Lüks moda markaları metaverse’de milyonlar kazanıyor...
Bu hafta yeni akımları yazmak da benim ‘trend’im oldu. Sırada bir başkası var. Lüks markalar metaverse sayesinde servetlerine servet katıyor. Bazılarını asla giymeyeceğiniz (çünkü dijital formatta) kıyafetler deli gibi satıyor.
Hayallerinizin dijital mağazası’ sloganıyla hizmet vermeye başlayan, İngiliz Karinna Nobbs’un kurduğu girişim Dematerialised adlı girişim ‘sanal lüks’ satıyor. Bu sanal dükkanda sadece çevrimiçi ortamda var olan giyim ve aksesuarlar satılıyor. Örneğin gümüş bir kazak 120 euroya satıldı. Aynı mecrada üç saatte 1212 ürünün satılması da ayrı bir rekor. Nobbs’un akıllıca bir girişimi de pandemi sırasında popülaritesi artan VRChat de dahil olmak üzere sosyal platformlardaki dijital avatarlar için özel giysiler tasarlamak oldu. Hollandalı sanal moda devi Fabricant ile yaptığı işbirliğiyle 9 bin euroya bile sanal giysi satmayı başardı!
Az sayıda üretilen ve NFT formatında satılan giysileri alanlar, bu özgün kıyafetleri, çantaları ya da ayakkabıları VRChat’te sergileyebiliyor. Asla giyemeyeceğiniz hatta dokunamayacağınız kıyafetlere avuç dolu para vermek akıllıca görünmeyebilir ama milyonlarca kişi çevrimiçi kimliklerini ‘daha şık’ göstermek için para harcamaktan kaçınmıyor. Şirketinin adını Meta olarak değiştiren ve dijital bir dünya yaratmaya kafayı takan Mark Zuckerberg, oyun oynarken, kıyafet denerken kendisinin ve meslektaşlarının avatarlarını kullanmaktan da geri kalmıyor. Zuckerberg, “Avatarlar bugün profil resimleri kadar yaygın olacak, ancak statik bir görüntü yerine sizin, ifadelerinizin, hareketlerinizin 3 boyutlu formatı olacak. Farklı uygulamalar ve deneyimler için sanal gardırobunuz olacak” diyerek niş gibi görünen bu uygulamanın varabileceği yeri işaret etti.
Kullanıcıların oyun tasarlayabilecekleri, coğrafyalar oluşturabilecekleri bir platform olan Roblox dijital eşyaların kullanıldığı bir alan. Savaş oyunu Fortnite’ın Ferrari ile bir anlaşma imzalaması da ufuktaki günlerin demosu gibi.
Gucci, Balenciaga ve Burberry dijital kıyafetlerinin lansmanını yapan moda markaları arasında. Oysa pek çok marka çok değil 10 yıl önceye kadar online satış yapanlara bile burun kıvırıyordu hatta pek çoğunun doğru dürüst bir web sitesi bile yoktu! Ey teknoloji sen nasıl bir şeysin, korkulur!
2016 yılında, dijital dünyalar henüz dutlukken Kerry Murphy, Fabricant’ı kurdu. Başına da Amsterdam Moda Enstitüsü’nden sadece dijital tasarımlardan oluşan bir portföyle mezun olan Amber Jae Slooten’ı getirdi. Marka 2019 yılında, blokchain tabanlı oyun şirketi Dapper Labs ile sanal bir açık artırma yaptı. O giysi 9 bin 500 dolara satıldı. Şimdiki değeri ise 150 bin dolar. Alan kişi elle tutulmayan bu elbiseyi eşine hediye etti! Bir buket çiçek alsaydı daha iyi mi olurdu bilemedim.
Fabricant şimdi de başka bir proje üzerinde çalışıyor. Henüz beta aşamasındaki bu platformda kullanıcılar blockchain’de onaylanmış dijital kıyafetlerini tasarlayabilecek, bu kıyafetleri oyunlarda, sosyal medya filtrelerinde kullanabilecek. Yani sosyal medya sayesinde herkes gazeteci oldu, belli ki şimdi sırada herkesin tasarımcı olması var. Satın alınacak kumaş yok, iplik yok, işçilik yok... Sanal kıyafetin tamamı kar. Tamam giyilemeyecek ama hayalin de sınırı yok. Kıyafetiniz yerçekimine meydan okuyabilir, gerçek dünyada asla giyemeyeceğiniz çılgınlıkta olabilir. Tabi tam burada şu soru da insanın aklına geliyor; “iyi de, sebep?”
Portekiz merkezli bir teknoloji sağlayıcısı olan PlatformE’nin kurucu ortağı ve CEO’su olan Gonçalo Cruz geleneksel markaların 3D formatlarının oluşturulup dağıtılmasına yardımcı oluyor. Müşterileri arasında Gucci, Dior gibi lüks markalar da var.
Lüks markalar avatarların giyeceği koleksiyonların çok satacağının farkına vardı. Gucci Mayıs ayında bir çanta modelinin sanal formatını satışa çıkarttı. İlginç olan kısmı, sanal çantanın o ay fiziksel çantadan daha fazla satmış olması!
MODAYA DOYALİM BARİ
Madem başladık modayla ilgili bir iki şey daha diyelim. 1950 yılında Pantone, aslında bir renk kataloğu. Her ne kadar bir marka olsa da dünyada renk standartlarını belirleyen bir otorite olarak kabul ediliyor. Pantone, farklı ülkelerin temsilcilerinden oluşan bir komite ile yılın rengini seçiyor. Pantone 2022 yılının rengini açıkladı. Bu yılın rengi ‘very pery.’ Rengin açıklaması şu, canlı mor kırmızı alt tonlu, dinamik bir deniz salyangozu. Ya aslına bakarsanız bir tür mavi. Madem pantone dedi, biz bu salgangozumsu maviyi bu yıl her yerde göreceğiz.
Hazır fotoğraf, video ve müzik sağlayıcısı Shutterstock analistleri de her yıl tasarımcıların önümüzdeki yıl hangi renklere yöneleceğini belirlemek için büyük miktarda veriyi inceliyor. Böylece de bir sonraki yıla ait renk trendlerini duyuruyor.
Bu yıl da milyonlarca görüntü, renk tonları, tıklanma oranı analiz edilmiş. Sonuçta da online izleyicilerin ilgisini çeken renk tonlarının listesi oluşturulmuş. Gelelim sonuçlara. Mercan rengi, şeftali rengi, pembe, menekşe rengi. En popüleri de yeşilin her tonu.
EVLERDEN UZAK, ‘CHEUGY’ FALAN OLMAYALIM!
Trend yarışı pandemi şu bu dinlemedi. Kulağa komik gelse de 2021 yılında bir sonraki trendin ne olacağını belirlemek de adeta bir yarış oldu. Sanki tek derdimiz trendleri takip etmek şaka mısın demeyin. Şurada azıcık siyasetten, ekonomik dalgalanmadan farklı bir kelam etmeye çalışıyorum... Üstelik durum gerçekten de ironik! TikTok’ta gördüğü, viral olan bir makarna tarifini yapabilmek için günlerdir aç kalmış birinin çaresizliğiyle malzeme arayanlar mı dersiniz, saçma bir dansı yapabilmek için şekilden şekile girenler mi istersiniz, ne ararsanız var! Üstelik bu trendler kartopu etkisiyle büyüyor. Çoğu da öyle anlamsız ki... Trendlerin çalışma hızının yüksekliği, insanların neyin gerçekten değer taşıdığını, nelerin önemsiz olduğunu belirlemesini daha da zor bir hale getiriyor. Deli saçması gibi görünen videoların TV kanallarında haber olması da ayrı bir tartışma konusu. Reyting, reyting...
Elon Musk, ABD’de 1975’ten bu yana devam eden Saturday Night Live programında bir kripto para birimini övüp trend haline getirdiğinde milyonlarca kişi yatırım yaptı. Kısa sürede bu sanal paracık yok oldu gitti. Daha neler neler roket hızıyla çıkıp aynı hızla yere çakılan yüzlerce trend sayabiliriz. Netflix’te yayınlanan The Queen’s Gambit dizisinden sonra sat
Satranç takımı satışları kısa bir süreliğine yüzde 125 arttı, çok kısa süre içinde de normal seviyelerine döndü.
O TİŞÖRTLER ARTIK GİYİLMİYOR DİKKAT!
Bir de başlıkta okuduğunuz cheugy terimi var. ‘chew-gee’ diye okunuyor. Bu terimi ağırlıklı olarak TikTok cemiyeti kullanıyor. Tam olarak ne olduğunu anlatmak zor belki ama fazla kasmadan ‘modası geçmiş’ desek çok da yanlış olmaz. Bu terim aslında Los Angeleslı bir yazılımcı olan Gabby Rasson tarafından günlük hayata girdi. Viral olmasının nedeni ise geçen aylarda Hallie Cain adlı bir TikTok kullanıcısının yayınladığı video. Bu videodan sonra Z kuşağı Y kuşağıyla zalimce dalga geçmek için cheugy’yi diline doladı.
NewYork Times’ta yayınlanan bir makaleden sonra bilinirliliği arttı. Şimdilerde zalim Z kuşağı Y kuşağını tarif etmek için çoğu kez ‘cheugy’ diyor. Hadi iyiyiz mesela Gucci kemer cheugy. Onca para vermek mümkün olmadığı için en azından cheugy olmamayı başarıyoruz, Z kuşağının alay konusu olmuyoruz! “Yaşım ilerlerse de kendimi genç hissediyorum” demek cheugy. Valla ben tam yaşımda hissediyorum, ezmeyin cheugy falan olmayayım mazallah! Bu aralar ‘Yaşa, gül, sev’ yazılı tişörtler de cheugy mesela. Zigzag desenli kıyafetler, içi kürklü dışı süet, 2 bin liradan başlayan fiyatlarıyla zaten almanın zor olduğu Ugg botlar da... Daha neler var merak ediyorsanız @cheuglife isimli Instagram hesabına da bakabilirsiniz. Terimin kendisi ne zaman ‘cheugy’ olur o da tartışılır. Matrix gibi oldu her şey...
Trend belirleme öyle bir hobi haline geldi ki, profesyonel kanaat önderleri, trend guruları bile bundan sıkıldı. Sosyal medya sayesinde herkes kendi medya imparatorluğunun sahibi olduğu için sıradaki trendi işaret etme rekabeti de devam edecek gibi görünüyor. Trendleri geç kavramaktan öyle korkuluyor ki, henüz gerçekleşmemiş trendler hakkında konuşuluyor artık. Ha bir de bu arada ‘trendler hakkında konuşmama’ trendi olduğunu da eklemek gerek ki kafamız biraz daha karışsın. Trendleri algoritmaların belirlediği bir dünyada yaşıyoruz. Öyle bir durum var ki, tüketmemizi istedikleri ürünler aynı anda tüm ekranlarımıza yükleniyor, almazsak trendlerden geri kalacak gibi hissetmemiz için zorlanıyoruz. Bu ürünler kısa sürede demode olurken, birileri de o arada iyi para kazanıyor. Kötü haber trendin içeriğinin algoritmalar tarafından yaratıldığı günler de yakın!
Baş döndüren trend trafiğinin içinde sağa sola çarpmaktansa demode olmak daha iyi gibi görünüyor.