Dışarıda FETÖ ile mücadelenin muhasebesi

Geçen hafta Al Sharq Forum ve Avrupa Dış İlişkiler Konseyi olarak Türkiye’deki darbe girişimi, Batı ve FETÖ üzerine Londra’da ortak bir program düzenledik. Akabinde El Cezire Araştırmalar Merkezi’nin bir toplantısı için Doha’dayken tema her ne kadar İslamcı hareketlerin dönüşümü olsa da katılımcıların Türkiye hakkında en fazla merak ettikleri konuyu darbe, FETÖ ve darbe sonrası izlenen siyaset oluşturmaktaydı. Bu programlar, 15 Temmuz darbe girişimi ve FETÖ’nün dışarıda nasıl algılandığı, bu algıda bir dönüşüm yaşanıp yaşanmadığıyla alakalı gözlem yapma imkanı sağlıyor.

***

Meselenin dışarıda anlatılması konusunda belli bir mesafenin alındığını gözlemlemek mümkün. Ancak bu pozitif gelişmelerden ziyade, 15 Temmuz darbe girişimi ve FETÖ meselesinin dünyaya anlatılmasıyla ilgili eksik gördüğüm iki konunun altını çizmeye çalışacağım.

Birincisi, Türkiye hala 15 Temmuz’da ne olduğunu dünyaya anlatmaya çalışıyor. Darbe girişimini gerçekleştiren FETÖ’nün mahiyetini ortaya koymaya çalışıyor. Bunu yaparken de coğrafik farklılıkları dikkate almadan tekil bir anlatıya başvuruyor. Bu anlaşılır bir durum olmakla birlikte etkin bir strateji değil.

***

Çünkü karşısındaki örgüt, güçlü bir diaspora ve oturtulmuş ilişki ağları aracılığıyla her bağlama/coğrafyaya göre özel olarak tasarlanmış mesajlarla oralara ulaşmaya çalışıyor. Batı’da kullandığı dil ile Arap dünyası ve Afrika’da kullandığı dil birbirinden ciddi manada farklılaşıyor. Hatta bu yapı, Arap dünyasında Mısır’daki darbe sonrasında ortaya çıkan çatallaşmayı dikkate alarak değişim dalgasını destekleyen kesimlerle bu dalganın karşısında duran kesimlere yönelik iki farklı anlatıyı ortaya koyuyor.

Buna karşın Türkiye’nin anlatısı fazlasıyla homojen ve fazlasıyla normatif kalıyor. Bu anlatının güçlü olabilmesi aynı zamanda karşıdaki aktörün Türkiye’nin son 10-15 yıldaki siyasal tarihiyle alakalı belli ölçüde bilgi sahibi olmasını gerekli kılıyor.

Bu anlatının çoğullaştırılması lazım. İlaveten bu anlatının sadece normatif bir dil değil çıkar eksenli bir dili de kapsaması gerekiyor. 15 Temmuz anlatılırken karşıdaki aktörün çıkarına da hitap edilebilmeli. Örneğin, bu mesele Afrika’da anlatılacaksa darbe girişiminin Türkiye Afrika ilişkilerine potansiyel maliyeti veyahut TİKA’nın oradaki faaliyetlerini nasıl etkileyebileceğinin iyi aktarılması gerekir. Aksi taktirde yapılan tek taraflı bir kamu diplomasi çalışması olur. Onun da başarılı olabilmesi pek mümkün değil.

***

İkincisi, Türkiye’nin 15 Temmuz darbe girişimi ve FETÖ ile alakalı bir söylemi var. Ama devletin dışarıda bu yapıyla etkin mücadele etmek için bir stratejisinin olup olmadığı belli değil. Devletin Gülen’in iadesi ve okulların kapatılması taleplerinin ötesine geçebilen iyi bir stratejiye ihtiyacı var. Bu yapılırken FETÖ’nün bulundukları ülkelerde yerel unsurlarla nasıl bir ilişki geliştirdikleri hayati öneme sahip. Bu yerel dinamiğin niteliği ortaya çıkarılıp, her ülkeye yönelik bir stratejinin geliştirilmesi gerekmektedir.

Türkiye henüz 15 Temmuz’u anlatmakla uğraşırken dünya çoktan 15 Temmuz sonrasına geçti. 15 Temmuz sonrasının yönetilmesi hem içeride hem dışarıda 15 Temmuz’un kendisini de yeniden anlamlandıracaktır.

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum