Mecburen
İnsan dünyaya gelir, mecburen. Aşık olur, büyür; işe girer, yaşlanır; hep mecburen. Ölür sonra, o da mecburen.
Hayat bir çizgi, çoktan çizilmiş. İnsan bir ezgi, çoktan söylenmiş.
“Hayatının en mutlu günleri ne zamandı?” diye sormuştu biri, “Tam hatırlamıyorum, anne karnındaydım” dedi diğeri. Duydum, mecburen.
MFÖ söylemişti, dinledim mecburen:
“Erken kalkmak mecburen
İşe gitmek mecburen
Eve dönmek mecburen
Mecburiyetten”
Bu dünyaya geldik bir defa. Bir sürü mecburiyetin içinden geçip gideceğiz, mecburen. Bunca mecburiyet yetmiyormuş gibi bir de kendimize yeni mecburiyetler üretiyoruz, bu doğru değil esasen.
Hayatımız tehlikeye girdiğinde, özgürlük-güvenlik denkleminde tüm yükü güvenliğe verip sağlam bir zemin arıyoruz, inanır mısınız bu da mecburen. İnsanız çünkü, hepsi bu. Sokağa çıkılırsa öleceğimizi anlayınca bu yasaklansın istiyoruz. Sonra devlet, mecburi sebepler dışında evden çıkmamızı yasaklıyor. Derin bir oh çekiyoruz cevaben.
Sonra devlet yasağın tadını alınca peşini bırakmıyor. Her fırsatta yeni yasaklar duyurmaya başlıyor. Çünkü devlet, doğası bu. Evden bir kez çıkınca bir daha kolay kolay içeri girmiyor.
Dünyanın farklı bölgelerinde birçok devlet gösterdi bu refleksi. “Pandemi kısıtlamaları” ile başlayan acil ve tartışılmaz düzenlemeler süreç içinde yasakçılığı zirveye ulaştırdı. Türkiye’de de durum böyle, her gün bir genelgeyle başka bir şey yasaklanıyor. “Gelen tepkiler üzerine gelen genelge” ile önceki düzenleniyor ve başka bir şeyler daha yasaklanıyor.
Birhan Keskin şöyle demişti bir zamanlar:
“Diyor ki, yasalar getirdim, gıcır gıcır, delik deşikti eskisi
Anlıyoruz ki yasalar dümdüz ediyor ciğerimizi
Diyor ki, yasaklar getirdim ama senin iyiliğine canımın içi”
Şimdi artık devlet, bizim iyiliğimize olması için temel ihtiyacın ne olduğunu bile belirleyecek kadar yetki buluyor kendinde. Bunun bizi ferah bir çıkışa götürmeyeceği açık.
Pandemi sürecinde devletin de tıpkı insanlar gibi mecbur kalmadıkça evinden çıkmaması gerekiyor. İyiyi, doğruyu, ihtiyacı belirleme alışkanlığını kazanan devlet organizasyonu iktidarlar değişse bile bu alışkanlığından vazgeçmek istemez. Uzun vadede pandeminin sonucu devletin büyümesi, özgürlüğün azalması olur.
Bu durum kanıksanmadan, şimdiden “dur” dememiz gerekir. Mecburen.