1925… Meclis’te ilk cinayet…
Doğu’da gösterdiği büyük başarılardan sonra zor koşulların yaşandığı Batı cephesine gönderilerek 12. Grup Komutanı olarak tayin edildi…
Mustafa Kemal’in ısrarı üzerine Ardahan milletvekili oldu.
Ölümünden yıllar sonra Kars ve çevresinde gösterdiği üstün gayret ve başarılarından dolayı kendisine “Karsıalan” soyadı verildi.
Halid Paşa’dan söz ediyorum…
Askeri tarihten sonra siyasi tarihe de çok trajik bir şekilde geçen ve kendisinden çok fazla söz edilmeyen bir asker-siyasetçiden.
9 Şubat 1925… Bütçe görüşmeleri yapılıyordu Meclis’te…
Malul Gaziler meselesi tartışılıyordu.
Halid Paşa bu konuda bir kanun teklifi hazırlamıştı.
Malul gaziler konusu gündeme geldiğinde Ardahan vekili Halid Paşa kürsüye çıktı.
Malul Gazilerin maaşlarının artırılmasını istiyor ve bir hayli de sert konuşuyordu.
Kel Ali lakabıyla maruf Ali Çetinkaya ve ekibi de hazırlıklıydı, “yuh” diye bağırıyorlar, bir yandan da sıra kapaklarına vuruyorlardı. En sonunda aralarından biri “Para yok, para! Bütçe müsait değil” dedi.
Halid Paşa muhataplarına dönerek “Ben yetmiş araba mücevher ve altın alıp Ankara’ya gönderdim. Ne oldu bunlar?” diye cevap verdi.
Önce bir sessizlik oldu sonra sataşmalar ve sıra kapaklarına vurmalar…
Görüşmelere ara verildiğinde, Halid Paşa’nın önünü kestiler… Tartışma, kavgaya dönüştü.
Önce bir el silah sesi geldi sonra sekiz el daha…
Halid Paşa vurulmuştu.
Yakınlarına bile haber verilmeden Meclis’in odalarından birindeki masanın üzerine yatırıldı, bir yerde ölüme terk edildi.
Yaralı halde 5 gün Millet Meclisi’nde tutuldu, hastaneye kaldırılmadı.
Durumu giderek kötüleşti, 14 Şubat’ta öldü.
Rapora göre Halid Paşa iç kanamadan değil ama zatürreden ölmüştü.
Meclis’in içinde bir cinayet işlenmişti…
TBMM’de gerçekleşen ilk cinayet…
Ankara Savcılığı, Ali Çetinkaya’nın vurduğu kanaatine vardı… Bir nefs-i müdafaa hali olduğunu söyleyerek bu olaydan dolayı kovuşturma yapılmaması kararı verdi.
Yıl 2022…
TBMM’de gene bütçe görüşmeleri var…
Bütçe görüşmelerinde tartışma konularından biri “gazilerimize ve şehit ailelerimize ayrılan ödeneklerdeki adaletsizlik.”
Ve ne gariptir ki bir cinayetin kıyısından dönüldü…
İlk cinayetten farklı olarak bu kez tüm Türkiye olay anını naklen izledi, o sahneler defalarca, tekrar tekrar gösterildi, hafızalara kazındı.
AK Partili Zafer Işık, yüzüne yerleşmiş kin ve öfke ile koşarak, kalabalığı yara yara arkalardan geliyordu.
Parmağındaki “kocaman” yüzüğü hedefine karşı bir silah gibi kullanarak İYİ Partili Hüseyin Örs’e saldırdı.
Başına isabet eden ölümcül yumruk sonrası Hüseyin Örs’ün kalbi durdu… Yoğun bakıma yatırıldı.
Hayati tehlike yaşadı, ölümden döndü…
Cana kasteden kişi “olur böyle şeyler, özür dilemeyeceğim” dedi.
Fail pişmanlık duymuyordu…
Milletin vekili, milletin vergisi ve oyu ile suç işlemenin normal olduğunu düşünüyordu.
Bu ifade, hukukta failin kastını takdirde çok önemlidir. … Mağdura yönelik davranışından ötürü üzgün ve pişman değil demektir…
Anayasa’nın 83. Maddesi gereği, milletvekili ağır cezalık bir suç işlediğinde ve suçüstü hali oluştuğunda dokunulmazlık yoktur.
Olmayan dokunulmazlığın kaldırılması da yoktur.
Savcılık derhal soruşturma açmak ve ifadeleri almak zorundadır.
Suçun vasfını tayin ederek, temas ettiği delilleri Ankara C. Savcılığı derhal saptamalıdır.
Kuruluş döneminin çalkantılı günlerinden neredeyse yüz yıl sonra Meclis’te ağır bir suçun işlendiğine hep birlikte tanıklık ettik… Bu davanın tanıkları bütün millet.
Çaresiz bir iktidarın başlattığı şiddet döneminin en korkunç örneklerinden birinin Meclis’te yaşandığını gördük.
Hep birlikte izledik.
İlk cinayetin hesabı sorulamadı… Kıyısından dönülen son cinayet girişiminin hesabı sorulmalı.
2022 yılındayız… Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılına giriyoruz.
Ne derlerse desinler 6 yaşındaki kız çocuklarımıza tecavüz edildiği, orman yasalarının, şiddetin, kaba kuvvetin, cinnetin topluma egemen olduğu, uyuşturucunun ülkeyi esir aldığı bu dönemin de sonu geliyor…
Bu çağda “döve döve iktidarda kalırız” diyen bir iktidara bu ülkenin tahammülü yok artık.
Yeni “yüzyıla” barışla, demokrasiyle, hukukla girmek istiyoruz… Bu cumhuriyeti “demokrasiyle taçlandırmak” amacımız ve görevimiz.
Burada hepimize sorumluluk düşüyor.
Koca yüzüklü zorbalığı önce Meclis’ten çıkarıp, hukukun karşısına oturtmalıyız.
Bunu ilk seçimde yapacağız.
Kendimize bir “demokrasi” borcumuz var, bu borcu bu seçimde ödeyeceğiz.