Para nereye gidecek?
Kenan Doğulu’nun seslendirdiği “Kurşun adres sormaz ki” parçasını hatırlar mısınız? Ya da 1994 büyük ekonomik krizini... Çünkü kurşun ve para kimseye adres sormaz... Gideceği yere gider.
1993 yılında Hazine’den Sorumlu Bakan Tansu Çiller piyasa ile oyun oynamaya başlamıştı. Hazine ihalelerini iptal ediyor veya ihaleleri tam karşılamayıp borç ihtiyacını Merkez Bankası’ndan alıyordu. Bu sayede piyasada para kalıyor ve bankalar parayı satmak için faizleri düşürecek beklentisi içindeydi.
Dönemin Merkez Bankası Başkanı Rüşdü Saraçoğlu Demirel’e gitmiş ve bu yolun yol olmadığını anlatmıştı.
Sonra Çiller Başbakan oldu ve kendine yakın yine Boğaziçi Üniversitesi’nden Bülent Gültekin’i Merkez Bankası Başkanlığına getirmişti.
Ve bu beraberlik ile Nisan 94’de kriz patladı.
Adres bulamayan para dövize gitmişti.
O günlerde henüz daha yeni Sermaye Piyasalarında araştırmacı olarak işe başlamıştım: Mutlak krizin geleceğini yazdığım rapor sonrası Aracı Kurum müşterileri “ne diyor bu” demiştiler. Hatta raporumun yazılı çıktısını yerden alan ve okuyan hırkalı bir müşterimiz daha vardı.... Adı İlhami Suaydın idi...
O kurum krizde batmış ama o raporu yerden alıp okuyan müşterimiz İlhami Suaydın yeni aracı kurum alarak piyasada büyük güç elde etmişti.
Acaba liyakat ve kariyer 94 krizini öngörmeye yetmemiş miydi?
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan Bakanlar Kurulu sonrası TL’de kalın tavsiyesine bulundu. Kendisi yönetiminde Hazine Garantili Müteahhitlerle tamamen dövizli işlem yapsa ve o dövizleri bile o ülkelerin enflasyonuna karşı korumuş olsa da, şimdi herkese TL çağrısında bulunuyor.
Bunlar serbest piyasa çağrısı değil, bunlar kızım sana söylüyorum gerisi anlasın mantığıdır.
Geçen gün 250 çalışanı olduğunu söyleyen bir tekstilci “hammadde için bankadaki dövizimle işlem yapamıyorum” diyordu.
Bence dövizle işlem yapacağına batsın gitsin... 250 çalışana da ücret vermesin... İş dünyasında dövizle işlem yapanların hepsi batsın...
Zamanında ses çıkartmayanlar dahil herkes batsın. Çok yaşa çok yaşa naraları ile karşıladıkları saçma sapan uygulamaların bugün vardığı sonuca itiraz etmek çare mi?
ZAMANINDA UYANMAK GEREKİYORDU... 94 KRİZİNDE OLDUĞU GİBİ
***
Şimdi bir tasarruf sahibini düşünelim: Geçen yıl 100 bin TL’sini tüketim yerine tasarruf etti. Banka kendisine yüzde 17 faiz verdi ve parası 117 bin TL oldu. Ama o gün alabileceği ürünlerin fiyatı artık yüzde 80 enflasyonla 180 bin lira oldu.
Bu tasarruf sahibinin aslında 63 bin lirası çalınmıştır. Çünkü satın alabileceği ürünlerin fiyatı 100 bin liradan 180 bin liraya çıkarken vatandaşın parası sadece 117 bin lira olmuştur.
Bu çalınan parayı kim ödeyecek?
Yıllarca ülkede tasarruf yapın derken şimdi tüketin hem de sonuna kadar tüketin diyoruz.
Peki, yatırım hangi kaynakla sağlanacak?
BABASIZ PARA KKM-TL
KKM’deki TL kimin?
Bizim öz paramız TL ise neden dolara bağlı? Değerini dolar belirlediği TL bizim olamaz. İyi ama şekli ve içeriği de dolar değil... Bu açıdan tam bir TL...
Kısaca KKM’deki TL ne bizim paramız ne de ABD’nin doları...
Nasıl peydahlanmış ise kimin olduğu belli değil... Bakalım büyünce ne yapacak?