bir grubun tutumuna kızıp Altılı Masa İttifakının elini rahatlatacak bir hamleye karşı çıkmak doğru olmasa gerektir.

En hayati konularda ortak tutum gösteremeyen bir muhalefet bloku görüntüsü de siyaseten ümit verici bir tablo sayılamaz.

Akşener’in şu sözleri de haklı bir şikâyeti ifade ettiği kadar altılı masadaki partilerin hepsi için geçerli bir kaidenin hatırlatıcısı: “Masaya davet ettiniz geldik. Sağcı istemiyorsanız davet etmeyin kardeşim. Problem yok, biz bunları anlıyoruz ama sonuçları itibariyle bu zararı herkes görür. Kazanılamadığı taktirde bu zararı herkes görür.”

YORUMLAR (83)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
83 Yorum