Bunların hepsi montaj şantaj...
Ne doğru ne yalan her şey birbirine karıştı iyice... İnternetteki yalan haberlerle nasıl mücadele edebiliriz mevzusunu bebek adımlarıyla çözmeye çalışırken 2019 yılında ortaya çıkan Deepfake’le (derin sahte olarak tercüme edebiliriz) başımız derde girecek gibi görünüyor.
Tom Cruise’un TikTok’ta garip sihir numaraları yapması, Trump’ın bir dizide rol alması, Obama’nın ünlülere küfür etmesi Deepfake numaralarıydı. Haziran ayında Berlin Belediye Başkanı Franziska Giffey de ‘Derin sahte’liğin kurbanı oldu. Giffey, Kiev Belediye Başkanı Vitali Klitschko ile video konferans yöntemiyle görüştü. Kiev Belediye Başkanı Ukraynalı mültecilerin kabulüne ve finansmanına ilişkin sorular sordu. Ancak ilerleyen dakikalardaki şaşırtan talepleri sonucu görüşme sonlandırıldı. Görüşmenin gerçek belediye başkanı değil, onun görünümündeki bir yapay zeka ile yapıldığının ortaya çıkması yakın gelecekte karşılaşabileceğimiz sorunların ön gösterimi gibiydi. Geçen Mart ayında Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin askerlerine Rus güçlerine teslim olma çağrısında bulunduğu bir videonun sosyal medyada yayınlanması, ardından da bunun Deepfake ile yapıldığının ortaya çıkması bu teknolojinin tehlikelerini gösteren diğer bir örnek.
Yazılım şirketi VMware’in geçen hafta yayınladığı yıllık ‘Tehdit Raporu’na göre DeepFake teknolojisi, beklenenden çok daha hızlı yayılıyor ve siber güvenliğin geleceği için büyük bir sorun olarak görülüyor. Rapora göre yüz ve ses değiştirme teknolojisini kullanan saldırılar geçen yıla göre yüzde 13 arttı. Bu yılki rapor için ankete katılan siber güvenlik uzmanlarının yüzde 66’sı DeepFake’i tehdit olarak kabul ediyor.
Deepfake terimi ilk olarak 2017 yılında kullanıldı. Reddit’te ‘Deepfakes’ adlı bir kullanıcı, yüzleri değiştirilmiş aktörlerin yer aldığı porno görüntüleri yayınladı. Bu videolar pek çok kişinin itibarını zedeledi. 2019 yılına gelindiğinde Deepfake, teknolojideki ilerlemeyle daha da güçlendi ve kendisinden daha fazla söz ettirmeyi başardı.
Deepfake, gerçek insanların video ve ses kayıtlarına yüz ve ses eklemek için yapay zeka algoritmalarını kullanıyor. Gerçek insanlar hiç söylemedikleri şeyleri söylüyor, hiç yapmadıkları şeyleri ‘yapıyor!’ Hatta hiç var olmayan olaylar ve yüzler yaratma yeteneği de hızla gelişiyor.
Deepfake oluşturmak için birkaç yöntem var. En yaygın olanı yüz değiştirme tekniği. Bunun için önce hedef bir videoya, ardından hedefe eklemek istediğiniz kişinin video kliplerine ihtiyacınız var. Gerisi Yapay zekaya (AI) ve sizin bu derin öğrenmeyi kullanmadaki başarınıza kalıyor.
İyi bir deepfake yapmak ucuz değil. Deepfake’lerin en gerçekçi sürümleri güçlü bir yazılım ve beceri gerektiriyor. Tehlikeli olanlar da bunlar. Yoksa eğlenmek için kendinizi arkadaşınızın gerçekçi bir versiyonuna dönüştürmek, şarkı söylüyormuş gibi görünmek işin eğlenceli kısmı.
Deepfake’lerin en gerçekçi sürümleri güçlü yazılım ve beceri gerektirse de, ortalama bir kişinin kullanması için birçok uygulama da vardır. Bunlar, ünlü yüzleri sizinkinin üzerine bindirebilir, kendinizi arkadaşınızın gerçekçi bir versiyonuna dönüştürebilir veya biri şarkı söylüyormuş gibi görünmesini sağlayabilir.
