Yağmur
Şehirler dolup taşıyor, gökler dolup taşıyor. İnsan da doluyor ama nasıl taşacağını bilemiyor.
Doğuyor ama nasıl yaşayacağını bilemiyor.
Büyük yağmurlar altında ayrı damlalarla ıslanıyoruz. Hepimize ayrı ayrı yağıyor, başka yerden değiyor. Kimi pencerenin arkasından izliyor, kimi bir ağacın altına sığınıyor. Kimi aldırmadan koşuyor, kimi bir türkü tutturuyor.
Büyük haber yağmuru altındayız. Her gün yüzlerce haber alıyoruz, kaçı iyi oluyor bunların? Haber sağanağına hiçbir şemsiye kâr etmiyor. Kendimizi uzak tutmaya çalışsak da olmuyor, haberler bizi bir yerden yakalamayı başarıyor. Bu dünyada yaşamak, bu ülkede yaşamak, haberlerden bağımsız bir alana müsaade etmiyor. Maliye Bakanı değilsek dolar kurunu mutlaka takip etmemiz gerekiyor. Marketten alacağımız peyniri de, fırından alacağımız ekmeği de; bu yıl kiranın ne kadar artacağını da, çalıştığımız kurumun devamlılığını da dolar kuru belirliyor, zam yağmurunu o ölçüyor.
Yağmurlar peş peşe yağıyor. Reklam yağmurunun ulaşamadığı tek alan rüyalarımız artık. Telefonlar, bilgisayarlar, sokak tabelaları, sinemalar, el ilanları, bina duvarları, metrolar... Bir insanın bir günde gördüğü reklam sayısının haddi hesabı yok. Oturup sayalım desek bir hesap makinesi reklamı düşer hemen önümüze. Bu büyük yağmurun bizi ne kadar çamura buladığını, zihnimizi ne kadar acıttığını anlatmaya gerek var mı?
Çağın yağmurları bitmiyor, taksit taksit yağıyor. Kapitalist düzen içinde -kredi kartı kullanmamaya direnen güzel insanları hariç tutarsak- neredeyse herkes taksit ödüyor. Buna bir de faturaları eklediğimizde miktar iyice büyüyor. Orta sınıfın tam ortasından birinin aylık ne kadar taksit ödediğini bir düşünelim. İnsanın aklı duruyor bu hesapları yaparken.
Zulüm ve sömürü, taksit taksit uygulanıyor. Temel haklarımız için, insani bir yaşam için taksit yağmurunda ıslanıyoruz. Taksit taksit batıyoruz.
Bugün Türkiye’de borçsuz birini bulmak çölde su bulmaktan daha zor.
Bunca yağmur altında çiçek olsa solar insan.
Toprağın da sabrı vardır, taşın da. İnsanı, taştan topraktan uzaklaştıran ve sabırsızlaştıran bu çağa nasıl direniriz? Biraz şarkı söyleriz, biraz şiir okuruz; kalkıp bir çay koyar bir güzele tutuluruz. Yağmurda çocuklar koşar, biz şemsiyelere tutunuruz.
Devrime inancımız artar böylece; aklı ve vicdanı korumanın kapısı açılır. İsyanın ahlakını korumak, adaleti adaletle aramak için bu kalın çağda ince yağmurlar bulmak gerekir. Estetiksiz itirazlar, sadece yağmuru çamurlaştırır.
***
Yağmur, bütün hesapları bozar; matematiği değiştirir, hukuku sarsar. “İki kere iki dört etmez / Bu büyük yağmur altında.” demişti Mevlana İdris, oradan biliyoruz bunu. Ve yağmurun bütün golleri yutup yıkıcı bir beraberlik getirdiğini Cahit Koytak’tan öğreniyoruz.
“Yağmurlu bir gün
Dışarda futbol oynuyor çocuklar
Uykularından balçık akıyor
Umulmadık goller peşinde hepsi
Ve yağmur yutuyor bütün golleri”
Yağmur beraberlik getirir dedik ama bu beraberlik iki tarafa da yetmez genelde. “Bir yağmur yağsa da beraber ıslansak” derken Turgut Uyar, beraber yenilmekten de bahseder aynı zamanda.
Bu dünyaya yenilmeye geldik en çok. Dünyanın bir sınav olduğunu bilenler, ömrün yağmurlu geçeceğini de bilirler. Önemli olan hangi yağmurda ıslandığımız; yağmura hangi pencereden bakıp, hangi saçağa sığındığımız. Kiminle ıslanıp neyle kurulandığımız.
Allah toprağımızı susuz, ömrümüzü yağmursuz bırakmasın. Doğru yağmurlarda doğru şemsiyeyle karşılaştırsın.