Ne olacak bu uzun yaşama hevesinin sonu!
Zuzalu’ya hoşgeldiniz... Karadağ’ın Adriyatik kıyısında, Mısırlı bir emlak şirketine ait olan şahane manzaralı bir koy... Türünün ilk örneği olan pop-up (geçici süreli) bir şehir topluluğu, Zuzalu’da iki ay yaşadı. Adı da uydurma olan bu kentte sakinlerin ihtiyacı olan hemen her şey vardı.
Mini şehir deneyi, Ethereum’un kurucusu ve ‘genç kalma, uzun yaşama’ takıntısıyla bilinen Vitalik Buterin’in VitaDAO adlı merkezi olmayan otonom kuruluşunun girişimiyle yapıldı. Çevre sakinlerinin ihtiyaç duyduğu her şey vardı bu geçici (şimdilik) şehirde; restoranlar, market, fırın, kafe, eczane, giyim mağazası... Yani şimdi biz burada doların inişi çıkışı, yok şu ülke Türkiye vatandaşlarına vize verdi vermedi tartışmaları, artan çay, benzin fiyatlarını konuşurken el alem neyin derdinde diye de düşünüyor insan o ayrı...
Bu insan topluluğu, bağımsız bir devlet kurmak da dahil olmak üzere pek çok kişiye çılgınca gelebilecek alternatif bir düzen kurmak için çalışıyor. Onlara göre yaşlanmak ahlaki açıdan kötü. Dünyada mevcut olan her düzenin yaşlanmayı önleme çalışmalarının önünde bir engel olduğunu düşünüyorlar. Daha az bürokrasi daha fazla yeniliğin önünü açabilir inancına sahipler. İnsanlar eğer isterlerse kanıtlanmamış tedavilerin uygulanmasına izin verebilir anlayışına sahipler. Yaklaşık 780 kişi bu gizemli şehirde kripto, uzun ömür araştırmaları ve yeni konseptli şehirler üzerine kafa yordu yaklaşık iki ay boyunca. Teknoloji milyarderlerinin yanı sıra bilim insanları, uzun yaşam konusunda araştırma yapan akademik kurumların yetkilileri de bu deneyimi yaşayanlar arasındaydı.
Meditasyon seansları, pilates dersleri, dans partileri, buz gibi suda dalış yapma, kumsalda gün batımı keyfinin de yapıldığı şehir, bir anlamda dev bir festivali de andırıyordu. Şehirde şöyle bir tur atanlar minik grupların kripto, uzun yaşam araştırmaları gibi konulardaki konuşmalarını dinleme şansına da sahip oldu. Pop-up şehirde ‘uzun ömre’ sahip olma konularının müzakere edildiği bir biyoteknoloji konferansı da yapıldı. Buraya gelenlerin bir hayali de ulus devletlerden diplomatik tanınırlık kazanan bir ‘ağ devleti’ oluşturmak. İki aylık süreç bu hedefe yönelik bir test sürüşü olarak da adlandırılabilir. Zaten katılımcıların şehirdeki etkinliklere erişmesini sağlayan dijital bir pasaportları da vardı. Aslında bir tür dijital kabile de diyebiliriz...
Şehirde sağlıklı yemek mönüsü olan restoranlarda yemek yemek, biyolojik yaş testleri, fenotipik (genetik ve çevresel etkilerin yarattığı özelliklerin dış görünüşteki yansıması) yaşı da hesaplayan kan testleri, Zuzalu’da rutin bir günde yaşanan olaylar.
TAŞINMAYA HAZIR MISINIZ?
Bir diğer çalışma da OECD’den alınan verilerle hazırlanan liste... Japonya’da yaşam beklentisi 84,7 yıl. Nüfusun bu kadar uzun yaşamasının en bariz nedeninin ülkenin balık, sebze, pirinç, deniz yosunu, turşu, yeşil çay ve bir tür fermente soya fasulyesi olan misodan oluşan geleneksel diyeti olduğu düşünülüyor. Güney Kore’nin yaşam beklentisi 83,3 yıl. Burada da beslenme ön planda. Meyve ve sebzelerin sık tüketildiği ülkede temel bir Kore yemeği olan ve yüksek probiyotik içeren bir tür turşu diyebileceğimiz kimchi çok tüketiliyor. Koreliler dinlenmeyi de biliyor. Uzun bir gün sonunda Jjimjilbang’a dinlenmeye gidiyorlar. Adı zor olan bu yer sıcak küvet, sauna karışımı bir yer. Yani bizim hamamlar da benzer bir iş görebilir.
Yaşam beklentisinin yüksek olduğu bir diğer ülke de 83,3 yıl ile Norveç. Şimdi burada bir parantez açalım. Para mutluluğu satın almıyor belki ama yüksek yaşam standartlarına ulaşmak için bir araç olabiliyor. Omega-3 yağ asitleriyle dolu bir diyet, güçlü bir sağlık sistemi de yaşatıyor tabi. Beslenme şekli İzlandalıları da uzun yaşatıyor, 83,1 yıllık yaşam beklentisi ile. Sık egzersiz yapan İzlandalılar balık ağırlıklı bir beslenme sistemi uyguluyor. Küçük bir nüfusa sahip olduğu için halkın geliri yüksek ve iyi bir sağlık hizmeti alabiliyorlar. Bazı çalışmalar ise halkın genetik olarak uzun yaşadığını iddia ediyor. 83.0 ortalama yaşla Avustralya da listede. Sportif yaşayan Avustralyalılar, stressiz bir hayat ve finansal rahatlıklarıyla yaşayıp gidiyor. 2007’den bu yana İrlanda’daki yaşam süresi de büyük bir artış ile 82,8 yıla ulaştı. Yaşamın yavaş temposu, temiz hava, iyi bir sağlık sistemi önemli etkenler olarak kabul ediliyor. İşte ya ne olsun, biz de yaşayıp gidiyoruz işte...