Bu hiper gerçekçi teknoloji sadece videolarla sınırlı değil dedik. Sesi klonlanan kişiye AI yardımıyla istediğiniz her şeyi söyletebilirsiniz. Tüm bunlarla ne kadar sahtekarlık yapılabileceğini varın siz düşünün...
Deepfake’leri ele veren birkaç gösterge var. Örneğin yüzleri canlandırmada ufak da olsa sorunlar yaşayabiliyor. Örneğin çok sık veya doğal olmayan göz kırpmaları. Ciltte hafif bulanıklık...
Yine de pek çok hükümet bu teknolojilerin dezenformasyon yaymak, siyasi gerilim yaratmak ve suç işlemek için kullanılma potansiyeli karşısında giderek daha fazla endişe duyuyor.
OFF ÇOK SICAK...
Apartmandaki bir komşumuz benim gibi sıcaktan pek haz etmeyenlerden. İleri yaşındaki teyze, son bir haftadır gün içerisinde yaklaşık 20 saniyede bir (gerçekten abartmıyorum) “Off çok sıcak” diye şikayet ediyor. Ne yazık ki haberler pek iyi değil. Her geçen yıl sıcaklıklar artıyor.
İnsan vücudunun hayatta kalmaya zorlandığı bir sıcaklık eşiği var. Dünyanın bazı bölgelerinde bu eşik giderek daha sık aşılıyor.
İnsan vücudunun ortalama 36,5 derecede kalması gerekiyor. Bu sayı çok yükselir ya da düşerse sağlık açısından hiç de hoş olmayan durumlarla karşılaşmak mümkün. Vücut, sindirim, kan pompalama gibi normal işlevlerle ısı üretiyor. Bu ısının düşmesi için vücudumuzda yerleşik bir soğutma sistemi var.
Ter vücudumuzu terk ederken soğumamıza yardımcı oluyor. Hava çok kuru olduğunda, biraz terlemek bile kişiyi çok fazla soğutabilir. Nemli hava ise zaten çok fazla su buharı içerdiği için, terin buharlaşması zorlaşır ve sonuç olarak ‘soğuyamayız!’ Yani her şey bir denge.
Yaş termometre sıcaklığı terimi tam da burada devreye giriyor. Bu sıcaklık, insan vücudunun terleyerek kendini ne kadar soğutabileceğinin bir göstergesi. Daha da özetlersek, ter bizi soğuttuktan sonra hissettiğimiz sıcaklık.
Dünyanın en sıcak yerlerinden biri olan Kaliforniya Death Valley’de sıcaklıklar genellikle 48,5 dereceye kadar çıkıyor. Ancak hava o kadar kuru ki sadece 25 derecelik bir ıslak vücut sıcaklığı kaydediyor. Yaş termometre sıcaklığı 35 derecenin üzerine çıktığında vücut soğuma yeteneğini kaybediyor ve bunun ölümcül sonuçları olabiliyor.
Haberler iyi değil dedik... Bir araştırmada, son 40 yılda bu eşiğin en az 14 kez aşıldığı belirlendi. Şimdiye kadar bu sıcak ve nemli hava Pakistan’da ve Arap yarımadasında ölçüldü. Kızıldeniz ve Basra Körfezi’ndeki ılık su havanın aşırı nemli olmasına neden oluyor. İç kısımlardaki kurak kıtasal ısı ise sıcaklıkların fırlamasına neden oluyor. Bu iki sistem bir araya geldiğinde yaş termometre sıcaklığı 35 derecenin üzerine çıkabiliyor.
Gezegen ısındıkça bu sıcak ve nemli yerlerin sayısı da artıyor. Meksika ve Güney Asya eşiği aşmaya çok yakın. Bilim insanları genç yetişkinlerin bile 30 derece yaş termometre sıcaklığında ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşabileceğini söylüyor.
Dünya çapında aşırı sıcak nedeniyle her yıl en az 300 bin insan hayatını kaybediyor. Hafif ısı dalgaları bile insanların sıcağa hazırlıklı olmadığı yerlerde ölümcül olabiliyor.
İklim değişikliğini durdurmayı başaramazsak “off çok sıcak” demeye bile şansımız olmayabilir.
'KAPAK' OLMAYANA POLİTİKACI MI DENİR!
