Suriye’ye bel bağlayan terör
Türkiye’nin teröre karşı mücadelesi kararlılıkla sürecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belirttiği gibi hedef de belli: Terörü en aza indirmek. Mücadele bu biçimde sürerken eski aktörlerle yeni bir sürecin yürütülmesi de imkansız. Bu konudaki çağrılar gerçekçi değil ve siyasi bir karşılık bulamaz. Terör örgütü PKK, olur a, gün gelip silahtan tümüyle vazgeçerse iş değişir ancak. Yazık ki bu yönde bir işaret bulunmuyor.
Peki ya HDP’nin siyaset üretme ihtimali? Hep söylediğim bir şey var: Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” grup konuşmasından beri, HDP bir siyasi mevtadır. HDP o gün siyaset üretmekten vazgeçmiştir. Erdoğan’sız ve Ak Parti’siz bir çözüm sürecinin imkansızlığı aşikarken, HDP’nin ısrarla aşırılaştırdığı Erdoğan ve Ak Parti düşmanlığına akıl erdirememiştim. Laf arasında, CHP-MHP-HDP fantezisine yaslananları bir yana bırakıyorum zaten. Onların başından beri siyasi akılla bir işi yok.
***
7 Haziran öncesi düşüncem şuydu: HDP’yi bu tutuma bir yandan Kobani üzerinden yükselen Kürt milliyetçiliği, bir yandan da marjinal sol oyları konsolide ederek barajı aşma arayışı yöneltiyor. Bunlar doğruydu elbet, ama gittikçe açığa çıktı ki asıl etmen Suriye beklentileri imiş. Suriye’deki konjonktür İmralı ve PKK’ya, çok erken bir tarihte ve yanıltıcı bir özgüven eşliğinde, yeni bir yol haritası telkin etmiş. Uluslararası aktörlerin de bu telkinde fazlasıyla payı var. Bir de İmralı’nın Erdoğan ve Ak Parti’nin geleceği üzerine çok yanlış öngörülerde bulunduğunu düşünüyorum. Gelinen nokta dokunaklıdır.
Suriye’deki muhtemel bir yapılanmaya bel bağlayan PKK, Türkiye’de kent savaşları üzerinden Kürtlerin psikolojisini yönetmeyi hedefledi. Kent savaşları kurgusu yerle bir olsa da bugün aynı hedefi koruyor. Yakın gelecekte Suriye’de elde edeceği kazanımların işin rengini değiştireceğini umuyor. Bu sayede, kimilerinin pazarlamaya bayıldığı “duygusal kopuş”un Türkiye’deki Kürtleri de yeniden kendi çizgisine yaklaştıracağını hesaplıyor.
***
Hesabını iyi yapamadığı şey, Suriye’deki konjonktürel fırsatların geçiciliğidir. Suriye’de bir şeylerin berraklaşmaya başladığını düşünenler yanılıyor olabilir. Suriye’de at koşturan bütün aktörlerin az çok pozisyonunu koruduğu ve bu pozisyonları tahkim etmeye çalıştığı bir dönem yaşıyoruz esasen. Ortaya çıkan bir tür pat durumu. Yarın PKK ve DAEŞ’in sudan çıkmış balığa dönmeyeceğinin garantisi yok. Almaları istenen şeyi yerinde bulamayabilirler. Çünkü her iki örgüte de bunları telkin eden uluslararası aktörlerin pat durumundan nasıl bir senaryo çıkacağı belirsiz. Yakın gelecekte de öyle kalacak.
Suriye hesapları, terör güzellemeleri, Erdoğan ve Ak Parti düşmanlığının Türkiye’nin geleceğini karartmayı göze alacak bir akıldışılığa bürünmesi. Bunların muhasebesini iyi yapmalıyız. Türkiye’yi bugün bir toplumsal dayanışma sınavı da bekliyor. Toplum olarak, bir bütün halinde, teröre karşı kalkan olmayı başarmamız gerekiyor. Muhalefetin kimi aktörlerinin körleştirme çabalarına rağmen, birlik içinde durmamız ve teröre birlikte direnmemiz gerekiyor. Türkiye’nin teröre karşı kararlı mücadelesinin bir ortak gelecek mücadelesi olduğunu görmemiz gerekiyor.
***
Bütün bunlar olurken, hükümet demokratik reform iradesini korumalı ve güçlendirmeli elbette. Siyasetin işi imkan üretmektir. Yeni yollar aranmalı, bulunmalı. Bütün bunlar olurken, HDP’nin içindeki demokrat unsurlar bir yol ayrımına gelindiğini görmeli ve yapabiliyorsa kendini HDP’den ayrıştırmalı. Bütün bunlar olurken, Kürtler kendilerini terör örgütünden bağımsızlaştırarak taleplerini hükümete iletmeli, bunları takip etmeli, hükümetle kendileri arasında yeni mekanizmalar geliştirmenin ve siyaset üretmenin yolunu bulmalı. Ta ki siyasi mücadele terörün gölgesinden kurtulana, demokrasi tek çare olana dek.