Yargıya güvenin zedelendiği yerde…
Bir ülkenin İçişleri Bakanı, ülkesinin Anayasa Mahkemesini ve Başkanını neden hedef alır, neden saldırgan bir üslupla ısrarla siyasi bir polemiğin içine çekmeye çalışır?
Neden ülkesinin Anayasa Mahkemesinin itibarını zedeleyecek açıklamalar yapar?
Anayasa Mahkemesi göz göre göre siyasi bir polemiğin içine çekilmeye çalışılırken Adalet Bakanı neden kulağının üstüne yatar?
***
Günlerdir İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, Anayasa Başkanı Zühtü Arslan hakkında aşağılayıcı sözleri hayretle dinliyoruz.
AYM Başkanı’nı hedef almaya “Ben varım, sen de var mısın” diyerek başlayan Bakan Soylu, son olarak AYM Başkanına ima yoluyla FETÖ’cü ithamında bulundu:
“Anayasa Mahkemesi Başkanımızın aldığı komiser yardımcılarının yüzde 41’ini FETÖ’den ben ihraç ettim.”
Sayın Soylu’nun bu açıklamasını dinleyen sıradan bir vatandaş şunları düşünebilir:
AYM Başkanının emniyet teşkilatına personel alma yetkisi var!
AYM Başkanı, ülkemizde 17-25 Aralık operasyonları yapıldıktan, 15 Temmuz darbesi yaşandıktan sonra FETÖ’cü polisleri teşkilata almış!
Tabii ki bu ikisi de değil.
Bakan Soylu, AYM Başkanı’na Polis Akademisi Başkanlığı görevinde bulunduğu dönemi hatırlatıyor.
Yani 2009 ve 2012 yılları arası!
El insaf… El vicdan…
Bu yılların hesabı sorulacak olsa, bu yıllar bu suç kanıtı olarak masaya konulmaya kalkışılsa AK Parti’nin teşkilatlarından belediyelerine, TBMM’den Beştepe’ye FETÖ’cü damgası yemeyecek kaç siyasetçisi kalır?
Bu yılların hesabını sormak, bu yıllar arasının bir suç unsuru olarak ortaya konulması, herkesin canını yakmaz mı?
Akıl alır gibi değil gerçekten.
***
Dur durak bilmeyen bu ağır ithamlar karşısında günlerdir sessizliğini koruyan AYM Başkanı Zühtü Arslan nihayet, doğrudan bir siyasi polemiğe girmekten sakınan felsefi bir üslupla, hukuk dilini koruyarak cevap verdi.
AYM kararlarının kutsal metinler olmadığının, eleştirilmesi gerektiğinin altını çizen Başkan Arslan şöyle dedi:
“Yargı kararları, özellikle AYM kararları kutsal metinler değildir. Eleştirebilir, dahası eleştirilmelidir. Kararları eleştirilen yargı kurumu
bundan faydalanır.”
“Yargı kararlarına yönelik elştirilerde asgari iki hususa dikkat etmek gerekiyor. Öncelikle onu okumak ve okuduğunu anlamak.”
“Yargı kararlarından ziyade kararı verenlere odaklanan ve eleştirinin ötesine geçen ifadelerin fayda getirmeyeceği, eleştiriyi mecrasından uzaklaştıracağı açıktır.”
AYM’nin, Anayasa’nın ve kanunların kendisine verdiği görev ve yetkiler kapsamında, ülkemizde temel hak ve özgürlükleri güvenceye alan demokratik hukuk devleti niteliğini korumaya çalıştığını söyleyen Başkan Arslan “kullandığımız dil, kimliğimizi ve kişiliğimizi yansıtır” diyerek Mevlana’nın “İnsan, dilinin altında gizlidir” sözüne referans yaptı.
***
AYM Başkanı’nı kutluyorum.
Günlerdir ağır ithamlarla karşı karşıya kalmasına rağmen kurumun itibarını koruyarak, hukuk adamı kimliğiyle konuştuğu için…
Kişiliğini, onurunu zedeleyecek söylemlere maruz kalmasına rağmen, çekilmeye çalışıldığı siyasi polemik minderine yanaşmadığı için…
Kurumun itibarını öncelediği için…
Yakın zamana kadar yüksek mahkeme başkanlarının siyasi polemiklere girmelerinden, siyaseti dizayn etmeye kalkışmalarından doğan acılar yaşadık… İdeolojilerini hukukun üstünde tutmaları insanlara çok acı çektirdi.
Darbeleri öven, darbecilere sahip çıkan yargı başkanları gördü bu ülke.
Hukuku, yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruyacak olan yargıçlardır. Siyaset kurumu dün de baskı yaptı yargı kurumuna bugün de yapıyor, yarın da yapacak.
Bu eşiğin kırılması lazım. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay bütün siyasi baskılara rağmen adil, hukuki, özgürlüklerin önünü açan kararlar vermeye devam etmeliler.
***
Sayın Arslan “AYM kararları kutsal metinler değil, eleştirin ama iki hususa dikkat edin, okuyun ve okuduğunuzu anlayın” sözleriyle toplumsal bir hastalığımıza dikkat çekti.
İçişleri Bakanı günlerdir, AYM’nin “karayollarında toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemez” kanun maddesi hakkında verdikleri iptal kararını eleştiriyor. AYM daha gerekçeli kararını açıklamadı.
Dolayısıyla Bakan Soylu’da gerekçeli karar yayınlanmadığı için AYM’nin hangi gerekçeyle iptal kararı verdiğini bilmiyor. Ama günlerdir AYM’ye bu iptal kararı üzerinden saldırıyor, kurumun itibarını zedeleyen açıklamalar yapıyor.
AYM Başkanının 2009 -2012 yıllarını masaya getiriyor, FETÖ’cü imasında bulunuyor.
Sebep ne?
AYM’nin iktidarın hoşuna gitmeyen bir karar vermiş olması! Hukuka göre, Anayasa’ya göre, temel hak ve özgürlüklere göre karar vermiş olması!
***
Bu tablo sadece iktidar siyasetçisinin kusuru değil. Ülkemizin hastalığı…
Yazarlara bakın, öyle.
Okurlara bakın, okurların çoğu da öyle.
Akademisyenlere bakın, çoğu öyle…
AİHM kararlarının bağlayıcı olduğunu hatırlatıyorsun ne yazdığına bakmadan “ama sen de şöylesin” diyor! Ne yazdığına ne söylediğine bakmıyor, kişiliğe saldırıyor!
Zor ve tuhaf zamanlardan geçtiğimiz muhakkak.
Kimsenin kimseyi duyduğu yok ama yine de hatırlatmakta fayda var. Kurumlar bakidir, siyasi kadrolar fanidir.
Ülkemizin yüksek mahkemesinin itibarının zedelenmesinin faturasını hep birlikte toplum olarak ağır öderiz. Seçilmiş olmak ülkemizin yüksek mahkemesine ve başkanına baskı kurma hakkını vermez.
Bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitiren, ele geçirilmiş bir yargı sisteminin kimseye faydası olmaz.
Devlete güvenin temel kaynağını yargı oluşturur.
Yargıya karşı güvensizlik duyulması devlete olan güven duygusunu zayıflatır. Yargıya güvenin zedelendiği bir yerde AK Parti iktidarı ne yaparsa yapsın bu ülkenin ekonomisini düzeltemez.