Kadirşinaslık sınavıdır bu
Efkan Ala isminin, içinde ‘ihanet’ geçen cümlelerle beraber kullanılması, Efkan Ala’yı tanıyan birçok kişinin içini burkmuştur.
Efkan Ala…
Onu ilk ülkemizin doğusu, yani “bölge halkı” tanıdı. Gaffar Okkan’dan sonra bölge halkının bağrına bastığı devletin ikinci bürokratı oldu. Batman Valiliği sırasında halkla kurduğu iletişim, onu Diyabakır Valiliği’ne taşıdı. Hem de ne taşıma…
Bir buçuk yıl görev yaptığı Batman’dan Diyarbakır’a beş yüz araçlık konvoyla getirildi.
90’lı yılların büyük travmalar yaşattığı bölge halkına şefkat eliyle dokundu ve ‘geçti gitti o uğursuz günler’ dedirtecek adımlar attı.
Polise sivil toplum kuruluşlarının demokratik eylemlerine müdahale etmemesi talimatını vermesini ve bölgede bazı yasakları kaldırmasını dönemin Diyarbakır Emniyet Müdürü algılayamadı. Alıştığı bir durum değildi: “Vali ile aramızda tarz değişikliği var” dedi. Efkan Ala ise “Tarz değişikliği diye şey olmaz. Refleksle değil, akılla hareket etmek lazım” dedi.
Adı “reformcu vali”ye, “AB valisine” çıktı.
Başbakanlığı döneminde Erdoğan, önce kendisini 81 ilin valisine ‘örnek vali’ olarak gösterdi. Sonrasında ise Ala’yı yanına müstaşar olarak aldı.
Öyle ya… Erdoğan eğer bu statükocu yapı ile mücadele edecek, vesayete karşı ciddi bir mücadelenin içine girecek ise Efkan Ala yanımda olmalı diye düşünmüş olmalı. Öyle düşünmüş olmalı; değilse Ankara tarafından sevilen, saygı duyulan ‘örnek vali’ olarak bürokratik hayatı devam ettirilebilirdi.
***
Velhasıl bütün Türkiye ilk olarak kendisini resmen kafalara çiviyle çaktığı ‘cana gelmesin cama gelsin’ sözüyle ve ‘cana gelmesin cama gelsin diyen vali’ olarak tanıdı.
Sonrasında da, bugün adına artık FETÖ dediğimiz yapının 17-25 Aralık kalkışmasında ‘devletin bürokratı’ olarak kafa göz girdiği mücadele ve “Bu bir devlet meselesi, bu bir hükümet meselesi. Bunlar devlet içinde çete olmuşlar” sözleriyle tanıdı.
Hatırlıyorsunuz değil mi, FETÖ’nün sızdırdığı tapelerde geçen bu konuşmayı?
İstanbul’un çiçeği burnunda Emniyet Müdürü Selami Altınok’un Başbakan Müsteşarı Efkan Ala’yı arayıp, paralel yapının bu kez Emniyet istihbaratını hedef aldığını ve Emniyet İstihbarat Şube Müdürü’nün savcı Celal Kara tarafından mevcutlu olarak ifadeye çağrıldığını haber verdiği o konuşma…
Selami Altınok’un “Ne yapalım? Bir sıkıntı oluşmasın” sorusuna Efkan Ala’nın cevabı netti: “Ne talimatı, ne çağırması Selami? Ara onlara şunu söyle; ‘Siz devlet içinde çete olmuşsunuz. Biz sizi de emirlerinizi de tanımıyoruz.’ Çete talimatı olmaz, yırtın atın o kağıtları!”
Hatırlayın…
Emniyet’i mafya gibi basan ve o dönemin pekçok medyasında neredeyse bir kahraman gibi gösterilen Zekeriya Öz, Efkan Ala’nın verdiği talimatlar neticesinde Vatan Emniyet’ten çıkartıldı.
