Değişim de yalan oldu...
Seçimler sonrası bir “değişim” söylemidir başlamıştı ama bu da hızlıca gelip geçti…
Mahirliğimizdir hızlıca tüketmek. Heyecanımız ve değişim beklentimiz de tükeniverdi. Tüketildi… Örneğin Meral Akşener’in 26 Ağustos konuşmasını dinledik. Değişimin esamisi yoktu. Olamayacağının mesajını zaten kurultay sürecinde vermişti.
CHP de kurultaya doğru yol alıyor. Değişimden söz edenler oldu ama değişimin özü sözü neydi bir türlü anlaşılamadı. Kemal Kılıçdaroğlu belli ki genel başkan adayı ve bir röportajında ‘değişim’ talepleri ve parti içindeki yarışla ilgili yeni açıklama yaptı ve dedi ki; “Burası CHP. Burada ‘şunu destekleyenler’ ile ‘bunu destekleyenler’ diye bir yarış olmaz. İsteyen yarışa girer, hak eden yarışı kazanır. Bu kadar net. Şu anda kongre sürecimiz en demokratik şekilde ilerliyor…”
“Hak eden” derken? Kim, nasıl hak edecek? “En demokratik şekilde” ilerleyen kongre süreçleri mi, öyle mi? Kusura bakılmasın ama sürmekte olan “siyaset kurumunun tarihi delege avcılığının” yeni adı “demokratik süreç” mi oldu? Üzgünüm, gerçekten çok üzgünüm… Hadi gelin değişim ve demokrasi üzerine siyaset kurumuna birlikte sorular soralım. Durum netleşsin… Bu soruları kendisine dert eden birisi var mı bilmiyorum… Ama cevaplarını verecek birisi var ise öne çıksın. Çıksın ki fazlasıyla bizi kandırma çabasında olan, söylemi başka özü başka bir siyasal iktidar varken, kimse bizi bir de muhalefet üzerinden kandırmasın.
Değişim taleplerini dillendiren ama değiştirmek istedikleri yapının göbeğinde olanlara sorularım şöyle;
1-12 Eylül rejiminin kurumsallaştırdığı siyaset kurumu içinde bunca yıl siyaset yapmaktan hiç bunaldığınız oldu mu? Bunaldıysanız ne yaptınız? Siyaseten demokratik baş kaldırınız neydi, ne oldu ?
2- Çürümüş bu siyaset kurumuna eleştiriniz var mı ve radikal çözüm önerileriniz nedir?
3- Örneğin, Siyasi Partiler Yasası, ön seçim, delege avcılığı üzerinden parti içi iktidar oluşturmak ve üyeleri yok saymak hakkında ne düşünüyorsunuz? Çarşaf liste için bir sözünüz olacak mı? Neyi nasıl değiştireceksiniz?
4- Genel Merkez yapılarının talimatlı delege talebine son verecek misiniz?
5- Genel Merkez kadar yerelde Belediye Başkanlarının siyaset üzerinde etkisini nasıl önleyeceksiniz? Kamu parası ile delege avlama uygulamasına karşı ne tedbir alacaksınız?
6- Belediye başkanlarının siyasal oyun kurması, örgütler üzerindeki hakimiyeti kesin kes engellenecek mi? Nasıl ?
7- Belediye ihalelerinde şeffaflığı nasıl sağlayacaksınız?
8- Mevcut statükonun bir parçası kalarak, parlamento iktidarından mümkün olduğunca rant sağlayıp, siyaseti sınıf atlama aracı haline getiren yıllanmış ve köhnemiş, neredeyse ömür boyu seçilme refleksine panzehriniz nedir ?
9- Hukuk devleti anlayışınız nedir? Mağdura kimliği üzerinden bakmayan bir yekpare anlayışınız var mı? Mesela kumpas davaları kadar hukuk biliminde yeri olmayan iltisak uydurması hedefinizde mi? Siyasallaşmış hukukun hayatlarına çöktüğü tüm insanları topluca, ayrım yapmadan savunuyor musunuz? Kısacası sadece hukukun yanında mısınız yoksa hukuk üzerinden siyaset mi yapıyordunuz?
10- Mutabakat metninde “temel hak ve özgürlükler üzerinden siyaset yapılmayacağı’’ sözü var…
Siyasi iktidar gibi oya devşirmek amacı ile Kürtlük Türklük, Alevilik Sünnilik, Müslümanlık, Hristiyanlık ayrımlarını tamamen bir yana bırakıp sadece “insanın kutsallığı” üzerinden tavizsiz yeni bir siyaset inşa etmekte ne kadar samimi ve radikalsiniz?
Dilerim bu soruları cevaplama kaygısını duyan, siyaset kadar toplumu dönüştürmeyi başaracak birileri çıkar. Aksi takdirde toplumun iç dinamiklerini, taleplerini yok sayan muhalefet de, otoriter baskıcı rejimin müttefiki olarak konumunu işaretlemiş olarak anılacak. Karl Marx “değişim toplumun işi olacak” demişti… Dileyelim toplumsal değişim, toplumun kendi iç dinamikleriyle köhnemiş siyaset kurumunu aşarak yoluna devam etsin.