Devletin görevi göstermek
Mekan, Muş’un Varto ilçesinin beton kaldırım taşıyla döşenmiş bir mahallesi.
Barikat olsun diye yola dökülmüş 70 cm yüksekliğindeki moloz yığınlarına saplanmış iki çubuk üzerinde PKK ve HPG bayrakları görülüyor.
Moloz yığınının önünde objektife poz veren yüzü poşuyla örtülü, üzerinde bir hücum yeleği ve omuzunda RPG roketatarıyla bir sivil, bir genç duruyor.
Servis edilen habere konu diğer üç fotoğrafın ikisinde de aynı genç var.
Birinde bir sokağı gözlerken arkası dönük, diğerinde ise yanında yine kendi gibi yüzü kapalı ama bu sefer elinde bir AK-47 tutan arkadaşıyla görünüyor.
4.karede ise yine yüzü kapalı ve elinde otomatik av tüfeği tutan bir başkası var.
Yukarıda bahsedilen ve DİHA menşeili fotograflar eşliğinde Evrensel ve benzeri gizli ya da açık PKK destekçisi medya organlarıyla paralel basın, iştahla Varto’nun PKK kontrolünde olduğunu yazıyor.
Varto Belediye Başkanı Ekinci; “Çatışmalar nedeniyle dışarı çıkamıyoruz. Tam olarak emin değiliz ama bizim de aldığımız duyumlar o yönde” diyerek Varto’nun tümüyle PKK kontrolünde olduğunu söylüyor ve ekliyor;
“Askerin ilçe girişine yakın noktaya yığınak yaptığını öğrendik. Kente yönelik olası bir asker müdahalesiyle çok ciddi çatışmalar yaşanabilir. İlçe merkezinde binlerce sivil var. Olası bir müdahale çok vahim sonuçlar doğurur. Asker, polis müdahalesi durumunda aileler, evler hesaplanmayacaktır”
Anlaşılması çok kolay değil ama Başkan Ekinci’nin “aileler, evler hesaplanmayacaktır”ından kasıt, tahminen askerin açacağı ateş sonrası Varto’da büyük bir yıkımın oluşacağı ve sivil kayıpların kitlesel düzeye varacağı.
İlçeden sağlıklı haber almak zor. PKK trafoyu da patlattığı için kentte elektirik yok..
Bütün bunlar yetmiyor, şehirde valilik tarafından ilan edilen sıkıyönetimin de üzerine oturuluyor ve asıl sıkıyönetimi PKK’nin ilan ettiği söyleniyor.
Görünüş, Ak Parti iktidarı açısından oldukça vahim.
Yakın tarihte %50 civarında oy alan Ak Parti oyları 7 Haziran’da HDP lehine değişti ve parti Muş genelinde oyların %70’ini aldı.
Varto ise farklı.
İlçe eskiden beri 10bin’i aşan nüfusuyla PKK’ye yoğun destek veriyor ve son seçimde de HDP’nin oy oranı %93,5.
Dolayısıyla ilçede sokağa çıkma yasağını gerçekten de PKK’nin koyduğunu ve sokağa hakim olduğunu düşünmemek, bu minvaldeki iddialara inanmamak için sebep yokmuş gibi görünüyor.
Gerçek, güvenlik güçleri varto’ya doğru hareketlendikten sonra, gece 20;30’da konan sokağa çıkma yasağı, sabah saat 05;00’da kalktığında ortaya çıkıyor.
Hemen hepsi kırsaldan kente inerek “hakimiyet” sağlayan, geldiği yere dönmüş HPG, 15 kadar noktada hazırlanmış ve 2’si bombayla tuzaklanmış barikatlar, Hınıs çıkışında 6 PKK’linin öldüğü bir çatışma ve ele geçen türlü silah, mühimmat, tutuklanmış YDGH üyeleri.
İlçede güvenlik sağlanıyor.
Varto, PKK ve bağlantılı unsurlarının “özerklik” ilan ettiği 3 il ile 8 ilçeden biri. Diğerleri Van, Şırnak, Hakkâri, Bulanık, Sur, Silvan, Silopi, Cizre, Nusaybin ve Yüksekova.
Hepsi, son seçimlerde neredeyse oyların tamamının HDP’ye gittiği ya da büyük oy patlaması yaptığı yerler.
Çatışmanın en yoğun günlerindeyiz.
