Yeni sistemin şaşılacak faydaları
26 yıldır siyasetin içindeyim, üstelik mutfak tarafında. Nice dönem, nice parti, nice parti başkanı, az sayıda da lider gördüm. Çok şeye tanıklık ettim. Çok öğretici deneyimler yaşadım. Onca yıl boyunca bellediğim şeylerden biri şudur: Siyasetin kendine özgü bir doğası vardır. Hem de insanı fena halde yanıltacak ya da şaşırtacak şekilde.
Yeri geldikçe belirtiyorum, 26 yıldır başkanlık sistemini savunan birisiyim. Mevcut anayasa değişikliği paketi konusundaki tutumum da belli: Peşinen “Evet” diyorum. Maddeleri tek tek inceledim, her gün tekrar tekrar üzerine kafa yoruyorum üstelik. Eleştirileri de özenle takip ediyorum. Yeni cumhurbaşkanlığı sisteminin fena halde eleştirilen kimi yanlarının hiç de öyle olmadığını görüyorum. O yüzden dedim ya: Siyasetin kendine özgü bir doğası vardır. Hem de insanı fena halde yanıltacak ya da şaşırtacak şekilde.
***
Somuta geçelim. Örneğin, Meclis’in işlevsizleşeceği eleştirisine. Deniyor ki “Efendim, partili cumhurbaşkanı gelince, hem yürütmeye hakim olacak (sanki 2014’e kadar Başbakan Erdoğan başka bir ülke yönetti), hem Meclis’teki parti grubuna (sanki 2014’e kadar Başbakan Erdoğan başka bir ülke yönetti), Meclis’in iyice eli kolu bağlanacak.”
Ben de diyorum ki: Sandığınızın tam tersi olacak. Mevcut paket yürütmeyle yasamayı tümden ayırıyor. Yıllardır istediğim şey. Vekillerin bakanlık beklentisi çok cılızlaşıyor. Bu saatten sonra, kaybedecekleri tek şey vekillik oluyor. İki yıl vekillik yapanın emeklilik hakkı edindiğini de bir yana koyun. Yeni sistemde vekile iki ana iş kalıyor: Kanun teklifi verip bunu oylamak (Cumhurbaşkanı ve hükümetin bütçe kanunu dışında teklif verme hakkı kalmıyor). Bir de seçildiği ilin sorunlarıyla ilgilenmek, icraatları takip etmek.
Eleştirenler ne kadar tersini savunursa savunsun, bu milletvekili bağımsızlaşır. Aynı şeyi iş hayatında deneyin örneğin, bir yetkiyi çok sayıda personelden alıp tek personele verin, sonucuna bakın. Önümüzdeki dönemde, tıpkı 1950’lerdeki gibi, çok daha özgüvenli, kendi iradesine sahip çıkan, eleştirel bakışı artan Meclis grupları göreceğiz. Bunu bir kenara yazın.
***
Gelelim ikinci örneğe. Karşılıklı fesih yetkisine. Kimi muhalif milletvekilleri, gazete ve TV’deki siyaset yorumcuları bunu öyle sunuyor ki Cumhurbaşkanı aklına estiğinde Meclis’i feshedecek, bunu keyfi bir yetki olarak kullanacak. Derslerine iyi çalışmamışlar anlaşılan, metni iyi okumamışlar. Karşılıklı feshin çok ince bir ayrıntısı var. Fesih kararını ister Cumhurbaşkanı alsın, ister Meclis, ikisinin de görevi düşüyor. Erken seçim iki taraf için de geçerli oluyor.
Örneğin Fransa’daki gibi tek taraflı fesih yetkisine yer vermiyor değişiklik paketi, birlikte feshi öngörüyor. Yani? Bir kişi en fazla iki dönem aday olabiliyor, 5+5’ten en fazla on yıl. Bir Cumhurbaşkanı ilk döneminin 3. yılının sonunda fesih yetkisini kullandı diyelim. Tekrar seçilse bile, iki yılını çöpe atıyor. Maksimum görevde kalma süresi 8 yıla düşüyor. Aynı şey Meclis için de geçerli. Fesih yoluna giderse kendi ömrünü de azaltmış oluyor.
***
Cumhurbaşkanına tanınan tek bir hak var: Eğer 2. dönemindeyse ve fesih yetkisini Meclis kullanmışsa, bir kez daha aday olabiliyor. Eh, o kadarı da olsun değil mi? Kötü niyetle tırpanlanmaktan kurtuluyor hiç değilse. Bu karşılıklı fesih maddesi, bir kriz durumunda iki tarafa da “Hodri Meydan” demenin değil, bir uzlaşma, uyuşma, ortak yol bulma arayışının kapısını açıyor. Kendisi bir siyasi kriz kaynağı olan erken seçim seçeneğini neredeyse imkansız hale getiriyor. Bunu da bir kenara yazın.
Sonra da ilk seçenekle, Meclis gruplarının kendiliğinden daha bağımsız hale geleceği ihtimaliyle birlikte okuyun. Bunca yıllık siyasi tecrübeme dayanarak, iddialıyım. Bu düzenlemeler erken seçim ihtimalini ve derinleşen siyasi kriz riskini fena halde azaltacak, Meclis gruplarını ve milletvekillerini şaşılacak ölçüde bağımsızlaştırıp güçlendirecek. Bu tekliften ısrarla “rejim değişikliği, dikta, tek adam yönetimi” çıkacağını söyleyip duranlar da fena halde şaşalayacak. Ben siyasetin doğasına güvenirim ve yarın da sözlerimin arkasında duracağım.