Adaydan daha önemli olan
Altı partinin yaklaşık bir yıl süren ortak çalışmalarının sonucu olarak ortaya çıkan ve bizim “Millet İttifakının hükümet programı” diye adlandırdığımız ortak mutabakat metni önemli bir başarı. Bunu teslim etmek lazım.
Özellikle adaylık konusunda kendi içindeki tartışmaları bir türlü neticelendiremediği için son zamanlarda tabanında güvensizlik ve tepki oluşturmaya başlayan ittifakın tartışmasız en büyük başarısı bu.
Altılı Masa olarak başlatılıp Millet İttifakı olarak tamamlanan çalışma toplumda muhalefet blokuna yönelik bir güven tazelemesi de getirebilecek gibi görünüyor.
Her biri farklı çizgilerden gelen ve farklı anlayışları temsil eden altı partinin şaşılacak ölçüde geniş bir zemin üzerinde siyasi mutabakat sağlayarak bir onarım ve reform programı ortaya koymuş olmaları tek başına bile övgüyü ve takdiri hak ediyor. Altılı Masa’yı ve bileşenlerini yeri gelince eleştirirken acımasız olabildiğimiz gibi takdir ederken de cömert olabilmeliyiz.
Gelgelelim bundan bile memnun olmayan, ortaya çıkan paketi beğenmeyen “muhalif”ler de eksik değil. Bilhassa CHP evreninin sol yakasından gelen “Kürt sorununa değinilmedi, cemevlerinden söz edilmedi, laiklik vurgusu yoktu vs.” tarzındaki eleştiriler yersiz ve haksız.
Çünkü burada partinizin programını konuşmuyorsunuz, müstakbel veya muhtemel bir koalisyon hükümetinin programını konuşuyorsunuz. Dahası, bugün Türkiye’de belirli sorunların konuşulması için değil o sorunların konuşulabileceği bir ortamın mevcut olması için çaba gösterilmesi gerekiyor. Bu da akıldan çıkarılmamalı.
Her şeyden önce bugünkü iktidarın son dönemde yöneldiği yolun, yanlış tercihlerinin, kötü yönetiminin sonucu olan tahribatın onarılması amacıyla bir araya geldi muhalefet partileri. Bunun nasıl yapılabileceği konusunu uzun uzun müzakere ettiler, uzmanlara danıştılar, özel çalışmalar yaptırdılar, aralarında tartıştılar ve bir ortak program ortaya çıkardılar.
2500’e yakın maddeden oluşan “ortak mutabakat metni” kendi amacı doğrultusunda değerlendirilmeli. Bunların ülkedeki tahribatın onarılması ve milletin ağız tadının geri gelmesi için doğru ve işe yarar olup olmadığı tartışılmalı. Doğru ve işe yarar değilse alternatif öneriler ortaya konulmalı.
Bunun dışında konuyla ilgili söylenebilecek tek şey “Program iyi hazırlanmış ama yazılmasından ziyade uygulanması önemli” cümlesi olabilir. Bu da eleştiri olmaz zaten, temenni olabilir belki.
Kendisi maalesef somut hiçbir öneride ve vaatte bulunmayan “Türkiye Yüzyılı’nın vizyon belgesi” diye genel geçer laflardan oluşan bir metni “seçim beyannamesi” olarak açıklamış bulunan iktidarın muhalefet tarafından hazırlanan programa karşı dile getirdiği itirazların demagojiden ileri gitmemesi üzücü. Aynı zamanda da geldiğimiz noktada ülke yönetiminde kapsamlı bir onarım ve reform programına ihtiyaç hasıl olmasının sebebini gösteren bir nişane.
Elbette gönül ister ki alanlarının uzmanı kişilerin ve ilgili sektör temsilcilerinin olumlu karşıladığı ve mutabık olduğu söz konusu çözüm önerileri mevcut iktidar tarafından uygulanabilseydi. Bu kadar vakit kaybetmeseydik, bu kadar sıkıntıyı çekmeseydik.
Ancak iktidar “Yanlış yaptık, yaptığımız yanlışlarda direttik, artık her şeyi içinden çıkılmaz hale getirdik” diyemeyeceği için yaşanan sıkıntılara çözüm önerebilecek durumda değil. Bunun yerine muhalefeti eleştirerek seçmenin aklını çelmeye uğraşmak zorunda.
Dolayısıyla iktidarın muhalefete “Yeter artık, söz milletin” diye seslenmesi gibi garipliklere, Cumhurbaşkanının ana muhalefet partisi liderine “Bye bye Kemal” demesi gibi tuhaflıklara şahit oluyoruz. Böyle bir ortamda seçmene de “Şu muhalefeti sandıkta yenelim ki ülkenin sorunlarını çözebilelim” vaadinde bulunulması gayet normal tabii! İktidar partilerine oy verecek olanların ancak bu motivasyonla sandığa gidecekleri belli!
Buna karşılık, muhalefet kanadının sorunu ise süregelen siyasi mücadelede psikolojik üstünlüğü rakibinin elinden almak konusunda şimdiye kadar yetersiz kalması. Altı partinin hükümet programı demek olan ortak mutabakat metninin nihayet su yüzüne çıkmış olması bu noktada taşların yerini büyük ölçüde değiştirecek yeni bir aşamanın başladığını gösteriyor. Altılı Masa’nın gündemi belirleyici nitelikte çıkışlarının ve son olarak da ortak mutabakat metninin açıklanmasından sonra Erdoğan’ın doğrudan altılı muhalefet blokunu hedef alan bir kampanyaya girişmiş olması psikolojik üstünlüğün artık el değiştirdiğinin işareti.
Şimdi geriye kalan iş, yaygın görüşe göre, ortak adayın açıklanıp belirsizliğin ve tereddütlerin giderilmesi. Adayın ortaya çıkması nihai aşamayı başlatacak elbette. Ancak seçime altı parti iş birliği içinde gireceği ve ülke yönetiminde de bu işbirliğinin bir milli koalisyon anlayışı içinde sürdürüleceğine göre, ortak hükümet programının ortaya konulmasının adayın kim olacağı sorununu da önceleyen bir konu olduğunu söylemek gerekir.
Bugün itibarıyla Millet İttifakı’nın yapması gereken iş, belki de cumhurbaşkanı adayının belirlenip açıklanmasından da önce, bu program uygulamaya geçirildiğinde ülkenin nasıl şekilleneceğini somut bir fotoğraf olarak insanların zihninde canlandıracak bir kampanya başlatmak olmalı.