400 vekil ve bir uzun adam
Hiçbir zaman hiçbir iktidarın parçası olamayacaklarını bilenlerin yanlış matematiklere dayandırılmış vaatleri,
Daha dün birinci düşman olarak birbirini gösterenlerin arsız ittifakları,
Kamuoyu Araştırma Şirketi kılığında manuplatörlerin hicapsızlıkları,
Devlet aygıtının kritik noktalarında yıllardır yuvalanmış bir istihbarat örgütünün operasyonlarına geleceğini bağlamışların hezeyanları,
Gezi olaylarından önce kafasını toplayıp siyaset adına dişe dokunur tek kelime edemeyeceklerde, Gezi sonrası gözlenen, ani ve aşırı politikleşmeden kaynaklı zehirlenme semptomları,
Ülkenin geçerli seçim sistemine on dakika ayırıp incelememişlerin oylar çalınmasın diye ancak evlerine yakın sandıklarda kurabildikleri “Oy ve Ötesi”leri,
Ve bunlar gibi daha nicesi…
Hepsi, seçim sonuçlarıyla halkın her partinin kucağına müstakil bırakıverdiği sorumluluk paketleriyle silindi gitti..
Ancak tezviratlar bitse de baki şaşkınlık bitmiyor.
Türkiye Kürtleri’nin temsilcisi olduğu iddiasındaki HDP, küçük ortağı olacağı bir koalisyon olasılığını elinin tersiyle baştan itti ve birkaç gün sonra, “bizi dışardan destekleyen olursa tek başımıza iktidara talibiz” yollu çocuksu beyanlarla asli görevi olan PKK aparatçikliği sütresinin gerisine çekildi.
Şimdi o sütre gerisinde Kandil ile kafa kafaya vermiş, Suriye gelişmelerinin dayattığı koşullarla, hangi oyun ne kadar emanet olduğu ve toplam askeri-siyasi güç dengesi verilerinden oluşan bir karmaşık denklemi çözmeye çalışıyor, fakat buna ne eğitimleri ne de hazırlıkları, pek yetecekmiş gibi görünmüyor.
CHP sonsuz ergenlikte yuvarlanıp duran beyhude varlığını, Mobilyacılar Çarşısında dükkan açıp şehvetli koltuk promosyonları yapma evresine eriştirdiğinde, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin sert bakışıyla kendine geldi ve dudaklarını büzüp küserek köşesine çekiliverdi.
Şimdi birinin gelip onu teskin ederek, tekrar oyuna katmasını bekliyor.
MHP ise, yıllardır dağda tek başına yaşadığı yazlığının etrafına yapılmış çoluklu çocuklu şen şakrak bir sitenin, gürültülü sosyalleşme tekliflerinden yorulmuş emekli umum müdürü şaşkınlığında.
Özenle baktığı plastik çiçeklerden oluşan bahçesinin dengesi olduğu gibi dursa da, kalan herşey değişti ve evin kapısında yazan ismi ona batıp durmakta.
Alacağı sorumluluklar ve gideceği yol belli ancak kireçlenmiş eklemlerini, site sakinlerinin çağırdığı o danslı müzikli eğlenceye, izin vereceklermiş gibi hissetmiyor.
AKP ise yediği Osmanlı tokadının sersemletici etkisini, sırtındaki sorumluluğa bağlı geliştirdiği sağlamlık ve yılların kazandırdığı devlet refleksiyle çabuk atlattı denebilir.
“Kol kırılır yen içinde kalır” ile “hep senin yüzünden oldu” arasında bazen salınsa da
“olacak olan olur” trenini sürüyor.
Ülkenin “AKaPe faşizmi”ne karşı porselen dişi ve manikürlü tırnağıyla mücadele eden Batıcı aydınları da, yıllardır servislediklerinin sonucunda çiçeklenen Alman basınının “Erdoğan erken seçimle tehdit ediyor” ortak başlığına dönüp, “ne saçmalıyor bunlar?“ demekte.
Ümit Kıvanç gibi Sosyalist romantikler ise yüzyıldır kafalarında duran bakır alaşımlı savaş miğferlerinin terleriyle karışarak beyinlerini zehirlemesinin halüsülasyonunda, elde kılıç, devletin üzerlerine göndereceği ‘palalılar’ı bekliyorlar, halâ ve hasretle...
Bütün bunlar bu haldeyken 25. Meclis toplandı.
Herkesin bir yerinden bıraktığı bir yemin okunup, vekiller belki de Cumhuriyet tarihinin gelmiş geçmiş en renkli ve çeşitlilikteki bu meclisindeki koltuklarında kıpırdanırken, işi, 14 yıllık iktidarından çok öncesinden beri sabırla, topluma takılı prangaların tek tek kilitlerinden sökülüp taşınması olan ve bundan ve ne kendisinin ne de ailesinin hedef alınıp vurulmamamış bir yeri kalmamasından çok, (hafifçe belirginleşmeye başlamış kamburuyla) başkası adına utanmaktan biraz yorulmuş gibi görünen bir uzun adam, yanında %52 ile onlara yukarıdan bakmaya geldi.
Kimlikleriyle, dinleriyle, dilleriyle, başörtüleriyle, her türlü küfrün ve yalanın ve uydurma iddiayla tezviratın sahibi olabilme ve bundan da utanmama özgürlükleriyle salondakiler, gelişini alkışlarla ya da yerlerinden bile kalkmayarak tepkisizlikle karşılarken, onun aklından;
“o 400 vekil işte burada veya şimdi değillerse de bir tekrar seçimle yakında olacaklar” geçiyor ama aşağıdakiler henüz bunu bilmiyor.