Prenses Latife ve Mehmet Ali Öztürk
Dubai Emiri ve Birleşik Arap Emirlikleri Başbakanı El Maktum’un kızlarından Latife, 2018’de kaydettiği bir videoda, “Babam dünyanın en korkunç mücrimi” diyor.
Vefat eden amcasının eşlerinden birini öldürttüğünü, daha birçok cinayetten sorumlu olduğunu, bu cinayetlerden bazılarının izlerini silmek için kurbanların evlerini yaktırdığını anlatıyor; “iğrenç bir insan” olduğunu söylüyor babasının.
2002’de, 16 yaşınayken, onun zulmünden yaka silkip ülkeden kaçmaya teşebbüs etmiş, sınırda yakalanmış, hapse atılmış, defalarca işkenceye uğramış.
“Baban seni ölene kadar dövmemizi söyledi” diyormuş işkenceciler.
Keşke işkence dayakla kalsaymış; hapishane şartları da işkenceymiş.
Penceresiz dar bir hücre…
Işıklar genellikle sönük…
Banyo yok…
Elbise değiştirmek de yok…
“Kan ve bok içinde” 3 sene 4 ay!
Arada salıvermişler ama ailesiyle girdiği bir tartışmada çok sevdiği bir ablasının -ki o da ülkeden kaçmaya teşebbüs etmişti- yıllardır ev hapsinde tutulmasına isyanını haykırması üzerine ıslah olmadığına hükmedip iki hafta sonra yeniden zindana tıkmışlar. Dayak fasılları da yeniden başlamış.
Annesine göre abartılacak bir şey değilmiş bu; “başkaları daha kötü şartlarda hapis yatıyor”muş.
***
Öyle ya, öz kızına bu zulmü reva görebilen Dubai Emiri ve Birleşik Arap Emirlikleri Başbakanı El Maktum, onun kızına bu zulmü uygulayabilen BAE’li infaz memurları, başkalarına neler yapmazlar?
Hele BAE’de arkası olmayan yapayalnız yabancılara.
Mehmet Ali Öztürk’e mesela.
Bir gıda fuarı münasebetiyle gittiği Dubai’de 20 Şubat 2018’de gözaltına alınan Türk iş adamı ve Bayır Bucak Türkmen Dağı Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği Kurucu Başkanı Mehmet Ali Öztürk, o zamandan beri bu canilerin elinde.
Maruz kaldığı zulümden bir kesit:
"Kendisine Türkiye ve Cumhurbaşkanımız aleyhine bazı beyanlar vermesi konusunda baskı yapılıyor. Kendisi bu konuda istenenleri söylemiyor ve 'Bunun muhatabı ben değilim, bana böyle sorular sormayın.' diyor. Ayrıca Türkiye-Katar ilişkileri, Türkiye'nin Suriye'deki rolü gibi soruları sorarak kendisinden işkence altında zorla beyan almaya çalışıyorlar. Kendisi 50 gün boyunca soğuk odada dövülerek, sürekli kameralar karşısında bu ifadeleri vermeye zorlanıyor…” (Öztürk’ün avukatı Mete Gençer’in 11 Aralık 2020 tarihli basın açıklamasından)
Aralık 2018’de göstermelik bir mahkemede “Suriye devletini yıkmaya çalışan”lara “yiyecek ve giyecek yardımı”nda bulunduğu için terörist ilan edilip ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan, daha sonra cezası 25 sene hapse çevrilen Öztürk üç senedir zindanda.
Bizzat BAE devletinin işkenceleri yetmezmiş gibi, cezaevi idaresiyle işbirliği halindeki bir grup mahkumdan da işkence gördüğü biliniyor.
Bu zulmün daha 22 sene devam etmesine izin mi vereceğiz?
***
Besbelli ki Mehmet Ali Öztürk, BAE-Türkiye ilişkilerinin bozulması üzerine, Türkiye’ye pislik olsun diye tutuklandı ve sadece o sebeple çekiyor onca çileyi.
Bugüne kadar Öztürk’ü kurtarmak için ciddi bir gayretini görmediğimiz ve duymadığımız Ankara, belki de ‘Bu husumet ortamında yapılacak bir şey yok’ diyordu veya bir şeyler yapmaya çalıştıysa da o ortamda netice alamadı.
Şimdi ortam değişmedi mi?
Katar krizinin sona ermesiyle beraber BAE ile Türkiye arasındaki buzlar erimeye başladı mı?
Karşılıklı jestler yapılmıyor mu?
Bu süreç, Mehmet Ali Öztürk’ün -ve ailesinin- çilesinin sona erdirmek için mutlaka değerlendirilmeli.
Bitsin artık bu çile!