Halk oylamasına sadece 17 gün kalmıştı...
Tarih 4 Ekim 2007.
MHP lideri Devlet Bahçeli yaptığı yazılı basın açıklamasıyla bir çağrıda bulundu:
“21 Ekim 2007 tarihinde yapılacak halk oylamasına sadece 17 gün kalmıştır. 22 Temmuz 2007 seçim süreci öncesinde Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda yaşanan gerginlik şartlarında alelacele Meclis’ten geçirilen bu Anayasa değişikliğinin Türkiye’yi yeni bir tartışma ortamına sokacağı şimdi bütün çıplaklığı ile görülmektedir. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören ilgili kanun halk oylamasında kabul edilip yürürlüğe girdikten sonra Türkiye yeni bir krizin eşiğine gelecek ve ortaya konulan farklı hukuki görüş ve yorumlarla Cumhurbaşkanlığı konusu yeni bir gerginlik unsuru olarak gündemimize girecektir. Türkiye’nin yeni gerginlik ve çekişmelere sürüklenmesini önlemek ve doğacak hukuki kaos ortamını bertaraf etmek için TBMM’nin bu konuyu acilen gündeme alması gerekmektedir. AKP hükümeti ve diğer partiler de bunu en uygun çıkış yolu olarak görmeleri halinde, MHP TBMM’de tam destek vermeye hazırdır.” https://www.mhp.org.tr/htmldocs/genel_baskan/konusma/55/index.html
***
Bir anda kamuoyunda “referandum erteleniyor” algısı oluşsa da, kısa sürede referandumun ertelenmeyeceği anlaşıldı.
Evet, 367 krizi, CHP’nin Cumhurbaşkanlığı oylamasını Anayasa Mahkemesi’ne taşımasıyla oluşan gerilimli süreçte, AK Parti bir erken seçim kararı almış ve akabinde de krizi çözmeye yönelik olarak “11. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini” içeren bir anayasa değişikliğini Meclis’e getirmiş, teklif TBMM’den 376 oy ile geçmişti.
Türkiye’nin erken seçime gitmesi krizi çözmüyordu. Meclis’in yeni aritmetiğinde de Cumhurbaşkanlığı oylaması 367 krizine takılabilir ve seçim kilitlenebilirdi.
Tek çare... Önce erken genel seçim... Sonra 11. Cumhurbaşkanının seçilmesine yönelik anayasa değişikliği paketinin referanduma sunularak kanunlaşması. Sonrasında ise Cumhurbaşkanlığı seçimi.
Ancak..
MHP’nin yeniden TBMM’ye girmesi ve Meclis’teki oylamaya katılmasıyla birlikte 28 Ağustos’ta Abdullah Gül 11. Cumhurbaşkanı olarak Meclis’ten seçilerek Köşk’e çıktı. Türkiye bir kez daha bir kaosun önüne doğru gelmiş oldu.
Çünkü referanduma sunulan paketin içerisinde “11. Cumhurbaşkanının halk tarafından” seçileceğini söyleyen geçici maddeler duruyordu.
Bingo yeni kriz! Meclis tarafından seçilen 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül referandum sonrasında daha Köşk’te kırkıncı gününü tamamlamadan meşruiyet tartışmalarının göbeğine oturacaktı!
Tamam, referandum sonrası Türkiye’nin yeniden bir kaos ortamına sürükleneceğini ilk fark eden MHP değildi. Devlet Bahçeli halk oylamasına sunulan paketi incelediğinde bunu fark etmesi sonucunda bir basın açıklaması yapmış değildi.
AK Parti Genel Merkez’de özel bir toplantıda bu husus tartışılır. Ve MHP ile durumun görüşülmesi kararlaştırılır. MHP ile yapılan görüşme trafiği sonrasında Devlet Bahçeli çıkar o açıklamayı yapar. Ve referanduma 17 gün kala, TBMM’de yeniden yasama çalışmaları başlar. Seçilmiş Cumhurbaşkanını yeniden seçilmeye zorlayabilecek geçici maddeler paketten çıkartılarak muhtemel kriz önlenmiş olur.
Peki, ben bu yazıyı neden yazdım? Ve neden böylesi bir hatırlatma yapma ihtiyacı hissettim.
Kısmet ise nisan ayında Türkiye’nin sistemini değiştirmek ve mevcut fiili durumun yasal zemine kavuşması için sandık başına gideceğiz.
2002 yılında “erken seçim” çağrısı yaparak Türkiye’yi genel seçime götüren, 2007’de halk oylamasına 17 gün kala TBMM’yi yasama çalışmalarına çağıran MHP lideri Devlet Bahçeli “fiili durum yasallaşsın” çağrısında bulundu ve referanduma gidiyoruz.
Öncülüğünü MHP lideri Devlet Bahçeli yaptı.
***
Diyorum ki…
Öyle ya Türkiye’nin hükümet sistemini değiştiren anayasa değişikliği halk oylamasında ‘evet’ oyu alarak kanunlaştı. Ve Türkiye’nin sistemi değişti.
Ancak… Kuvvetler ayrılığının olmaması ciddi sorunlara yol açtı. Diyelim ki denge denetim sisteminin olmasından dolayı Türkiye ciddi sorunlar yaşamaya başladı.
Diyelim ki mesela halkın seçtiği Cumhurbaşkanına atanmış bir başkan yardımcısının vekalet etmesinin vahim bir hata olduğu anlaşıldı.
Diyelim ki, Meclis’in elinin kolunun bağlanmasının nasıl ölümcül bir hata olduğunu anladık.
Devlet Bahçeli çıkıp ‘Bu sorunu çözmemiz lazım’ deyip yine öncülük yapar mı?