Şemsiyesiz çıkılacak bir yağmur duası
Bir arkadaşım, “Selâmun Aleyküm”e daima şöyle mukabele eder: “Aleyküm Selâm, bu ne güzel kelâm.”
Onunla ne zaman selamlaşsak ‘Belki alışkanlık icabı söylüyoruz, ama sahiden üzerinde durulması gereken güzellikte bir kelâm’ derim kendi kendime.
Bir de kelâmını etmenin ötesinde selâma vesile yahut vasıta olmak var ki, tadından hiç yenmez.
Hele dârusselâm / esenlik yurdu olmak…
Biz ki selâmı dillerinden düşürmeyenleriz, yurdumuzu esenlik yurdu yapmak yakışır bize; herkes için.
Avrupa’da İslamofobi yükselirken, özellikle Fransa ve Avusturya gibi ülkelerde Müslümanların hak ve hürriyetleri tehlikeye girerken, biz buna sözlü cevaplar vermekle yetinmeyip, kendi ülkemizin Hıristiyanlarını ve Yahudilerini el üstünde tutalım meselâ.
AK Parti iktidarı bu yönde birçok adım attı; dinî azınlık vakıflarına ait gasp edilmiş malların iadesi, Sümela Manastırı’nın ibadete açılması, Uluslararası Holokost Kurbanlarını Anma Günü münasebetiyle düzenlenen bir toplantıya ilk kez bir bakanın katılması, 1915’te can veren Ermeniler için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından başsağlığı dilenmesi vs, vs, vs…
Dün Dolmabahçe Sarayı’nda Hıristiyan ve Yahudi vatandaşlarımızın en üst düzey temsilcilerini ağırlayan, onların dertlerini dinleyen, meselelerinin nasıl çözülebileceği hususunda onlarla istişare eden Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın açıklamalarına bakılırsa, gündemde yeni adımlar var.
Ne güzel.
***
Abdülhamit Gül:
“Bugün yine mülkiyet hakkına yönelik, eğitim hakkına yönelik, örgütlenme hakkına yönelik ne gibi ilave -uygulama ya da mevzuatla ilgili- öneriler var, beklentiler var, bunları hep beraber değerlendirdiğimiz güzel, verimli bir toplantı oldu… 83 milyon Türkiye’de eşit vatandaştır, birinci sınıf vatandaştır. İnancından, düşüncesinden ötürü; kimliğinden, etnik aidiyetinden dolayı bir ferdin bile kendisini öteki düşünmeyeceği, hissetmeyeceği bir ortam için, bu konuda daha atılacak ne adım varsa, bunu da dün olduğu gibi bugün de yarın da atmaya bu reform çizgisiyle kararlılıkla devam edeceğiz... Bu çerçevede yine nefret suçlarına yönelik ayrıca atılacak adımlar, ki bu konuda çok önemli adımlar attı hükümetimiz, daha atılacak hangi adımlar var, bunları da somut bir şekilde, çok yapıcı, çok samimi bir ortamda değerlendirdik.”
İbrahim Kalın:
“Daha önce devlette hiçbir şekilde muhatap bulamayan azınlık cemaat mensuplarımız artık devletin en üst makamlarında kabul ediliyorlar, muhatap alınıyorlar. 2008 yılında çıkan Vakıflar Yasası’yla da biliyorsunuz çok tarihî devrim niteliğinde bir değişiklik gerçekleşmiş ve vakıflarımıza (dinî azınlık vakıflarına) ait mülkler, taşınmazlar kendilerine iade edilmişti. Bu sürecin önü açılmış idi. Bu konuları ve geçtiğimiz 18 yıl içine atılan adımları değerlendirdik. Tabii bugün ve bundan sonra yapılacaklarla ilgili de önümüze çıkan yeni sorunlar, yeni sınamalar, meydan okumalar nelerdir, bunları birlikte değerlendirme imkânımız oldu. Kendilerinin gündemlerinde olan tabii spesifik konular var, hem cemaatleriyle ilgili, hem liseleriyle ilgili, okullarıyla ilgili, mülkleriyle ilgili; bunları değerlendirdik. Bizim yaklaşımımız eşit vatandaşlık ilkesi çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün vatandaşlarının temel hak ve hürriyetlerden eşit ve adil bir şekilde istifade etmesi, vatandaşlık sorumluluklarını da bu çerçevede yerine getirmesi. Özellikle Türkiye aleyhine dönem dönem yapılan, Türkiye’de dini azınlıklara baskı yapılıyor, zulmediliyor gibi propagandalara, dezenformasyonlara ve kara propaganda kampanyalarına karşı da aslında en büyük şahitler bizim dini cemaatlerimiz, azınlık cemaatlerimiz. Kendileri de zaten ifade ettiler, zaman zaman dışarıdan gelip onların ağzından Türkiye’yi kötülemeye dönük birkaç cümle almak için uğraşanların oyunlarını bugüne kadar hep boşa çıkarttıklarını ifade ettiler.”
Yeri gelmişken:
Bir Alman radyosunda (HR Info) Ayasofya’nın cami olarak yeniden ibadete açılması konusu işlenirken Türkiye’deki Hıristiyanların durumu da gündeme gelmiş ve radyonun İstanbul muhabiri ’Benim görüştüğüm Hıristiyanlar en rahat oldukları dönemin AK Parti dönemi olduğunu söylüyorlar’ demişti.
Allah, bu ülkedeki rahatlıklarını ve esenliklerini ziyade eylesin.
Dolmabahçe Sarayı'ndaki toplantı buna hizmet eder inşaallah.
***
Türlü çeşit sorunlu alanlardan ‘İyi ama bizim esenliğimiz ne olacak?’ diye seslenenleri duyar gibiyim.
Geçmişte hürriyet ve adalet konusunda nice güzel işlere imza atan ve bunun bereketini çokça gören AK Parti iktidarı, onu frenleyen kimi ‘dengelerin’ üstesinden gelip “ekonomi, hukuk ve demokraside yepyeni bir seferberlik” kelâmının hakkını her konuda verirse hem kendisi hem de ülkemiz rahmet ve bereket yağmurlarında sırılsıklam olabilir.