Suriye’de bundan sonra izlenmesi gereken

Suriye krizi, önemli oranda bir Kuzey Suriye meselesine dönüştü. İran, her ne kadar ana yoğunlaşma noktasını Şam ve çevresinde tutsa da, diğer aktörlerin önemli bir kısmının gündemini kuzey Suriye’deki gelişmeler oluşturuyor. Kuzey Suriye’nin kaderi Suriye krizinin geleceğini tayin edecek gibi duruyor. Çelişkiler ve çatışmalar buralarda yoğunlaşıyor. Bu bağlamda önümüzdeki dönemde hem Kuzey Suriye hem de Suriye’nin genelinde meselenin seyrini tayin edecek dört noktanın dikkatle izlenmesi gerekir.

1. Cuma günü Cenevre’de buluşan Kerry - Lavrov’un üzerinde durdukları “terörist” kavramının hangi grupları içereceği çok kritik bir konudur. El Kaide ile bağını koparıp, ismini değiştirmesine rağmen El Nusra’nın bu tanımdan kaçamayacağını Lavrov’un açıklamalarında açık bir şekilde gördük. Lavrov, terörizm vurgusunda bu gruba direk atıf yaptı. Daha öncede belirttiğimiz üzere, terörizm kavramı önümüzdeki dönemde Suriye muhalefetini hizaya çekme ve terbiye etmek için işlevsel bir şekilde kullanılacaktır. Bu aynı zamanda Suriye’de önümüzdeki dönemde vücuda gelecek siyasal konfigürasyonda İslami tonu seyreltme işlevi görecektir.

2. BM ile Kimyasal Silahların Yasaklanması Kuruluşu Suriye’de kimyasal silahların kullanılıp, kullanılmadığına dair bir çalışma yapıyor uzun süredir. Hazırlanan rapor, Suriye rejimininin 2014 ve 2015 yıllarında İdlib’te iki sefer klorin gazını kullandığını, IŞİD’in ise hardal gazını bir sefer kullandığını tespit ediyor. Bu kimyasal dosya 30 Ağustos’ta BM Güvenlik Konsey’ine gelecek. Bu dosyayla rejim terbiye edilmeye çalışılacak. Suriye’de etkin bölgesel ve uluslarası güçlerden hiçbirinin Esed’in geçiş sürecinde yer almasına dair bir direnci yok. İran’ı dışarıda tutacak olursak, geçiş sürecinden sonra Esed’in bırakması gerektiğine karşı da kimseden ciddi bir itiraz gelmiyor. Kimyasal dosya burada etkin bir şekilde kullanılmak isteniyor. Eğer ki rejim sorun çıkarırsa, bu kimyasal dosyanın ve muhtemel yaptırımlarıyla beraber sahici bir şekilde masaya geleceği mesajı veriliyor.

3. Suriye Demokratik Güçleri ve YPG/PYD bağlantısının nasıl bir dönüşüm yaşayacağı diğer önemli konuyu teşkil ediyor. SDG’nin ana omurgasını YPG oluşturuyor. Ama SDG sadece YPG ile sınırlı bir yapı değil. SDG bir kimlik ve ideoloji ittifakının adıdır. Suriye’nin geleceğini daha seküler kodlarla aramanın ifadesi. YPG, seküler, yukarıdan aşağıya otoriter modernleşmenin taşıyıcı bir aktörü olmasına rağmen, aynı zamanda SDG’ye kimlik cilasını (Kürt) güçlü bir şekilde çalıyordu. YPG’nin bu yapıdan çıkarılması, bu yapıyı daha az intizama sahip ideolojik bir ittifak haline getirir. Bu noktada aşağıdaki sorular karşımıza çıkıyor: Birincisi, YPG ile SDG’nin yollarının ayrılması mümkün mü? İkincisi, YPG’nin içinden çıktığı bir SDG bir işlev görebilir mi? Üçüncüsü,Türkiye, SDG’nin Fırat’ın Batı’sında durmasına veya ilerlemesine nasıl bakacak? Başka bir ifadeyle, Türkiye, SDG ile YPG arasında bir ayrım gözetiyor mu? Türkiye’nin bu sorulara vereceği cevaplar, Kuzey Suriye’deki gelişmelerin alacağı seyirle alakalı bize ciddi ipuçları sunacaktır. Çünkü Türkiye’nin Cerablus operasyonu ile kontrol edebileceği bölgenin genişliği göreceli olarak geniş (A’zez’e kadar) derinliği ise sınırlı tutulacak gibi duruyor. Her ne kadar, Cenevre’de Kerry ve Lavrov, Türkiye’nin tezlerini yakın ifadeler kullansalar dahi, ABD açısından SDG ve YPG’nin işlevselliği bitmiş değil. Dolayısıyla, Türkiye’nin yukarıdaki sorularda ifade edilen konularla alakalı ivedilikle politika geliştirmelidir.

4. Türkiye’nin YPG’nin ötesini görebilen bir Suriye Kürt politikası var mı? Türkiye’nin Suriye’de YPG’ye muhalif diğer Kürtlere yaklaşımı nasıl olacak? En nihayetinde, Kuzey Suriye’deki iktidar açığını Türkiye ebediyyen doldurmayacak. Bu boşluk oradaki aktörler tarafından dolduracaktır. Bu noktada, Türkiye söylemini sadece Arap ve Türkmen unsurlar üzerine mi kuracağı yoksa buna PYD-dışı Kürtleri de dahil edip etmeyeceği kritik bir konudur. Bu sorulara verilecek cevaplar Türkiye’nin YPG kuşağına mı yoksa Kürt kuşağına mı karşı olduğu sorusuna ışık tutacaktır.

Suriye’de önümüzdeki dönemde ortaya çıkacak resimde herkesin hazmetmesi gerecekeceği maddeler olacak. Öyle görünüyor ki zaten siyasal çözümünün püf noktası eşit hoşnutsuzlar denkleminin yaratılmasından geçiyor. O yaratılmış gibi. Buradaki açık sahadaki aktörlerle ilişkilidir. Sahadaki aktörlerin hepsi henüz üst limitlerini zorladıklarını veya oraya ulaştıklarını düşünüyor gibi durmuyorlar. Hala gidebilecekleri mesafe olduğuna inandıklarını davranışlarıyla ortaya koyuyorlar. Bu da uluslarası ve bölgesel diplomasi trafiği kadar sahanın dikkatle izlenmesi gerektiğini gösteriyor.

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum