“Yeter ki imanımıza halel gelmesin”

Cumhurbaşkanı Erdoğan Tahran dönüşünde uçağındaki gazetecilere, sönük geçen Saraçhane mitinginin ardından bir hayli iddialı konuşmuş, “Cumartesi günü Kayseri’deyim. Kayseri’de caddeler, meydanlar gereken cevabı gerekenlere verecektir” demişti.

Ama Erdoğan elinde “54 milyar liralık müjdeyle” gittiği ve üstelik AK Parti’nin kalesi şehirlerin başında gelen Kayseri’de bile miting alanını dolduramadı.

Böylece kamuoyu araştırmalarına güvenmediğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan tabanıyla üçüncü kez yüzleşmiş oldu.

Evet, üçüncü yüzleşme… Zira Erdoğan bir gün önce de Eyüpsultan’daydı ve orada da beklediği ilgiyi göremedi.

Bir ay içerisinde üçte üç oldu. Kayseri mitingi de açık, net ve tartışmasız bir şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın artık çekirdek kitlesini bile kaybetmeye başladığını, tabanının yüzünü çevirdiğini gösteriyor.

Tabanı Erdoğan’a “artık hikaye anlatma, bizi bir kuru ekmeğe muhtaç hale getirdin” diyor, Erdoğan da tabanına “yeter ki imanımıza halel gelmesin” diyor.

Enflasyon yüzde 80’e kafa dayamış, üç haneye doğru tırmanıyor, Türk lirası pula dönmüş, döviz almış başını gidiyor, dört kişilik bir aile için yoksulluk sınırı 20 bin lirayı aşmış, açlık sınırı 6.391 liraya yükselmiş.

***

AK Parti iktidara geldiği 2002 yılında 1 milyon aile devletten yardım alırken, 20 yılda bu rakam 4,3 milyon aileye çıkmış. Bu rakamları açıklayan Maliye Bakanı Nurettin Nebati. AK Parti iktidarları döneminde halkın daha fazla yoksullaştığını, daha fazla ailenin devlet yardımına muhtaç hale geldiğini açıklayan CHP’li, İYİ Partili bir siyasetçi değil, iktidarın kendi bakanı. Ülke savaş dönemlerinde görmediği bir yoksulluk içinde boğuşurken Cumhurbaşkanı Erdoğan “yeter ki imanımıza halel gelmesin” diyor.

Parti teşkilatlarındaki küskünlere sesleniyor “Varsa yanlışlar düzeltilir, hatalar telafi edilir, eksikler tamamlanır, kırgınlıklar giderilir” davaya küsmeyin, partinize, yuvanıza dönün, “bugüne kadar herhangi bir nedenle kırılmış, darılmış ve gönül koyanlar olmuş olabilir. Tüm bu arkadaşlarla bir araya geleceğiz, gönüllerini alacağız” diyor.

Ülke uçurumun kenarına gelmiş dayanmış, halk yaşam mücadelesi veriyor Cumhurbaşkanı parti içindeki küskünlükleri bitirme derdinde!

***

Erdoğan’ı dinlerken 4 Mayıs 2011’deki Kastamonu mitinginde söylediği “Bu özel değil, bu genel, genel” sözleri aklıma geldi.

Erdoğan’ın bu sözünden esinlenerek “sorunun özel değil, genel” olduğunu söylemek isterim…

Sorun AK Parti içindeki küskünlük değil, ekonomik kriz. Enflasyon… İşsizlik… Temmuz ayında pazarda 20 liranın altına düşmeyen domates… Ülkede daha düne 5 liraya satılan süte takılan alarm.

Mesele AK Parti içinde siyaset yapanların, mevki makam, siyasi prestij elde edenlerin partilerine olan kırgınlıkları, küskünlükleri değil.

Sorun halkın yaşadığı sıkıntı.

Meselenin imana halel gelmesiyle alakası yok, meselenin kötü ekonomi politikalarıyla alakası var.

Mevzu tamamen ekonomik, ülkenin kötü yönetilmesinin yol açtığı yoksullaşma…

Ekonomik kriz AK Parti tabanını ayırmadı sonuçta herkesi ezip geçiyor. Enflasyonun altında sadece muhalif kesim ezilmiyor, AK Parti tabanı da eziliyor.

Hatta AK Partili milletvekilleri bile “geçinemiyoruz” diye şikayetlenmeye başlar geldi.

Vatandaşa “Ayda iki kilo et yiyorsak yarım kilo yeriz. Domatesi iki kilo yerine iki tane alırız” akılları veren, ekonomik krizle başa çıkmanın yollarını anlatan AK Partili Zülfü Demirbağ, milletvekilliği maaşıyla geçinememekten dert yanar hale getirdi. Şimdi çıktığı televizyon programlarında “geçinemiyorum, utanıyorum, danışmanlarıma borçlanıyorum” diye sızlanıyor.

AK Parti MKYK üyesi Orhan Miroğlu “Ben milletvekili emekli maaşıyla yaşayan biriyim. Doğrusunu isterseniz ben de yoksullaştığımı hissediyorum” diyor. Ki milletvekili emekli maaşları hiç de fena rakamlar değil.

***

Ülke bıçak gibi ikiye ayrıldı, bir yanda Beştepe, AK Partideki imtiyazlı, mutlu azınlık bir yanda ise halk.

Bir yanda açlık, sefalet. Bir yanda ise ihtişam, şaşaa…

Bir yanda açlık sınırında yaşam süren halk bir yanda halkın yaşadığı sıkıntıdan bihaber iktidar ve siyasetçileri.

Bir yanda ekmek derdine düşen halk diğer yanda halktan kopuk, elinde mikrofonla şehir şehir dolaşan, türkü söyleyen iktidar siyasetçileri.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kitleler nezdinde kaybettiği itibarın sebebi bu. Ülkeyi uçuracağını söylediği hükümet sisteminde bütün ülkeyi acınacak hale getirmesi.

Dolayısıyla artık meselenin hamaset, propaganda, popülizm kaldıracak yanı kalmadı. Hiçbir şey sonsuz olmadığı gibi “imanımızı kaybetmeyelim” hamasetinin, “onların doları varsa bizim de Allahımız var” propagandasının, “dış güçler saldırıyor, dış mihraklar ekonomimizi çökertmeye çalışıyor, Almanya bizi kıskanıyor” popülizminin, oyalamasının sonu geldi.

Erdoğan ucunu kaçırdığı propaganda ile kendi itibarına zarar verdi. Çünkü bir siyasetçi yaptığı hamaset ile bir müddet duyguları kabartabilir ama bir müddet.

Halk Erdoğan’dan milyar dolarlık müjdeler istemiyor, ekonomiyi düzeltmesini istiyor. Enflasyonla mücadele için ciddi adımlar atmasını istiyor.

Milyar dolarlık müjdelerle gittiği AK Parti’nin kalesi sayılan Kayseri’de bile ilgi görmemesinin nedeni bu.

Erdoğan işin aslını ve sorunun ne olduğunu aslında çok iyi biliyor, halk kendisinden kopan siyasetçiyi istemiyor, halktan kopan yönetimi istemiyor, yüzünü bir kere çevirdi mi bir daha dönmüyor.

Saraçhane, Eyüpsultan ve Kayseri mitinglerinin ortaya koyduğu sonuç tam olarak budur. Geçmişte halktan kopan siyasetçilerin ve iktidarlar hangi kaderi yaşadılarsa Erdoğan ve partisi de bu kaderi yaşıyor.

YORUMLAR (116)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
116 Yorum