Boğaziçi’ne sığınanlar…
15 Temmuz sonrası ortaya çıkan hukuksal tabloda torba yasalar, KHK’lar ile hukuk üzerinde yapılan siyasi mühendislik baş döndürücü bir hız ve karmaşa ile devam ediyor, hukuk mağdurları her gün artıyor.
Boğaziçi Üniversitesi gibi gözbebeğimiz bir üniversitenin geleneklerine, Anayasa ve YÖK Kanunu’na aykırı rektör atamasının da tam da böyle bir öyküsü var.
Şunu da araya sıkıştırayım:
İstanbul İktisat Fakültesi’nin de kurucusu olan Alman Prof. Neumark:
- Siz “seleksiyon negatif” yapıyorsunuz, “pozitif” yapsanız; çok daha çağdaş olurdunuz, demişti.
Bir de Nazi Almayasından Türkiye’ye gelmiş bilim adamlarını anlatan, Boğaziçi’ne Sığınanlar isimli bir kitap yazmıştı.
Eskilerde “Boğaziçi’ne sığınan” deyince aklımıza evrensel nitelik geliyordu, şimdi Boğaziçi’ne atananlar deyince aklımıza intihal geliyor.
Devam edeyim…
15 Temmuz öncesi, üniversitelere rektör atamasında bugüne kıyasla nispeten daha demokratik bir yöntem vardı. Maalesef şimdilerde 12 Eylül hukukundan da geri gittik.
Üniversite öğretim üyeleri rektör adayı belirleme hakkına sahipti. En çok oy alan altı kişi, rektör adayı seçiliyor, Yükseköğretim Genel Kurulu’nun, bu adaylar arasından seçeceği üç kişi Cumhurbaşkanı’na sunuluyordu. Cumhurbaşkanı da bu adaylar arasından birisini seçip üniversiteye rektör atıyordu. Atanacak rektörün profesör olması da elbette gerekliydi.
YÖK Kanunu’nun rektör atamasını düzenleyen bu 13.maddesi Anayasa’ya uygundu. Çünkü Anayasa’nın 130. maddesinde, rektör atamasının YÖK Kanununda bildirilen bu usule göre yapılacağı yazılıydı.
Şimdi ise Cumhurbaşkanı artık dilediği kişiyi, isterse profesör olmasın, rektör atayabilir.
Oysa Anayasa’nın 11. maddesine göre “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.”
Ama anlaşılan Cumhurbaşkanı için Anayasa’nın böyle bir anlamı bulunmuyor.
Nitekim 01.01.2021 tarihinde, bir Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Boğaziçi Üniversitesi’ne bir rektör atandı.
Cumhurbaşkanı bu sınırsız yetkiye, OHAL döneminde, 09 Temmuz 2018 tarihli 703 sayılı KHK ile kavuşuyor. Bu kararname Anayasa’nın amir hükmüne aldırmadan, rektör atama usulünü belirleyen YÖK Kanunu 13. maddesini değiştiriyor.
Anayasa’nın 130. maddesi hala yerli yerinde duruyor ama YÖK Kanunu’nda bildirilen usul ve şartlar artık yok, sadece rektörü Cumhurbaşkanının atayacağı yazılı.
Böylece Cumhurbaşkanı’nın rektör atamasının yasal bir usulü, bir şartı kalmıyor. Yasal zemin tamamıyla kayıyor...
703 sayılı KHK’ye baktığımızda, bu KHK’nın bir “yetki kanununa” göre çıkarıldığını görüyoruz
Yetki kanunu ne?
2017 tarihinde, tek adam yönetimine imkân veren Anayasa değişikliklerine uyum sağlamak üzere KHK çıkarma yetkisi veren yasa…
Yasa KHK için yetki veriyor ama istediğini yap demiyor, KHK’nın sınırlarını tek tek sayıyor.
Bu sayılanlar arasında YÖK Kanunu’na göre yapılan rektör ataması bulunmuyor. Bulunmaması da gerekiyor zaten.
Ama mahir bir siyasi mühendislik devreye girerek, rektör atamasını da bu torba 703 sayılı KHK’ya dâhil ediveriyor.
Abrakadabra…
Anayasa’nın 11. maddesi çok değerli maddedir.
Maddenin 2. fıkrası derki; “kanunlar Anayasa’ya aykırı olamaz”.
Kanunlar Anayasa’ya aykırı olamaz ise KHK lar da Anayasa’ya aykırı olamaz.
Anayasa 130. maddesine göre rektör ataması , YÖK Kanunu’nda bildirilen usulde yapılacağına göre, Anayasanın bu hükmünün, bir KHK ile işlevsiz bırakılması Anayasa’ya aykırıdır.
703 sayılı KHK’nın YÖK Kanununu 13. maddesini değiştirme yetkisi ve gücü yoktur.
On gün önce bu nedenle bu hukuksal abrakadabraya karşı bir dava açtım; Boğaziçi Üniversitesi’ne Rektör Atama Kararının iptali için Danıştay’a müracaat ettim.
Açtığım dava ile bir yargılama süreci başladı.
Anayasa Mahkemesi kararlarına direnen hâkimler gördüm, yazıdan darbe suçu çıkarıp ağırlaştırılmış müebbet cezası veren mahkemeler gördüm.
Ama gene de hukuk uyusa da ölmez inancı ile hukuka uygun bir sonuç bekliyorum.
Bu yazımı, bu umudu sizlerle paylaşarak bitirmek istiyorum.
Yineleyeyim bu köşe benim siz okuyucularımla buluştuğum bir durak.
İlk yazımdan sonra beni kutlayan, bana destek veren ve iyi dileklerini benle paylaşanlara, yorumlarıyla beni cesaretlendirenlere çok teşekkür ediyorum.
Haftaya Cuma gene bu durakta sizleri bekliyor olacağım...