Yine 18 Aralık’ta görevden alınan FETÖ’cü Yakup Saygılı ve ekibinin hazırladığı kaçak fezleke ile Tayyip Erdoğan’ın Kısıklı’daki evine gittiler ve Bilal Erdoğan’a kelepçe takmaya kalkıştılar.
Ancak Bilal Erdoğan’ı almak için konutu basmaya kalkışan FETÖ’cü polisler beklemedikleri bir şeyle karşılaştılar. Özel Harekat Timleri Erdoğan’ın konutunun etrafında çember oluşturmuştu. Ve İçişleri Bakanlığı’nca verilen talimat kesindi: “Yaklaşan kim olursa olsun vurun.”
Emri veren bir günlük İçişleri Bakanı Efkan Ala idi.
Dün bunların hepsi ve daha fazlası yaşandı ve şimdi olan bitenlere bakıyorum da sanki dünde bunlar hiç yaşanmamış gibi! Ne kadar hazin!
***
17-25 Aralık darbesi ve sonrasında yaşadığımız süreçler atlatıldı ise, AK Parti hükümeti hala iktidarda ise ve devlet kılcal damarlarına kadar sızan bu çeteden büyük oranda temizlendi ise bu mücadelede Efkan Ala’nın emeği büyüktür.
Daha ilk günden itibaren FETÖ’cülerle mücadeleye baş koymuş ve kimsenin yapmaya cesaret edemeyeceği işleri yapmıştır.
“15 Temmuz darbe girişiminin başarılı olamamasında o dönemde verilen mücadelenin, paralelcilerin emniyetteki operasyonel görevlerden uzaklaştırılmalarının büyük etkisi vardır.
Devletin gücünü kullanarak devlete operasyon çeken haşhaşi grubunun kurduğu oyunu masayı tekmeleyerek bozmuştur, yani klasik bürokratların dar kalıplarıyla mazeret uydurma refleksi yerine yapılması gerekeni yapmıştır.” (Yalçın Akdoğan, 7 Eylül 2016, Star)
Efkan Ala’nın 17-25 Aralık kalkışmasında gösterdiği yiğitliği, kahramanca verdiği mücadeleyi anlatmaya bu satırlar yeter mi?
Yetmez elbette.
Gelelim neden bu yazıyı yazdım sorusuna…
Üç kez ağırlaştırılmış müebbet cezası alan bir FETÖ’cünün can düşmanı olarak gördükleri Efkan Ala için “15 Temmuz’da Cumhurbaşkanı’nın Okluk’ta tatil yapacağı bilgisini Ala’dan aldık?” iftirasından daha normal ne olabilir ki?
Anormal olan, çirkin olan ve asıl yürekleri burkan ise şudur:
Cumhurbaşkanı’nın canına kast eden, ülkeyi kana bulayan bir FETÖ’cünün iftirasının ‘ciddiye alınıp’ kayda geçirilmiş olması, dahası nasıl bir önem görülerek sızdırılmış olması ve daha da acısı Efkan Ala gibi bir ismin böylesi bir ihanet iftirasıyla karşı karşıya kalıp bir de çıkıp bunu tekzip etmek zorunda kalmasıdır.
Oysaki Efkan Ala’ya bırakılmamalıydı bu tekzip. Böylesi bir iftiraya AK Partili tüm siyasetçilerin çıkıp ‘hadi oradan’ diyebilmesi gerekirdi. Böylesi bir çirkinliğin AK Partililerce topyekun reddedilmesi gerekirdi.
Sahi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Efkan Ala kardeşimle ilgili olarak olumsuz bir şey söylemek ne Başbakan’ın ne de benim haddim değildir” açıklamasının üzerinden ne kadar zaman geçti?
Bu alçakça iftira karşısında neden bu kadar derin bir sessizlik var?
Şunu söylemeliyim ki; AK Parti camiası ‘vefa’ üzerinden, ‘kadirşinaslık’ üzerinden ciddi bir sınav veriyor ve umarım bu sınavı geçer.