Misilleme

Hemen belirtmekte fayda var: Fatma Betül Sayan Kaya sadece bir Türk vatandaşı değil, kendisi Türkiye Cumhuriyeti Devletini resmi olarak temsil eden bir isimdir. Ve uluslararası sözleşmelere göre bir ülkenin resmi temsilcisine karşı yapılan nezaketsiz bir davranış bizatihi o ülkenin kendisine karşı yapılmış demektir.

Tam da bu sebeplerden dolayı bu saatten sonra Fatma Betül Hanım’ın hangi bakanlıkta olduğunun ve yine bu saatten sonra kimliğinin ve cinsiyetinin ne olup olmadığın bir önemi yok.

Kendi ifadesiyle yaşamış olduğu ‘o ağır gece’ onun şahsında Türkiye’ye yaşatılmıştır. Nokta.

Bunun siyasi ve ekonomik bedeli iki ülke açısından da ağır olur.

Kazananı asla olmaz.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin iki bakanına getirmiş olduğu ‘konuşma’ ve konsolosluk binasına giriş yasağı ile Hollanda hükümeti sadece siyasi popülizm yapmakla kalmamış, hem insan hakları bildirgesini hem de Viyana Sözleşmesi’ni ihlal etmiş bulunuyor.

***

Aslında iki gündür dünya kamuoyunun gözleri önünde yaşanan hadiseler; siyasi popülizmin iki ülke arasındaki ilişkileri neredeyse onarılması imkansız noktaya getirecek derecede nasıl zarar verebildiğinin canlı örneğidir.

İki ülke arasındaki ilişkiler neredeyse onarılması imkansız noktaya doğru gidiyor diyorum…

Zira…

Derinleşen siyasi krizde iki ülkede şimdilik akli selim davranmıyor. Birbirine parmak sallamaya devam ediyor.

Bakınız… Hollanda polisleri Sayın Fatma Betül Sayan Kaya’ya ‘rehine’ muamelesi yapıp ülkelerinden sınırdışı ettikleri sırada İslam ve göçmen karşıtlığı söylemleri ile tanınan daha şimdiden Hollanda’nın Trump’ı olarak anılan Geert Wilders sosyal medya hesabından “Git ve asla dönme. Lütfen Hollanda’daki Türk hayranlarınızı da yanına al. Güle güle!” diye yazabiliyor.

Tamam Geert Wilders’i ciddiye almayalım. Ancak asıl ürkütücü ve düşündürücü olan liberal demokrat olan Hollanda Başbaşkanı Mark Rutte’nin de Wilders’ten pek farklı davranmaması ve Wilders’i aratmayacak şekilde açıklamalarda bulunması.

Çünkü Rutte, Wilders’i insan hakları, özgürlükler, demokrasi, hukuk konusunda sürekli eleştiren sağduyulu bir siyasetçi olarak biliniyor.

Yoksa ülkeler arasında zaman zaman polemikler olur. Zaman zaman da gerilimler yaşanır. Önemli ilişkileri düzeltebilecek bir açık kapının bırakılmış olmasıdır.

Dış politika da hamasate ve siyasi popülizme yer olmamasının sebebi bundan dolayıdır. Gerilimi ve polemiği, karşılıklı atışmaları dozunda bırakılmadığı taktirde diplomatik kriz siyasi krize dönüşür.

Bundan dolayıdır ki Hollanda’nın da Türkiye’nin de birbirine parmak sallamaya devam etmek yerine daha sağduyulu akli selim davranması gerekiyor.

Şu çağrı önemli…

NATO’nun Norveçli genel sekreteri Jens Stolberg:

“Karşılıklı saygı da sağlam tartışma gibi demokrasilerimizin temelindedir. Bütün müttefikleri karşılıklı saygı göstermeleri, sakin ve ölçülü olamları konusunda yüreklendirmek isterim. Bu gerginlikleri ve tansiyonu azaltmak ile çözmek ve durumu sakinleştirmek için, bizi birleştiren her şeye odaklanmamız mümkün.”

Hakeza Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Sözcüsü Peskov’un “itidalli ve yapıcı’ olun çağrısına da kulak vermek gerekiyor.

***

Hollanda’da yarın seçimler yapılacak ve normal gündelik hayata dönülecek.

Türkiye’de 16 Nisan’dan sonra normal hayata dönülecek.

Bütün bu popülizm dilinin faturasını birbirlerine uyguladıkları diplomatik yaptırımlarla sadece iki ülke ödemeyecek.

Örneğin Hollanda’da yaşayan ve Hollanda krizine destek çıkan ve diğer Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkiye vatandaşlarına da bu yaşanan gerilimin yansımaları olacak. Bundan sonraki yaşamlarını olumsuz bir şekilde etkileyecek!

Ayrıca bu sadece Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlarını kapsayan bir sıkıntı da olmayacak. Beraberinde Avrupa’da yaşayan tüm Müslüman ülkelerin vatandaşlarına yansımaları olacak!

Karşılıklı restleşmeler yapılırken ve sarfedilen sözlerde cömert davranılırken ve parmaklar sallanırken sanırım yarının hesaplarını da yapmak gerekiyor.

Mesele tam da bu yüzden Hollanda’ya sadece ‘resti çekerimden’ ibaret değil.

Hakeza Hollanda ile ilişkilerin bozulması sadece 6 milyar dolarlık ticari bir anlaşmadan da ibaret değildir.

Acı ama gerçek… Şu soruyu kendimize sormamız gerekiyor:

Şimdiye kadar yurtdışında seçim çalışmaları yapıldı. Hiçbir sorun çıkmamış iken şimdi neden sorun çıktı? Bizim bilmediğimiz ne oldu!

YORUMLAR (38)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
38 Yorum