Hoca'nın zaferi Türkiye'nin zaferi
Sandıktan çıkan sonuç, yüzde kırk dokuz buçuk.
Başbakan Davutoğlu 7 Haziran’da toplumun önemli bir kesimi tarafından satın alınmış ‘koalisyon’ beklentisiyle girdiği seçimde, her iki seçmenden birisinin oyunu alarak büyük bir zafer kazandı.
Evet, öncelikli olarak şunu söylemek gerekiyor ki Davutoğlu artık seçim kazanmış, seçilmiş, halkın teveccühüne mazhar olmuş bir isimdir.
Rüştünü fazlasıyla ispat etmiştir.
Tıpkı Karar Analiz'de de belirtildiği gibi:
“Ahmet Davutoğlu fotoğrafını siyasal tarihin liderler galerisinin özel bir köşesine yerleştirmiştir. Davutoğlu, Türkiye’nin ve bölgenin bugünden sonraki siyasal güç haritasına yeni bir oyuncu olarak girmiştir. Bütün muhalif aktörler artık 'Hoca' gerçeğini hesaba katmak ve oyun planlarını buna göre yapmak zorundadır.”
Bu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, AK Parti’yi, Davutoğlu’na teslim etmekte ne kadar haklı olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
**
Evet, kesin olan bir şey var.
Hiç kimse ama hiç kimse böylesi bir sonucu beklemiyordu.
Tamam, kafayı nasıl sıyırdığının bir göstergesi olarak yıllarca örnek gösterilecek, Ankara Garı patlamasının olduğu ilk dakikalarda, ‘Oyum HDP’ye’ yazıları çiziktirebilen, dahası 1 Kasım’a kadar gün gün şafak sayan Hasan Cemal için büyük bir hayal kırıklığı yüzde kırdokuz buçuk. Girdiği travmadan çıkması konusunda Allah yardımcısı olsun.
Sayın Bülent Arınç dahi ‘bu kadarı'nı zaten tahmin etmiyordu da, bence AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik de Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş da Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bekir Bozdağ da ‘bu kadarı'nı tahmin etmiyordu.
**
Kamuoyu araştırma şirketlerinin yanılgısı da bu yüzden olabilir.
Acaba diyorum... İçimden bir ses ‘acaba’ diyor:
Aslında kamuoyu araştırma şirketleri, yaptıkları araştırmalarda, AK Parti'nin yüzde kırk dokuz buçuk bandına oturduğunu gördüler de...
‘Ama bu mümkün değil’, ‘yok daha neler’, ‘bu işte bir yanlışlık olmalı’ diyerek sonuçları ‘akıllarına’ ve ‘mantıklarına’ uyar hale mi getirdiler?
Sonuçta, yaptığı yoklamalarda yüzde 47’yi bulan Adil Gür’ün yemediği küfür hakaret kalmadı. Hem de çift taraflı.
Bir taraf Adil Gür’ü 'AK Parti'ye yakın olmakla itham ederken, ‘şarlatan’ olmakla suçlarken; diğer tarafta (AK Partililer) AK Parti, onu seçmenin rehavete kapılması için manipülasyon yapmakla suçladı.
Adil Gür 1 milyon 500 seçmenin yaşadığı yurtdışında da bir araştırma yapsaymış yüzde kırk dokuz buçuk sonucunu tam olarak verebilirmiş. Bravo.
Adil Gür'ü anket sonuçlarını açıkladıktan sonra arayanlardan birisi de bendim. Öyle ya, erken seçim kararı alındıktan sonra sandıklardan kesinlikle ‘koalisyon’ çıkacağını söyleyen Adil Gür’e göre seçmenin tercihinin bu kadar keskin bir şekilde değişmesinin bir sebebi olmalıydı.Telefonda konuştuğumuzda şunu söylemişti “Ülke istikrar istiyor, huzur istiyor. Yaptığım araştırmada ulaştığım sonuç bu. Pazar gecesi ya heykelim dikilecek ya da…”
**
Evet, ülke istikrar istedi.
Evet, ülkenin doğusu da batısı da ülkede huzur istedi.
Evet, esnaf 13 yıldır alışık olduğu düzeni istedi, piyasalardaki belirsizlikten, dönen çeklerden tedirgin oldu...
Evet, vatandaş CHP’den de MHP’den bir cacık olmayacağını gördü.
Evet, toplum asıl çözüm sürecinin ne olduğunu şu beş aylık süreçte anladı.
Evet, Kürt halkı, sırtını PYD’ye, YPG’ye yaslamış ve Kandil’in emrinden çıkamayan HDP’ye 'edi bese' dedi.
Tamam, MHP’li seçmen de, CHP’li seçmen de, HDP’li seçmen de AK Partiye oy verdi.
Ama...
Başka bir şey daha oldu...
AK Parti’nin 7 Haziran’da oy kaybetmesinin başka bir sebebi daha vardı.
Ve asıl oy kaybına sebep olan da bu duygusal kopuştu.
AK Partili seçmenin AK Parti’ye yönelik eleştirileriydi.
Bir dava partisi olarak gördükleri partilerinin giderek ‘amaç’ olmaktan kayarak ‘araç’ halinegelmesinden tutun da, giderek halktan kopuk haline gelmesine kadar... Bardağı taşıran son damla ise halkın CHP kongrelerinde görmeye alışık olduğu kavgaların, kulislerin, tartışmaların, AK Parti’nin kongre sürecinde yaşanmış olması.
Davutoğlu’nun çıkan dedikodulara aldırmadan kongre sürecini ve sonrasını büyük bir olgunlukla yürütmesi, AK Partili seçmeni domine etti.
Etmiş daha doğrusu.
AK Parti özüne dönecekse bunu Davutoğlu’nun yapabileciğine güvendi.
Davutoğlu’nu samimi, içten buldu.
Parti içi kirlenmişliği Davutoğlu’nun temizleyebileceğine inandı.
Velhasıl kelam, AK Parti'yi arındıracak olanın, temizleyecek olanın Davutoğlu olduğuna inanıldı…
Evet, seçmen ‘istikrar’ dedi, ‘huzur’ dedi ancak asıl AK Parti seçmenindeki Davutoğlu’nu tercih sebepleri üzerinde durmamız gerekiyor.
Sağlıklı bir analize bizi götürecek olan budur ve o zaman AK Parti’ye giden 9 puanlık sırrı çözebiliriz.
AK Partili seçmen diyor ki Erdoğan bizim liderimizdir, devletin tepesini emanet ettik, Davutoğlu da bu partinin genel başkanıdır ve ülkenin emanet edilebileceği liderdir.
Davutoğlu’nu da kabul ettik, başımızın üstüne koyduk.
Rabbim 'Hoca'nın yolunu açık etsin, yar ve yardımcısı olsun.