İslam vatansız olmaz, vatan İslamsız olmaz
İslam’ı vatansızlaştırmak. Büyük projedir, nice on yıllara yayılmış bir proje. Bir ucunda vatana ve millete düşman FETÖ var, diğer ucunda vatansızlaştırılmış topraklarda kendini “İslam devleti” diye tanımlayan, devlet kavramını da içeriksizleştirmeye çalışan DAEŞ. İkisi de aynı projenin ürünü. İkisinin mimarı da ortak. İnançları çarpıtıyor, bağlılıkları, acıları, öfkeleri sömürüyorlar. İnsanları piyonlaştırıyor, robotlaştırıyorlar. Vicdansız birer robot kıldıkları militanlarıyla masumları katlediyorlar. Ulusaşırı stratejilerin taşeronu onlar.
Bir de Erdoğan var. Son yıllarda hemen her konuşmasında “Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Devlet” diyen. Bunların içeriğini özenle tanımlayan, toplumun ortaklaşa hafızasında bu hassasiyeti hep diri tutmaya çalışan. İnatla bunların yoğrulmuşluğunu, iç içeliğini anlatan. Kimilerinin hamaset diye burun kıvırdığı, 15 Temmuz gecesi bir umut cuntaya bile olur veren kendi içkin faşizmlerini perdelemek için “faşizm çağrışımı barındırıyor” dediği bu vurgu milletin can damarıdır.
Bir de millet var. 15 Temmuz gecesi bir destan yazan. Vatanı, bayrağı, devleti sırtlayan. Ortaklaşa hafızasında barındırdığı bütün dersleri, acıları, hüzünleri, sevinçleri bir araya getirip direnen bir büyük millet var. 7 Mayıs tarihli yazımı “Onca muhalif kampanyaya karşın, millet şöyle dedi ve demeyi de sürdürecek:” diye bağlamışım, “Biz Erdoğancı değiliz. Biz Erdoğan’layız. Biz Erdoğan’ız. Her birimiz. Bunu anlayamazsınız. Anlayamadığınız için de bizi asla yenemeyeceksiniz.” Evet, milletin Erdoğan’da kendini bulduğunu, kendini koruduğunu, kendini savunduğunu anlayamayanlar 15 Temmuz gecesi bir daha yenildi.
Bir de “Sandık her şeydir” sözü var Erdoğan’ın. Ona da çok laf edildi. Sözde demokrasi havarileri ne büyük kuramsal açılımlar getirdiler. “Çoğunlukçu baskı”dan girdiler, “dikta”dan çıktılar. Barındırdığı tehlikeler üzerine bas bas bağırdılar. 15 Temmuz gecesi ve sonrasında ise pek cılız çıktı sesleri, duyulmadı neredeyse. Onlar küçük bir azınlıktır, FETÖ’nün kaç yıldır işlettiği ve yalanlarla dolu kara propaganda makinasının gönüllü işbirlikçileridir. Şükürler olsun ki ekmeye çalıştıkları düşmanlık tohumları 15 Temmuz gecesi milletin bağrından defedildi. Hem de milletin kendisi tarafından.
Bir de Türkiye var. Bir süredir “Bu ülke büyük ülkedir” diye yazıp duruyor, savuşturulacak belalardan konu açıyordum. Bir tür sezgiyle belki, bir tür kaygı vurgusuyla. Millet bunu da ispatladı. Türkiye büyük ülkedir, milletimiz büyük millettir. Türkiye’yi, el atıp yangın yerine çevirdikleri başka ülkelerle karıştıranlara ders olsun.
Bir de demokrasi var. Son söz demokrasi için. Bu büyük millet hepimize müthiş bir fırsat alanı açtı. “Sandık değerlidir” dedi. Bugün “İslam vatansız olmaz, vatan İslamsız olmaz” diyebiliyorsak, bu millet Allah’ın izni ve yardımıyla vatan savunması yaptığı içindir. Sakın ola, yazımın başlığındaki vurgudan ayrıştırıcı bir anlam çıkmasın. Bu ülkede her meşrepten insan var, farklı farklı hayat tarzı var. Biz, millet olarak, hepsini koruyasıyız, gözetesiyiz. Demokraside, sandıkta birleşmemiz bundandır.
15 Temmuz gecesi, küçük bir azınlık hariç, vatanımızı, demokrasimizi de hep birlikte koruduk. Siyasi mücadelenin tek meşru alanı demokrasidir. İnanca, inanmama özgürlüğüne, her türden ideolojiye tek korunak demokrasidir. Vatan savunması yapılan bir gecede camilerden verilen salâya “Bu da nereden çıktı?” diyecek kadar yabancı kalmışlara da açılan tek kucaktır demokrasi. Onları da bağrımıza basacağız, yarınımızı birlikte kuracağız. Ama kimse kusura bakmasın, kimi başkentlerin arzusu hilafına, o yarın “yerli ve milli” olacak. İyi de olacak hani. İyi ki öyle olacak.