Kandil’in bombalanması sonucu devrildiği yerden kalkmaya çalışan PKK, canını dişine takmış, bütün gücüyle saldırıyor..
Sivil uzantılar da ellerinden geleni yapıyorlar ve “özerklik” de bu yoldaki taktiklerden biri.
İlk amaç, yurtdışında onay görecek bir demokratik kalkışma modeli yaratmak.
Yaratılan bu fiili durumun, Türkiye Devleti tarafından şiddet kullanılarak cevaplanacağı ve PKK lehine yurt dışında oluşacak algıyla, Türkiye üzerinde baskı oluşturulması hesaplanıyor.
Ve tabii ki HDP’ye kitlesel destek vermiş bu bölgelerde güvenlik güçlerine şiddetli bir direniş olacağı, bunun yine bir karşı şiddetle cevaplanacağı, oluşan şiddet sarmalının beklenen serhildanları getireceği düşünülüyor.
Ancak hiçbiri olmuyor.
Dağdan inen gerillayı desteklemeye çıkan YDGH'lılardan başka kimse yok sokakta.
Halk, PKK'nin giderek kirlenen bu savaşına destek vermiyor.
Güvenlik güçleri güya ele geçirilmiş şehirlere girdiklerinde karşılarında kimseyi bulamıyor, kalanlar da kaçarken girdikleri çatışmalarda vuruluyor.
Çünkü ideolojileri bir elbise gibi üzerine giyip çıkaran ve “Ortadoğu Cehennemi”nde bir varoluş yolu, bir hakimiyet alanı tesisinden başka amacı olmayan pragmatist PKK, artık hayatı yanlış okuyor.
Başta Demirtaş olmak üzere, HDP unsurlarıyla Kürtler üzerinde oluşturduğu illüzyonun kalıcı olduğu konusunda kapıldığı vehim, onu kendi felaketine sürüklüyor.
HDP’nin aldığı oyları kendisine koşulsuz ve sürekli bir destek, AKP’den bir kesin kopuş olarak kabul ettirmek yoluna gitti ve şimdi bu yoldan dönemiyor.
Oysa artık iyice anlaşılıyor ki 7 Haziran’daki HDP oy patlaması Kürtlerin tümüyle “Barış”a yaptığı bir yatırımdı.
HDP’nin önce ve kesinlikle barajı geçmesi üzerine motive oldular. Mecliste güçlenen HDP’nin, PKK’nin silahlı yolunun yerine, bir alternatif yol açacağını düşündüler.
Ancak şimdi, seçimden sonra, kandırıldıklarını görüyor ve savaşı kesinlikle istemiyorlar.
Korktukları için değil, inanmadıkları için, ortada olanı “görebildikleri” için.
Seçimlerin tekrarlanma olasılığı ortaya çıktığında ilkin HDP’den yükselen şiddetli itirazlar da, bunun bilinmesindendi.
HDP’ye beklemediği kadar oy aldıran birleşik faktörlerin bir daha yanyana gelmeyeceğinin, HDP’liler de türlü destekçileri de farkındalar.
Ne 7 Haziran’da “barış süreci” hatrına PKK’nin sultasına bırakılmış uzak köylerdeki sandıklar, ne alanı boş bulanların tehditleri ve ne de sahte sırıtmasıyla barış güvercini kılığında Demirtaş’lar, artık olmayacak.
Tek umut, sağdan soldan devşirilen alâkasız fotograflarla algısı oluşturulmaya çalışılan, siyasi ahlâğının üzerine artık aklını da tatlı niyetine yemiş Türk Sol Aydınlarının saçmalamalarıyla köpürtülmeye uğraşılan, bir “katliam”
Gelen her şehit haberiyle kabaran bir öfke, Ak Parti tabanında bunu çağrıştıran çıkışlarla karşılansa da ne o şiddetle arzulanan “katliam” olacak ve ne de karşılığında PKK’yi kurtaracak bir “serhildan”.
Devlet sabır ve metanetle saldırılara katlanacak, canlı kalkan olmuş kitlenin arasından üzerine ateş açana rağmen halka asla saldırmayacak, PKK ile halkı(gerillayı desteklese de) ayıracak, ancak çok emin olduğunda vuracak ve sonunda kazanacak.
Evet. Belki bu strateji başlangıçta kayıpları artıracak ama kazanan sonunda hayat olacak.
Bu son savaş.
Bu savaşı, artık seçenekleri açık seçik gören Kürtler kazanacak.
Devletin görevi göstermek.