Yaz ayları, tatil şu bu derken yazılar biraz aksadı. Ama dünya uyumuyor! Bu köşenin konseptine çok uyan bir konuyu es geçemem, geç de olsa yazmak şart oldu. Üstelik mevzu hala tartışılıyor.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin eşi Olena Zelenski’nin 130 yıllık, ünlü moda dergisi Vogue’un Amerikan edisyonu için verdiği pozlar neredeyse Rusya-Ukrayna savaşından daha fazla konuşulur oldu. First lady dergi için seçtiği bütün kıyafetlerde Ukraynalı modacıların kıyafetlerini tercih etti.
Pek çok kişi savaşın ortasında Zelenski çiftinin bir moda dergisinde yer almasının kabul edilebilir bir şey olmadığını savunsa da Olena Zelenski’nin pozlarının ülkenin ‘zarafetini’ tüm dünyaya gösterdiğini düşünenlerin sayısı da az değil. Hatta daha ileri gidip bunu bir savaş stratejisi olarak yorumlayanlar da var.
Olena Zelenski’nin fotoğraflarını çeken isim ise 72 yaşındaki Annie Leibovitz. Ünlü portre fotoğraçısı, devlet başkanlarından dünyaca ünlü isimlerin ikonik fotoğraflarına imza attı. 1980 yılında Rolling Stone dergisi için çektiği, The Beatles üyelerinden John Lennon ve karısı Yoko Ono’nun olaylı fotoğrafı hala hatıralarda. Lennon bu fotoğraf çekiminden birkaç saat sonra uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetmişti. Leibovitz 1991 yılında da Vanity Fair dergisinin kapağı için o dönem yedi aylık hamile olan ünlü oyuncu Demi Moore’un fotoğrafını çekmişti. O fotoğraf da çok tartışılmıştı.
Dönelim Vogue’a... Biraz tuhaf gelse de bu politik isimler bu derginin cazibesinden kaçamıyor. Ve pek çok politikacı ve first lady de bu dergiye kapak olmak için deyim yerindeyse ‘can atıyor.’ Örneğin Donald Trump’ın eşi Melania Trump’ı kapak yapmaması eski first lady’yi çok rahatsız etti. Oysa bir önceki Başkan Obama’nın eşi Michelle Obama tam üç kez dergiye kapak oldu. Jill Biden, bu yılın başında dergiye kapak olunca Melania Trump dergiyi önyargılı olmakla suçladı.
Dergide yer alma arzusunda daha da komik bir hikaye de İngiltere’de Muhafazakar Parti liderliğinin güçlü adayı, Dışişleri Bakanı Liz Truss ile ilgili. İskoçya Başbakanı Nicola Sturgeon, Glasgov’da yapılan iklim değişikliği konferansında Liz Truss’un kendisine Vogue dergisine nasıl röportaj verebileceğini sorduğunu söyledi. Sturgeon konferanstan kısa bir süre önce dergiye röportaj vermişti...
Bunca politikacı dergilerin cazibesine kapıldığına göre politik bir pazarlama stratejisi olarak modanın hayli etkili olduğunu söylemek yanlış olmaz herhalde.
Bizden bir isim de günün birinde kapak olur mu? Ne dersiniz?
Küçük olsun, bizim olsun!
Seçimlere dokuz ay kaldı. Küçük bir hizmet olsun, en yeni politik pazarlama yönteminden de bahsedelim: Micro influencerlar. Influencer ‘etkileyen kişi’ anlamına geliyor. Mikro influencerlar sosyal medyada az takipçileri olan ama kendilerini izleyenleri etkileme gücüne sahip olan kişiler. Takipçileri nezdinde güvenilirlikleri yüksek olduğu için oyları artırmada ve bir davayı desteklemede çok önemli bir rol oynayabiliyorlar.
Politik mikro etkileyiciler 1000 ile 100 bin arasında takipçisi olan kişiler. Sosyal medyada milyonlarca takipçisi olan influencerlar’dan çok daha etkililer.
Mikro influencerlar seçmenle daha kişisel bir bağlantı kurmak isteyen siyasiler için popüler bir tercih. Dünyada pek çok politikacı potansiyel seçmenlerde güven oluşturmaya yardımcı olan organik içerik oluşturmak için micro influencerlarla birlikte çalışıyor.