Muhalefetin AK Parti'ye yapamadığını...
DÜN Cumhurbaşkanı Erdoğan Ankara Beştepe’de 9. kez bir araya geldiği muhtarlara yaptığı konuşmanın bir yerinde “Bir kere öleceğiz onurumuzla ölelim” dediği dakikalarda...
Müstafi iktidarın tepe isimlerinden Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın diplomasi muhabirleriyle yaptığı toplantının bir yerinde ‘onurlu ölüme’ dair temenni içerikli açıklamaları ‘son dakika’ olarak düştü medyaya...
Konu oraya nasıl geldi bilmiyoruz.
Ancak...
Sayın Yıldız’ın ‘Allah nasip ederse şehit olmak istiyorum’ dediğini de ‘asıl amacının’ bu olduğunu da biliyoruz.
EĞER...
‘Allah nasip ederse şehit olmak istiyorum, amacım budur’ sözünü Enerji Bakanı Taner Yıldız değil de mesela Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu söyleseydi...
Bakınız Mehmet Müezzinoğlu’nun ‘Verseydiniz Başkanlık sistemine geçmemize yetecek 400 vekili ülkede bu kaos olmazdı’ mealli açıklamasının üzerinde çok da durulmadı.
Niye?
E, kimse ciddiye almadı da ondan.
E, çünkü ortalık her gün neresinden tutsanız elinizde kalacak, ipe sapa gelmez açıklamalarla kaynıyor da ondan...
Gerçi, AK Parti’ye oy veren seçmene “Bidon kafa” diyen Yılmaz Özdil’e, “Göbeğini kaşıyan adamlar” diyen Bekir Coşkun’a, “Az eğitimliler AK Partiye oy veriyor” diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak’a rahmet okutan Hüseyin Kocabıyık’ın gölgesinde kalmış da olabilir.
AK Parti ‘HDP’ye oy veren seçmenin Allah belasını versin’ diyebilen (Böyle bir AK Partili milletvekili de olabildi) Hüseyin Kocabıyık hakkında disiplin soruşturması başlattı mı bilmiyoruz.
Ahmet Davutoğlu ‘tekrar seçime’ giderken milletvekili listelerini ciddi bir şekilde gözden geçirmesi gerektiğini görüyordur sanırım.
Neyse...
Eğer ‘Allah bana şehitlik nasip etsin, çok istiyorum’ sözlerini Taner Yıldız değil de bir başkası söylemiş olsaydı.
Var ya...
Zerre kadar şaşırmaz...
Zerre kadar ciddiye almaz...
Gülümser geçerdim...
ÇÜNKÜ...
En iyi Taner Yıldız bilir, ‘şehitlik’ mertebesine ulaşmak isteyen birisi “Çok istiyorum” diye ortalara atılmayacağını...
Bu arzuhalin dillendirileceği makamın neresi olduğunu bilir.
Niye böylesi bir açıklama yapmak ihtiyacı duydu bilmiyorum.
Her gün gencecik yavrularımızın şehit haberlerinin geldiği bir ortamda... Maksadı şehit analarını teselli etmek ise...
Böylesi bir açıklama hiçbir acılı ana babayı teselli etmez.
Bilakis siz kalkar ülkenin dört bir yanından ağıtların yükseldiği bir ortamda “Ben de şehit olmak istiyorum” derseniz...
O zaman vatandaş da kalkar...
‘İyi de yanlış yerdesiniz Sayın Bakan, gidin şehit olacak yere, elinizi tutan mı var’ der...
O zaman vatandaş da kalkar...
‘Yanınızda gezdirdiğiniz onlarca korumayla o amaca nasıl ulaşacaksınız Sayın Bakan’ der...
Yaşanılan acı, içinde bulunduğumuz süreç, maalesef ki bu tür açıklamaları taşımayacak kadar ciddi.
Sayın Taner Yıldız’a söyleyeceklerim bundan bu ibarettir.
Devlet ‘İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın’ sözünü referans alan, buna inanan kişilerden teşekkül etmesine rağmen...
Gencecik insanlarımızın şehit haberleri geliyor her gün...
Bu ülkenin insanları, gencecik yavrularımızın şehit olduğu haberleriyle ya güne başlamakta, ya da günü bitirmekte.
Yarına dair umutları, hayalleri olan, henüz hayatlarının baharlarında gencecik canlar yaşamlarını yitiriyor.
Bu ülkenin büyükleri olarak da tutturmuşuz bir ‘vatan sağolsun’ sözünü...
Sürekli gençlerinin öldüğü bir vatan nasıl sağ olabilir. Sağ olsa bile ne olur?
Toprağının altına oğlunu veren bir ana, toprağın üstünde nasıl mutlu olabilir? Nasıl kalan ömrünü tamamlayabilir.
Oysa...
Ne kadar umutluyduk. Artık böylesi bir Türkiye tablosunu geriler de, 90’lı yıllarda bırakmıştık. Bir daha açılmamak üzere gömmüştük üzerini...
Ey, bu ülkenin sandığından tek başına iktidar alacak kadar oy alamamış partileri ve siyasetçileri...
Ama en çok müstafi de olsa iktidar partisi...
Anaların acılarına saygı duyun.... Yaslarına saygı gösterin. Birazcık olsun siyasetinizi, iktidar hırslarınızı geride tutun.
Kuramıyorsanız kurmayın iktidarı ama birbirinizi suçlamayın...
Bu kadar acı yaşanırken, ölümü gösterip sıtmaya razı olun dercesine ‘Başkanlık gelseydi’ parmağı sallamanın yeri ve zamanı hiç değil.
Vatandaş bu yeter artık deyip sıtmayla yaşamaktansa ölmeye rıza gösterebilir.
Düzelmesi gereken ne vatandaş ne de vatandaşın oyudur.
Erken seçime mi, tekrar seçime mi, her nereye gidiyorsanız, gidin.
Ama bir an önce bu ülkeyi bu kargaşanın içinden hızla kurtarın.