'Türkiye batmaz; batarsa okyanuslar taşar'
Daima kötü şeylere yoğunlaşmak, bunu meslek edinmek, iyi şeyleri görmezden gelmek veya onları görme kabiliyetini kaybetmek, hatta onlarda da kötülük görmek…
Felaket haberlerine doymamak, ‘daha daha daha’ deyip durmak, felaket haberlerinin kifayet etmediği yerde felaket içermeyen haberlere de felaket içeriği atfetmek…
Mütemadiyen mutsuz ve asabi olmak, bunu hayat tarzı haline getirmek, uyuşturucu müptelası gibi her an yeni mutsuzluk ve asabiyet sebepleri aramak…
Türkiye’nin battığını, yaşanmaz bir ülke haline geldiğini tekrar tekrar ‘tesbit’ etmek ve bu lakırdının da müptelası olmak…
Zamanla Türkiye’nin batmasını ihtiras derecesinde arzu eder hale gelmek ve Türkiye batmadıkça iyice asabileşmek…
Bu ülkede iktidar karşıtlığı daha ziyade böyle bir şey.
Çok sağlıksız.
***
Evet, vaktiyle hukuk sistemini ıslaha soyunan AK Parti iktidarı son senelerde bunun tersi istikametinde işler yaptı. Ama şu günlerde meclisin gündeminde olan ‘yargı paketi’ de bir ıslah iradesini ifade ediyor.
Evet, vaktiyle ekonomiyi şahlandıran AK Parti iktidarı son senelerde ekonomiyi iyi yönetemedi. Ama Hazine ve Maliye Bakanlığına Lütfi Elvan’ın getirilmesi bir toparlanma işareti.
Evet, Covid-19 aşısının tedarikinde sorunlar yaşandı. Ama o sorunlar aşıldı ve Türkiye aşılamada rekor üstüne rekor kırıyor.
Evet, dış siyasette “S-400 Krizi” gibi sıkıntılarımız var. Ama Rusya ve Ukrayna’yı aynı anda idare edebilen, muazzam anlaşmazlıklara rağmen ABD, NATO ve AB ile bağları koruyabilen, Katar’a uygulanan ablukanın kaldırılmasında pay sahibi olan, Libya’da meşru hükümetin devrilmesini önleyen ve savaşan tarafları uzlaşmaya sevk eden, Bosna-Hersek Sırplarının istinatgâhı konumundaki Sırbistan yönetimiyle iyi ilişkilerini alabildiğine geliştirerek Bosna-Hersek’i etnik çatışma belasından uzak tutan, 2. Karabağ Savaşı’ndaki büyük zaferin mimar ve mühendisi olan, Türkiye’nin Suriye topraklarındaki -Esed rejimine, Rusya’ya, ABD’ye, PKK’ya set çeken- fiili varlığını cümle âleme kabul ettiren AK Parti iktidarı, son senelerde dış siyasette külliyen çuvalladığı iddiasının tam tersine, bu sahada son senelerde (de) gösterdiği büyük başarılarla Türkiye’yi esaslı ve hayırlı bir bölgesel güç olarak temayüz ettiriyor ve o şekilde bir küresel güç olmaya hazırlıyor.
Gören, görmek isteyen, görmekten imtina etmeyen gözler müsbet olanı da görür.
Hizmet sektöründe istihdamın azaldığını görmekle kalmayıp sanayide istihdamın arttığını da görür.
Yerli İHA ve SİHA’ların yükselişini de görür.
Konya’da bir firmanın KOSGEB desteğiyle mükemmel bir Airbus A-320 uçağı simülatörü ürettiğini de görür.
Bu gibi gelişmelerin istikbal yolundaki kıymetini de görür.
İktidarı şu veya bu meseleden ötürü gene tenkit edelim, o meselelerden ötürü gene üzüntü yahut kızgınlık duyalım ama serde muhaliflik var diye kendimizi ve herkesi Türkiye’mizin mahvolduğuna ikna etmek için canla başla çalışacak kadar abartmayalım muhalefeti.
Yolsuzluklar, arsızlıklar oluyor diye Türkiye’yi pisliğin götürdüğüne de hükmetmeyelim.
Nice iyi, dürüst, çalışkan, vatansever siyasetçinin, bürokratın, memurun, iş insanının hakkına girmeyelim.
En dar gelirli vatandaşların bile yoğun ilgi gösterdiği yardım kampanyalarında sergilenen müthiş dayanışma kültürünün kıymetini de takdir edelim ve ‘Bu milletin üzerinden ilahi rahmet ve bereket eksik olmayacak, o rahmet ve bereket bütün pislikleri boğacak inşaallah’ diyelim.
Bir televizyon programında sunucunun “Türkiye batıyor mu?” sorusuna cevaben “Türkiye batmaz; batarsa okyanuslar taşar” diyen Alev Alatlı’ya selam olsun; ‘Türkiye batıyor” psikolojisinden -hele hele ‘Türkiye tamamen batsın ve okyanuslar taşsın ki AKP boğulsun’ psikolojisinden- kurtulmak lazım.
Mutsuzluk, karamsarlık, kötümserlik, ümitsizlik telkinini marifet bellememek lazım.
Bilakis, menfi şeylerin yanında müsbet şeylerin de altını çizerek -ve mesela ‘Gençlerimiz ülkeyi terk etmek istiyor, ne kadar da haklılar’ demek yerine gençlerimizin ülkemizden ümitvar olmaları için yeterince sebebin mevcut olduğuna dikkat çekerek- iyimserliği beslemek lazım.
***
İçimizi yoklayalım; kendimizi, halkımızı, ülkemizi menfi hislere boğma hevesimiz varsa hemen Felak-Nas okuyalım ve titreyip kendimize gelelim.