Suriye’de var, Türkiye’de yok...
Kızılay’ın amacı her koşulda, her yerde ve zamanda ayrım yapmaksızın korumasız insanlara yardım etmek, sağlığını korumak, açlık, yoksulluk ve yoksunlukla mücadele etmek.
Kızılay hizmeti bir “gönüllülük” hizmeti. Bunun anlamı nedir? Kızılay tüzüğünde yazılı; hiçbir “maddi ve manevi çıkar gözetmeden” gönüllü yardım hareketi.
İşte bu nedenle 1868’li yıllardan bu yana hizmet eden Kızılay herkes için çok köklü bir kara gün dostu sayılırdı.
Her doğal afet sonrasında bizler Kızılay çadırlarının, Kızılay sahra hastanelerinin, Kızılay aş evlerinin anında kurulduğuna şahit olarak yaşadık….
Kızılay Haftaları bir gelenekti….
Kızılay’a kan bağışlama her daim süren bir kampanyaydı…
Kızılay şefkat, sıcaklık, yardımseverlikti…
Hepsinden daha önemlisi Kızılay güven demekti…
Ama Maraş depremi ile gördük ki geçmişimizin Kızılay’ı buharlaşalı çok olmuş.
O çoktan bir ticarethaneye dönüşmüş. Depremde, depremzedelere gidecek çadırları satıyor. Halkın parasını toplayan bir kuruluş, parasını topladığı o halktan, en zor zamanında çadır karşılığında para istiyor.
Bu çıkarcılıktan, bu aldırmazlıktan, bu arsızlıktan daha büyük bir kötülük bulmak herhalde zordur.
Deprem oluyor, on binler ölüyor, yüz binler evsiz kalıyor ve uyanık tacir “satılık çadır var” diye piyasaya çıkıyor. İnsanı bundan daha fazla öfkelendirecek ne olabilir?
İnsanlar soğuktan donarken, Kızılay’ın yöneticileri odalarında oturup “ne kadar akıllıyız” diye paraları sayıyorlar.
Sen kimin çadırını kime satıyorsun be adam? O çadırı kimin parasıyla aldın ki verirken para istiyorsun?
Nasıl bir paraya tapınma hali bu?
Nasıl bir insan karakteri, insanlar soğuktan titreşirken elindeki çadırları parayla satmayı düşünebilir?
Afet zamanındayız ama çadır satılık. Para var ise çadır var.
“Gönüllü yardım kuruluşu” depremzedelere çadır satarken bu ülkenin milyonlarca insanı o depremzedelere yardım edebilmek için kendini parçaladı. Yardım konvoyları düzenledi. Çocuklar kumbaralarındaki paraları verdiler.
Kızılay’dan başka hiç kimse para istemedi.
CNNTürk yayınında, “Bizim iktisadi teşekküllerimiz yani çadır tekstil gibi, hastanelerimiz gibi, maden suyumuz gibi iktisadi teşekküllerimiz 1920’lerden beri var. Bu şirketler şimdi kurulmuş değil” diyor Dr. Kerem Kınık, Kızılay’ın gönüllü başkanı olur kendisi. Gönüllü olduğu için Kızılay’dan aldığı maaşı yoktur. Maaşlarını kurduğu şirketlerden alır.
Kızılay’ın resmi sayfasında ise bir rapor var; Kızılay’ın şirketleri hakkında düzenlenmiş 31 Aralık 2021 tarihli bağımsız denetim raporu.
Kızılay’ın 10 tane şirketinin olduğu gözüküyor raporda. Ama şirketler, 1920’li yıllarda değil, 2018 ile 2021 yılları arasında kurulmuş
Kızılay Çadır ve Tekstil A.Ş de bu şirketler arasında, kuruluşu 26 Haziran 2019. Kerem Kınık, “bu şirketler şimdi kurulmuş değil” nasıl diyor?
Ya da madem kurulmuş şirket var, neden yeni bir Çadır Şirketine ihtiyaç duyuyorsunuz? Önceki iktisadi teşekkül neyinize yetmedi?
Kızılay şirketlerinin tamamında yönetim kurulu başkanı olarak Kerem Kınık ismini görüyoruz. Şirket yönetimi kolay değil elbet. Kerem Kınık 10 ayrı şirkette bu mesailerinin karşılığını da tabii ki alıyordur.
“Afet zamanında bütün alım satım formalitelerini bir kenara bırakmak gerekmez mi” sorusuna Kerem Kınık “gerekmez” cevabını veriyor. Bu tek kelime, aslında bütün zihniyeti gösteriyor.
Kerem Kınık’ın aklına Suriye ve Suriyeliler geliyor ilk ve devam ediyor;
“Biz zaten afet kuruluşuyuz” diyerek neler yaptığını sayıyor; “Türkiye’deki geçici ‘koruma statüsündeki’ 4 milyon insana destek verdiğini, 3000 personelin Suriye’de olduğunu, Suriye’de 8 hastane, 40 tıp merkezi, 10 mülteci kampı, 12 yetimhane olduğunu” söylüyor.
Diyemiyor ki deprem bölgesinde şu kadar çadır, şu kadar sahra hastanesi açtık, aşevi kurduk. Onun yerine bize sınır ötesinde yaptıklarını anlatıyor.
Maraş Depreminde neden Kızılay yoktu anlamak kolaylaşıyor.
Kızılay’ın varlığı, hareket kabiliyeti, fonksiyonelliği şirketlere dağıtılarak öldürüldü… Kızılay’ın şirketleri arasında öyle şirketler var ki Kızılay’ın amacı ile uzaktan yakından ilgisi yok.
Türkiye’nin tüm kurumlarını yok etmek, içini boşaltmak, parçalayıp bölmek AK Parti için bir refleks haline geldi…
Kızılay’ın da kolu kanadı kırıldı. Ruhu kayboldu, saygınlığı ve güveni de yitti gitti…
Kızılay, AK Parti iktidarının bir enkazlaştırma örneğidir…
Bir yok etme hikayesidir…