Kobani sanıkları, Demirtaş ve “Siyasi keneler”…
147 sayfalık kısa kararın 114. sayfasında şöyle bir başlık var;
“Sanıklar hakkındaki ortak hükümler…”
Kim o sanıklar?
Ahmet Türk, Ali Ürküt, Alp Altınörs, Altan Tan, Ayhan Bilgen, Ayla Akat Ata, Aynur Aşan, Aysel Tuğluk, Ayşe Yağcı, Berfin Özgü Köse, Bircan Yorulmaz, Bülent Barmaksız, Can Memiş, Cihan Erdal, Dilek Yağlı, Emine Ayna, Emine Beyza Üstün, Figen Yüksekdağ, Gülfer Akkaya, Gülser Yıldırım, Gültan Kışanak, Günay Kubilay, İbrahim Binici, İsmail Şengül, Meryam Adıbelli, Mesut Bağcık, Nazmi Gür, Nezir Çakan, Pervin Oduncu, Sebahat Tuncel, Selahattin Demirtaş, Sırrı Süreyya Önder, Sibel Akdeniz, Zeki Çelik, Zeynep Karaman ve Zeynep Ölbeci.
Bu kişilere karşı atılı olan suçlar tek tek sayılıyor… Yağma da var, hırsızlık da var, yaralama da var, insan öldürme de var.
Yaklaşık 2700 müşteki, mağdur ve iddia edilen 5300 suçlama…
Bütün bu suçlamaların tamamından Selahattin Demirtaş ve yukarıda isimleri yazılı tüm sanıklar beraat ediyor.
Kısa kararın 123.sayfasında Yasin Börü’nün öldürülmesi suçlaması bulunuyor.
Yasin Börü, 6-8 Ekim olaylarında Diyarbakır’da öldürüldü. Olaylarda tüm ölenlere ve Yasin Börü’ye rahmet diliyorum, ailesinin acısını paylaşıyorum. Sabır da diliyorum, zira acıları her “Yasin Börü”lü cümleyle tazeleniyor.
10 yıl boyunca Kobani sanıklarını Yasin Börü’nün katilleri olarak ilan ettiler.
Erdoğan’ın dilinde en çok Selahattin Demirtaş vardı; “Kobani’nin faili odur, Diyarbakır’ın faili odur, Yasin Börü’nün faili odur” deyip durdu.
Ama Demirtaş fail değilmiş… Hiçbir Kobani sanığı hiçbir şiddet olayının faili değilmiş.
Var mı bir mahcubiyet?
Tabii ki yok.
Mahcubiyeti bırakın, sanki ortada beraat kararı yokmuş gibi, suçlamalara aynen devam ediyorlar.
16 yaşındaki bir gencin öldürülmesi ve gerçek failin bulunup cezalandırılması mı önemli yoksa siyasetin gem vurulmaz şeytanlaştırma arzusundaki arsız ısrar mı önemli?
Benim için her zaman olduğu gibi dava dosyasının iki kapağı arasındaki deliller önemli. Her hukukçu için de öyle olması gerek.
HDP’ye kapatma davası açabilmek adına başlatılan bu zoraki Kobani davası sonunda, Kobani sanıkları ile Kobani olaylarında işlenen suçlar arasında delil irtibatı kurulamadı.
O zaman soru şu: Cebir dediğimiz şiddet yok ise bu kadar yüksek cezalar nasıl verildi?
En yüksek ceza da Demirtaş’a verildi; 42 yıl.
Demirtaş’a 47 ayrı suçlama atfedilmiş.
Bu suçlamaların 37 tanesi “beraat” ya da “ceza verilmesine yer olmadığı” gibi kararlarla ortadan kalkıyor.
Demirtaş’a geriye kalan 10 eylemden değişik cezalar veriliyor. Demirtaş’ın bu cezalara konu eylemleri ne dersiniz? Siyasi kimliği ve milletvekili sıfatı ile yaptığı konuşmalar.
Çok ilginç, beraat kararlarında “milletvekili dokunulmazlığı” gerekçe yapılırken, gene milletvekili iken yaptığı konuşmalarından ceza verilebiliyor.
Ama en dikkat çekeni; TCK 302’e göre devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçuna yardım etmekten verilen 20 yıl hapis.
İyi de devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu cebir ve şiddet unsuru olmadan oluşmaz ki…
Kobani kararında ise Demirtaş’a tüm şiddet unsurlu suçlardan beraat var.
Cebir şiddet yok ama devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozmaktan ceza veriliyor, öyle mi?
Demirtaş’ın milyonların gönlünde taht kurması, her gün daha da büyüyen Demirtaş sevgisi, 8 yıldır cezaevinde tutulmasına rağmen ülkenin en güvenilir 10 siyasi liderinden biri olması yanında; “seni başkan yaptırmayacağız” cümlesi de birileri için, birilerinin iktidarı için çok büyük tehdit anlaşılan.
Kobani kararı doğarken ölmüş bir karardır… Kobani Kararı, Demirtaş’ın eninde sonunda beraat edeceğinin hukuki belgesidir aynı zamanda.
AİHM Büyük Daire, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 18. Maddesinden verdiği ihlal kararı ile Demirtaş’ın siyasi nedenlerle tutulduğunu kayıt altına almıştı.
Kobani Kararı, AİHM Büyük Daire Kararının ne kadar isabetli olduğunu doğrulayan bir karar.
Demirtaş’ın Murat Sabuncu’ya verdiği, T24 haber sitesinde yayınlanan röportajında kullandığı “siyasi keneler” tanımlaması çarpıcıydı.
Kene doyana kadar kan emermiş.
Ama kene kan emdikçe büyür ve fark edilir olur. Siyasetin kenelerini artık herkes tanıyor, herkes biliyor.
Hukukun yargı eliyle katledildiği her baskı rejiminde, hedef yapılan siyasiler gibi Demirtaş’ın da rejim mağduru olduğunu tüm dünya görüyor, ona duyulan sevgi de bu nedenle hiç eksilmiyor, aksine büyüyor.