5 Haziran
İsrail’in 5 Haziran 1967’de Ürdün, Mısır ve Suriye’ye saldırmasıyla başlayan “6 Gün Savaşı”nda Doğu Kudüs’ün de dahil olduğu Batı Şeria toprakları işgale uğradı, Mescid-i Aksa’ya İsrail bayrağı çekildi.
Suudi Arabistan ve müttefiklerinin Katar’ı ablukaya aldıkları tarih (5 Haziran 2017), bu felaketin 50’nci yıldönümüne denk geliyor.
Tesadüf mü?
Tevafuk mu?
Filistin kökenli Mısırlı şair Temim Barguti’ye göre bilinçli bir tercih.
***
Facebook sayfasında şöyle yazmış Barguti:
“İsrail’in Kudüs’ü işgalinin 50’nci yıldönümünde bir Mısır-Suud-BAE-Bahreyn-İsrail ittifakı, son yirmi yıl boyunca Filistin ve Lübnan direnişlerine ve Arap devrimlerine -bilhassa İsrail’in müttefikini iktidardan düşürüp Camp David’in Kahire’deki askerî otoritesini tehdit eden Mısır Devrimi’ne- sahip çıkmaktan başka suçu olmayan bir Arap ülkesini karadan ve havadan ablukaya alıyor.
“Doha’yı Suriye, Libya, Yemen nedeniyle veya Amerikan üssünden ötürü cezalandırmıyorlar. El Cezire televizyonunun Irak, Lübnan ve Gazze savaşlarındaki şahitliğinden ötürü cezalandırıyorlar. 2009’da, 2012’de, 2014’te Filistin direnişine ve 2000 ile 2006’da Lübnan direnişine verdiği destekten ötürü cezalandırıyorlar. Mübarek’in 2011 baharında devrilişinden ötürü cezalandırıyorlar.
“Macbeth sendromundan muzdarip olup elindeki eski kanı yenisiyle yıkayan yolsuz bir subay (Mısır diktatörü Sisi –ha.) ile kral olmak için acele eden ve taht yolunda kuzenini ne pahasına olursa olsun çiğnemeye azmeden bir ergen (Suudi Arabistan 2. Veliaht Prensi ve Savunma
Bakanı Muhammed Bin Selman –ha.), 5 Haziran tarihini, ülkelerini İsrail’in stratejik derinliğine soktuklarını ilan etmek için özellikle seçti.”
***
Barguti’ninkine benzer yorumlar başını almış gidiyor.
Suudi Arabistan ve müttefiklerinin iddialarını ciddiye alanlara nadiren
rastlanıyor.
Yerlere sürünüyor o iddialar.
İşin başında, Katar’ın Yemen’deki Husi milislerine desteğinden dem vuruluyordu…
Öyle ki, esas mesele buymuş havası veriliyordu…
Kimse ciddiye almayınca iddianın sahibi olan Suudi Arabistan bile bunu öne sürmekten vazgeçti.
“Ama Katar’ın İran’la ilişkileri…” de kimsenin ciddiye aldığı bir argüman değil, çünkü Suudi Arabistan’ın kankası ve Katar’ı kuşatma harekâtının baş aktörlerinden olan Birleşik Arap Emirlikleri’nin İran sermayesiyle içli dışlılığını herkes biliyor.
***
Bu arada, Katar’la imzaladığı askerî anlaşmaları meclise tasdik ettirip hayata geçirmeyi öne alan Türkiye bir kere daha iyilerin kahramanı oldu.
İyilerin kahramanı, kötülerin öcüsü.
Yeni bir “One Minute!” bu.
İnternetteki Middle East Eye sitesinde Katar aleyhindeki kampanyanın niçin başarısızlığa mahkûm olduğunu (“Why the campaign against Qatar is doomed”) yazan David Hearst, Katar’a Türk askerlerinin gönderilmesine imkân tanıyan bir kararın Türk parlamentosunda
kabul edilmesini “Suudi Arabistan’ın oyununu bozan iki gelişmenin birincisi” olarak görüyor.
Hearst’e göre diğer tayin edici gelişme ise İran yönetiminin Tahran’daki terör saldırılarını Suudi Arabistan’a mal etmesi.