Tersine gitmek!
Bugün ülkem için ne yapabilirim, ne önerebilirim?
Baksanıza, AK Parti yöneticisi Japon Yeni örneğini veriyor. Nasıl vermesin ki bu örneği: 1 dolar tam 114 Yen ediyor. Oysa 1 dolar sadece ve sadece 11,0 TL ediyor.
O zaman niye dert ediniyorsunuz?
İyi ama para birimlerinin değeri zaman içindeki değişimlerle alakalıdır. Mesela 20 yıl önce de 1 dolar 114 Yen ediyordu. Oysa bugün 1 dolar 11,0 TL ediyorsa bunun yanına altı adet sıfır eklememiz gerekiyor. Ya da şöyle söyleyelim: 20 yıl önceye göre aslında 1 dolar 11.000.000 TL (On bir milyon TL) etmektedir. Çünkü biz TL’den tam 6 sıfır attık.
Hadi, bu attığımız sıfırları dikkate almayalım: Japon Yeni ABD Doları karşısında 20 yıldır aynı seviyede diyoruz. Oysa TL’nin dolar karşısındaki 20 günlük (işgünü) seyrine bakalım: Evet, sadece 20 iş günü öncesinde 1 dolar 9,50 lira ediyorken şimdi 11,0 liraya gelmiş durumda.
20 yılda değeri değişmeyen Japon Yeni ile 20 günde değeri yüzde 15 eriyen TL’yi mukayese etmek sanırım epey bir iktisadi bilgi gerektiriyor.
***
Gelelim düşük faiz meselesine...
Önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti Grubunda yaptığı konuşmada düşük faiz veren ülkeler olarak ABD ve Avrupa’yı örnek gösterdi. Hemen sonraki cümlelerinde de bu ülkelerin yaşadığı ekonomik sıkıntıları anlattı.
İyi ama ABD ve Avrupa hem ekonomik sıkıntıda hem de düşük faiz mi uyguluyor? Bu işte bir terslik olmalı...
Gelin şimdi asıl noktaya değinelim: 2008-09 küresel krize karşı ABD Merkez Bankası FED düşük faiz politikası uyguladı. Bu politika ile iki temel amaç açıkladı: 1- Düşük faizle ekonomi canlanıp enflasyon artacak 2- Sadece enflasyon artışı yetmez, yanında ücretlerde de artış olacak.
Bakın çok önemli bir noktaya değiniyoruz: ABD ve AB düşük faiz ile enflasyonu artırmayı amaçladılar. Ek olarak ücret artışlarını da dikkate aldılar.
Biz ne diyoruz: Düşük faizle enflasyon da düşecek...
Hadi buyurun.
Enflasyonu artırmak için faiz düşüren bu ülkelere bakıyor ve tersine politika uyguluyoruz.
128 MİLYAR $’IN KARI
Bugün 1 dolar 11.0 lira.
Daha geçen yılın başında 1 dolar 6,0 liranın altındaydı. Ve bu düşük fiyat için 128 milyar dolar yaklaşık 6,0 lira civarından satıldı. (Bazı arkadaşlar bu satışın 6,30 lira ortalamadan olduğunu hesaplıyor)
Satılan 128 milyar doları kimler aldı? Şimdi bu soru çok daha önem kazanıyor. Çünkü şu anda ucuza satılan bu doların karşılığı tam 600 milyar TL ediyor.
Bu satışın yarısı bile içeride alınmış olduğunda elde edilen kazanç 300 milyar TL demektir.
Böyle bir parayı nerede ve nasıl kazanabilirsiniz?
Bilmem anlatabildim mi?
ŞEHİR HASTANESİ SEYRİ
Bir okurumdan şu mesaj geldi:
“Şehir hastaneleri ne hiç gittiniz mi bilmiyorum. Ben bir aydır bir sağlık sorunum nedeniyle sık sık gider oldum. Benim gördüğüm Şehir Hastanelerine gittiğinizde en ufak bir şikayetiniz olsa dahi neredeyse check-up’a varacak derecede bir dizi tahliller, tetkikler yapılıyor. Sorunun çözümü için en basit yollara başvurulması beklenirken sürekli o kişinin o günkü hastaneye maliyeti arttırılmaya çalışıyor.
Doktor Muayenesi, 3 Doktor Konsültasyon, Tekrar Doktor Muayenesi, Kalp Grafisi, Ultrasound, Nefes Testi, Kan testleri ( 4 adet ), Röntgen v.b.
İlk gittiğimde hastane içerisinde 13.000 adım attım. İkinci gittiğimde 8.000 adım (tecrübe). Bu kadar tetkik muayene ve tahlil gerektiren biri 13.000 adımı nasıl atar. Bana bu işte bir yanlışlık var gibi geldi.”
***
Şehir hastanelerinde hasta garantisi olmadığı söyleniyor ama hastalık garantisi olduğu buradan da görülüyor.
Pardon... 1 dolar 11 lira;
ama yol yaptı, köprü yaptı, hastane yaptı vs vs... Her türlü ödemeye lütfen devam ediniz.
EVLADININ GELECEĞİ!
TL hızla değer kaybediyor ve biz bunu bir film gibi izliyoruz. Ama filmin bir maliyeti var ve bu maliyeti seyirciler ödeyecek.
Sadece Hazine garantili müteahhitlere ödenecek yükümlülük Naci Ağbal sonrası 600 milyar lira daha arttı.
Bu sizin-bizim hepimizin borcu. Ama asıl fatura evlatlarımızın üzerine.
Evladının geleceğini bugünün siyasi aşkına feda edebilen kaç kişi vardır. Ya da bu bilince kaç kişi ulaşabildi?
Bekleyip göreceğiz.