ZUZALU OLMADIYSA BLUE ZONES VERELİM...
İnsanoğlu binlerce yıldır gençlik pınarını arıyor. Açık olmak gerekirse ilerleme istenildiği kadar hızlı gitmiyor... Zuzalu’daki hayalperestlerin fikirleri çok mu uçuk geldi? O zaman diğer alternatiflere bakalım. Uzun yaşam konusunda araştırmalarıyla tanınan ABD’li gazeteci Dan Buettner’ın Blue Zones (Mavi Bölgeler) ismini verdiği yerlerde yaşayanlar sağlıklı bir ömür sürüp 100 yaşını görüyor. Buettner, Blue Zone adlı bir organizyonunun da kurucusu, hangi faktörlerin uzun yaşama katkıda bulunduğunu anlamak için bir ekiple yaptığı çalışmaları anlattığı kitapları yok satıyor.
Blue Zones arasındaki yerlerin arasında İtalya’daki Sardunya Adası’nın iç kesimlerinde yer alan Barbagia var. Burada 100 yaş üzeri çok sayıda erkek yaşıyor. Yunanistan’ın İkarya Adası’nda orta yaş ölüm oranları en düşük sayıda. Adada demans oranları da çok düşük. Kosta Rika’daki Nicoya Yarımadası yüz yaşın üzerindeki ikinci en yüksek erkek nüfusuna sahip olan yer. Yedinci Gün Adventist Kilisesi’nin merkezinin bulunduğu Kaliforniya’daki Loma Lindalılar da Kuzey Amerikalılardan ortalama 10 yıl daha fazla yaşıyor. Blue Zones’daki bir diğer şehir de Japonya’daki Okinawa. Bu şehirde özellikle kadınlar çok uzun yaşıyor. Okinawalılar ‘moai’ adı verilen güçlü bir sosyal ağa sahip. Bu ağ insanları yaşlılığına kadar destekleyen ömür boyu sürecek bir arkadaş çevresi.
Bu popülasyonlar incelendiğinde uzun yaşama katkıda bulunduğu düşünülen ortak özellikler belirlenmiş. Bu insanlar spor fanatiği değil sadece haraketli aktiviteler içeren bir yaşamları var. Stresten uzak yaşıyorlar. Genellikle yüzde 80 kuralı geçerli: Çok yersen hayatın kısalabilir. Uzun yaşayanların çoğu yüzde 80 tok hissettiklerinde yemeyi bırakıyor. Çoğunun beslenme rutininde çok az et, bolca sebze var. 100 yaşını aşan her beş kişiden ikisi bazı topluluklara ait. Bu isterseniz tiyatro kulübü isterseniz manevi bir topluluk olsun fark etmiyor. Sağlam aile bağları da uzun yaşama katkıda bulunuyor.
GELİYOR GELMEKTE OLAN MI YOKSA FİYASKO MU?
Apple Kaliforniya’daki yıllık konferansta, 2024 yılında satışa çıkartacağı ‘Vision Pro’ adlı gözlüğü tanıttı ama teknoloji dünyasında fırtınalar kopuyor. Evet biliyoruz ki gözlük satışa çıkınca ABD’deki Apple mağazalarının önünde uyku tulumuyla yatıya gidenler olacak, itiş kakışlar yaşanacak... Ama dedik ya ortam karışık, bu gözlüğün tam bir pazarlama fiyaskosu olduğunu söyleyen teknoloji gurularının sayısı çok fazla.
Vision Pro şirketin Apple Watch’tan dokuz yıl sonra piyasaya çıkartacağı en iddialı ürün. El, göz ve ses ile kullanılabilen bu gözlük yaklaşık 113 gram ağırlığında. Cihaz üç boyutlu kamera ve mikrofon sistemiyle daha sonra 3D olarak izlenebilen video ve fotoğraflar çekebiliyor. Her ne kadar artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik unsurlarını birleştirse de lansmanda bu iki kavramdan hiç bahsedilmedi. Bunun bilinçli bir tercih olduğu konuşuluyor. Apple Vision Pro’yu kısmen bir iş makinesi olarak sunuyor. Uygulama pencereleri açabiliyor, metinleri okuyabiliyorsunuz. Yazma konusuna gelince... Yakın bir vadede sanal klavye kullanıma girecekmiş.
Peki neden devrim niteliğinde bir ürün değil? Biliyorsunuz pek çok VR gözlüğü çöp oldu. Öncelikle teknoloji uzmanları diyor ki, yüzünüze kocaman bir gözlük takmak çok da mantıklı bir hareket değil, zaten Apple CEO’su Tim Cook da dahil hiçbir Apple yöneticisini bu gözlükle görmedik. Apple’ın kendi çalışanlarının bile Vision Pro hakkında şüpheleri var. 113 gram ağırlığındaki, normal gözlük gibi kullanılan bu alet çok da şık değil.
Biz ne Metaverse’ler, ne NFT’ler gördük yazdık. Pek çoğu hayatımızı ele geçirecek gibiydi ama olmadı. Gerçi bir görüş, Apple’ın Vision Pro’su metaverse’e cankurtaran halatı attığını iddia ediyor o ayrı. Zuckerberg ise Vision Pro’yu beğenmediğini açıkladı, bizim sunamadığımız bir şeyi sunmuyor deyip geçti...
Son söz olarak tüm eleştirilere rağmen Apple etkisinin Vision Pro’nun başarısını etkileyeceğini söyleyebiliriz. Fiyat mı? O kadar olacak artık!