Saraçhane mitingi
Bütün mitinglerini Yenikapı’da yapan AK Parti, 15 Temmuz’un 6. yıldönümü için düzenlediği mitingi Saraçhane Meydanında gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan “tüm vatandaşlarını” bizzat kendisi törene davet etti. Tam sözleri şöyle:
“Darbe girişiminden büyük bir destana tebdil ettiğimiz, vatanımıza uzanan habis elleri boşa çıkardığımız 15 Temmuz’un yıldönümünde İstanbul Saraçhane Meydanı’nda olacağız. Şanlı mücadelemizi ve aziz şehitlerimizi yad edeceğimiz buluşmamıza tüm vatandaşlarımı davet ediyorum.”
Buradan bir kez daha 251 şehidimizi binlerce kez hayırla yad ediyor, yakınlarına sabırlar diliyorum. Altı yıl önce kalkışmanın yaşandığı o gece Türkiye tarihinde ilk kez toplum bir darbe teşebbüsüne karşı meydanlara çıktı ve darbeyi engelledi. Yalnız AK Partililer değil, CHP’lisi, MHP’lisi, HDP’lisi sivil rejime sahip çıktı, demokrasinin yanında yer aldı.
Keşke o gece hiç yaşanmasaydı, 251 canımızın hayatına mal olmadan darbe engellenmiş olsaydı.
15 Temmuz gecesi hiç yaşanmayabilir miydi?
Bu soru haklı olarak hep soruldu, sorulmaya da devam edecek.
Bu bağlamda değerli büyüğüm Ahmet Taşgetiren’in 15 Temmuz tarihli “Darbe girişimi engellenebilir miydi?” başlıklı yazısını okumanızı tavsiye ederim.
251 vatandaşımızın şehit olduğu 15 Temmuz teşebbüsü Türkiye için bir milat olabilir, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir daha darbelerin yaşanmaması için ülkemizde hukukun üstünlüğünü hakim kılacak bir sisteme öncülük edebilir, tam demokrasiye geçişin yolunu açabilir, Türkiye’de demokratik dönüşüm sürecini başlatabilir ve ülkemizin sivil bir Anayasa’ya kavuşmasını sağlayabilirdi.
***
Benim asıl yazmak istediğim hususa gelelim.
Sayın Erdoğan “tüm vatandaşlarımı davet ediyorum” dediği mitinge vatandaşlar akın akın koşup gitti mi?
Oysa altı yıl önce Yenikapı’da düzenlenen mitinge “tüm vatandaşlar” gitmişti.
Tüm vatandaşları bırakalım AK Partililerden kaç kişi gitti Saraçhane’ye. Sonuçta Saraçhane küçük bir alan, Yenikapı değil, alanın dolması için milyonlarca kişinin gitmesine gerek yok.
Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan, cumartesi günü, iktidara yakın gazetelerin ‘mahcup bir şekilde’ yazdığı gibi “on binlerce” kişiyi Saraçhane Meydanı’na toplayabildi mi?
Mahcup bir şekilde diyorum çünkü anma törenine gerçekte on binlerce kişi katılmış olsaydı iktidara yakın medya bunu okurlarına büyük puntolarla, tam sayfa resimlerle, köpürterek duyururdu.
AK Partinin sadece İstanbul’daki kendi tabanı gitseydi, dindar muhafazakar kesim gitseydi Saraçhane “hınca hınç” dolardı.
Ama dolmadı.
Tayyip Erdoğan’ın muhafazakar kitlelerde çok büyük, çok etkili bir karizması vardı. Türkiye’de 1965’ten itibaren hiçbir liderin ulaşamadığı yüzde 52 oranını tek başına yakalayabilen bir lider.
Sonuçta dindar ya da muhafazakar deyin, bu kitleler hem cumhuriyet tarihinde “kendilerinden” bir lider ama aynı zamanda sistemi değiştirme gücüne sahip bir lider bulmuşlardı.
TRT’nin Payitaht dizindeki “Ulu Hakan”ın çağımızdaki şahsiyetiydi! “Ümmetin lideri” deniliyordu hatta.
Fakat artık o yaldız solmaya başladı, karizması sarsılıyor.
Oylar eriyor. AK Partiye yakın araştırma şirketleri bile oy oranındaki erimeyi saklayamıyorlar artık.
Saraçhane mitingi AK Parti oylarındaki erimenin ete kemiğe bürünmüş bir hali olarak ortaya çıktı.
Dolasıyla araştırma şirketlerinin yaptığı anketleri gerçekçi bulmayan, araştırma şirketlerinin “AK Parti’ye manipülasyon” yaptığını söyleyen, gerçek anketlerin meydanlar olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan için gerçekçi bir yüzleşme olmuş olabilir.
***
Ve elbette ekonomi. Yoksullaşmanın arttığı, geçim zorluğunun dar ve orta gelirli kesimlerde ağır bir yük haline gelmesi. Ama asıl neden Erdoğan’ın artık kendi tabanında bile inandırıcılığını kaybediyor olması.
Ülkenin gerçekleriyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri örtüşmüyor.
Hamaset vatandaşın karnını doyurmuyor, elektrik faturalarını ödeyemeyen halkın derdine çözüm olmuyor.
Halk bir kendi evine, kendi sofrasına bakıyor bir de Beştepe ve efradına bakıyor. Kendisi bir ekmeği zorlukla alacak haldeyken, üç beş maaş alan bürokratları, iktidarın yüksek memurlarını görüyor.
Beştepe’deki ihtişamlı yaşam görüyor.
Geniş kitleler enflasyonun altında ezilerek nefes alamaz haldeyken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın enflasyonu düşürmek için adımlar atmak yerine hamaset yaptığını görüyor.
Ekonomiyi düzeltmek yerine “şükür” tavsiye ettiğini duyuyor.
Sayın Erdoğan’ın ekonomi iyi demesinin, pembe tablolar çizmesinin, enflasyon inişe geçti demesinin maddi gerçeği yansıtmadığını her gün biraz daha farkına varıyor geniş kitleler.
Sayın Erdoğan’ın “milletimizin derdini biliyoruz, sıkıntısını biliyoruz” sözlerinin sadece sözde olduğunu görmeye başladı.
Artık halk Sayın Erdoğan’ın “Yüksek enflasyon ve fahiş fiyat artışları sadece bizim sorunumuz değil, Avrupa ülkelerinin çoğu bu durumla karşı karşıya” türündeki açıklamaları duymak değil, ekonomiyi düzeltecek adımlar atmasını istiyor.
Hamaset değil icraat istiyor halk.
İşte bu yüzden on bin kişiyle doldurulabilecek bir alanı bile dolduramadı Sayın Erdoğan. Ekonominin onun elinde bozulması ve onun tarafından düzeltilememesi, onun karizmasını çiziyor, kitleleri ondan uzaklaştırıyor.