TRT 2
TRT 2, bir yaşına girdi. Kutlu olsun, ömrü uzun ve bereketli olsun.
Aslında bu bilgi tam olarak doğru değil. TRT 2, yayın yapmaya ilk kez 1986’da başlamış. O zaman da kültür sanat kanalıymış, gece 01.00’da İstiklal Marşı ile kapanır, sabah 07.00’de tekrar yayına başlarmış.
Sonra haber kanalına dönüşmuş ve kapanmış, ne kötü.
Bir yıldır kültür kanalı olarak yayın yapıyor, ne iyi.
Birbirinden güzel yayınlar var, büyük bir açığı kapatıyor. Her geçen gün kalite kaybeden kanalların içinde müthiş bir istisna olarak parlıyor. Kültürün hemen her alanında çok güzel çalışmalar, programlar yapılıyor. Özellikle sinema ve edebiyat alanında olanları daha da büyük heyecanla takip ediyorum.
Müthiş filmler gösteriliyor, yayın akışına bakınca heyecanlanıyorum. Büyük bir nimet. Bir ülkenin sosyal ve kültürel yapısını, zihin dünyasını gerçekten etkileyebilecek programlar var. Ne kadar etkiliyor, sonuçlarını görmek için sabırsızlanmayalım; hiçbir zaman göremeyeceğiz onları. Sadece hissedeceğiz. Bu en güzel.
TRT, arşivini paylaştığında dönemin şairlerinin televizyonda şiir üzerine konuştuğunu gördüğümde sarsılmıştım. Yaşım o döneme yetmiyordu, benim için televizyon hep vakit geçirmeye yarayan bir şeydi. Vakti geçirmek, ona ihanet etmektir. Bu önemli.
TRT Belgesel’i keşfettiğimde bu biraz kırıldı. Sonra bazı başka güzel yayınlara da denk geldim. TRT 2’nin tekrar açılmasıyla gerçekten de şairleri ekranda görür olduk. Çok sevdiğim bir şair düzenli olarak ekrandaydı. Ahmet Murat, Edebiyat Söyleşileri’nin her bölümde birbirinden değerli isimleri konuk olarak alıyordu. Furkan Çalışkan, Erkan Şimşek ve Aykut Ertuğrul ise Kelimeler ve Şeyler programıyla her hafta kültürün başka bir yerinden tutuyor, yeni çıkanlardan konuşuyordu. Doğan Hızlan, Karalama Defteri’yle birbirinden değerli isimleri ağırlıyordu.
Bu programların çok güzel olan bu yanı aynı zamanda en büyük eksileri. Alanının ustalarını, uzmanlarını ekrana taşımak güzelliğe sebep olduğu kadar kısırlaşmaya da sebep olabilir, aman dikkat! Henüz zirvelere ulaşamayanların, yola yeni çıkanların da yer bulması bu kısırlaşma riskini ortadan kaldırır. Böyle olsa ne güzel olur.
İlk kitapları daha çok görmemiz lazım ekranda. Tanıdığımız isimlerin yanında gözden kaçırdıklarımızı da orada bulmalıyız. Aksi halde sadece tüketmiş oluruz, o hataya doğru gidiyoruz. Bir an önce dursak çok iyi olur.
Daha tehlikeli bir hata ise konukların veya üzerine konuşulan isimlerin yeterince çeşitli olmaması riski. Kanaldaki bazı programlarda bu direkt fark ediliyor. Bunu da bir an önce çözmemiz lazım. Bazı şeyleri ısrarla görmemek sonunda kör eder.
Körlükten önce son çıkış, kaçırmayalım.
Devlet ile iktidarın feci bir halde birbirine karışmaya başladığı şu dönemde, devlet kanalı ile iktidar kanalını karıştırmak kültürel alanı daha da politize etmekten, içini boşaltmaktan, çirkinleştirmekten başka bir işe yaramaz. Bir dünya özel kanal var, bu kanallar bizim vergilerimizle işletilmiyor. Ekranını ülkenin sadece bir bölümüne açanlar bu özel kanallarda program yapabilirler. Devlet kanalı üzerinde bir tekel oluşmamalı.
TRT 2, müthiş bir proje. Uygulamada da müthiş olmalı. Bu iki meseleyi de çözerse öyle olacağına inanıyorum.
Birinci yılında, bir izleyicisi olarak kanala emek veren herkese çok teşekkür ediyorum.