“Gülen’e koruma polisi verenleri konuşmayalım mı?”
Son günlerde, TBMM FETÖ ve 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’na dair bende şöyle bir hissiyat uyanmaya başladı…
Sanki…
FETÖ ve 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu bir devlet sorunu olan FETÖ’nün 40 yılda nasıl palazlandığını ortaya çıkartmak yerine…
14 yıllık AK Parti hükümeti döneminde FETÖ’nün nasıl palazlandığını ve AK Parti hükümetinin nasıl da sorumsuz davrandığını kayda geçirmeye falan çalışıyorlar gibi...
FETÖ ve 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nda anlatılanlara, tutanaklara geçen kayıtlara bakılırsa durum ‘sanki’ ‘biraz’ böyle gibi…
Ben de AK Parti milletvekili ve Komisyon Başkanvekili Selçuk Özdağ’ı arayarak bu düşüncelerimi sordum:
Sayın Özdağ’ın ilk tepkisi şöyle oldu: “Kesinlikle yanılıyorsunuz. Nasıl böyle bir düşünceye kapıldınız bilmiyorum. Komisyonumuz şimdiye kadar 40 ismi dinledi. Bunlardan sadece Sayın Hilmi Özkök ‘Milli Güvenlik Kurulu’nda biz bu yapının izlenmesini tavsiye etmiştik, uyarmıştık’ dedi. Komisyon’da devlet adamları içerisinde bir tek bu şekilde konuşan Hilmi Özkök oldu.”
“Sayın Hilmi Özkök’e Komisyon’da elinizde bulunan MGK kararı ‘gizli bir karar’ ve siz onunla hükümeti nasıl uyardığınızı anlatıp gösteriyorsunuz dedim. Ayrıca Sayın Özkök’e bir yapının, bir hareketin ‘örgüt’ olup olmadığına ABD’de Dışişleri Bakanlığı, İngiltere’de İçişleri Bakanlığı, Türkiye’de ise yargının karar verdiğini, 2008 yılında bu yapıya dair açılan bir dava olduğunu ancak Yargıtay 9. Ceza Kurulu’nun oy birliği ile örgüt olarak kabul etmediğini hatırlattım.”
“Nedim Şener gibi bazı isimler bu örgüte dair uyarıcı çalışmalar yaptıklarını ifade ettiler. Doğrudur. Geçmiş dönemde böylesi çalışmalar yapılmıştır. Ancak kabul edelim ki bu tür uyarıcı çalışmaların birçoğunun saikleri farklı. Bir kısmı din eksenli, dini hassasiyetlere karşı menfi duyarlılık içeren, bir kısmı çeşitli nedenlerle bu yapıya dair endişelerini dile getiren çalışmalardır.”
Sayın Özdağ şöyle devam etti:
“Sonuçta Türkiye’de cemaatlerin durumu belli. Geçmiş dönemlerde devleti yönetenlerin dine yaklaşımı ortada. Siyaset-ordu ilişkileri ve siyaset-din ilişkilerinin normal olmadığı dönemleri yaşadık. Geçmişte devleti yönetenlerin dine ve dindarlara hatalı yaklaşımı nedeniyle bu ülkede din ancak cemaatler eliyle yaşayabiliyordu. Biz nereden bileceğiz din ve cemaatlere hasmane yaklaşımından dolayı mı bu uyarıyı yapıyor, gerçekten mi tehlike olarak görüyor? Sayın Özkök’ün ‘uyarmıştık’ sözüne baktığımızda da 28 Şubat’ın etkilerinde olan bir Türkiye vardı. Kabul edelim ki geçmişte devleti yönetenlerin dine ve dindarlara yaklaşımı hatalı olmasaydı belki de böylesi hastalıklı bir örgüt dini ve dindarların hassasiyetlerini kullanarak büyümeyecekti ve bizler de bugün bunları yaşamayacaktık.”
“Bakın baştan şunu söylemeliyim ki Anayasal olarak bu Komisyon’un kurulmaması gerekiyordu. Çünkü bir yargı süreci varsa TBMM’de komisyon kurulamaz ve araştırma komisyonu görev alamaz. FETÖ’de 15 Temmuz darbesi de yargılama aşamasında olan bir davadır. Ancak emsal komisyon kararları olduğu için bu Komisyon da kuruldu.”
“CHP, sürecin 2004 yılından başlamasını istiyor. FETÖ sanki 14 yıllık bir meseleymiş gibi yaklaşıyor soruna. Ben de diyorum ki 2004 yılına kadar büyüyen, palazlanan kısmı ne olacak? Asıl sıkıntı orada. 2002’den geriye gidilmezse bugünü anlamamız da bu sorunu ebediyen çözmemiz de mümkün değil…”
“Fethullah Gülen’in ABD bağlantılarını kuran, dönemin ABD Büyükelçisi Morton Abramowitz ve Graham Fuller ile tanıştıran ve ‘Cenaze namazımı Gülen kılsın’ diyen CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek’i konuşmayalım mı?”
“Türkiye’de Fethullah Gülen’in Papa ile görüşmesine aracılık eden Üzeyir Garih gibi azınlıklara ve yabancı misyonlara sahip isimler var. Bunları konuşmayalım mı? Papa ile görüşmeye gitmeden bir hafta önce Bülent Ecevit’le İstanbul’daki görüşmesini konuşmayalım mı?”
“Bakın ben halihazırda milletvekiliyim. Yurtdışına çıkarken koruma polisi götüremem. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 1999’da ABD’ye giden Fethullah Gülen’e silahlı yakın koruma polisi verdi. Dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın talimatıyla. Ben, İçişleri Bakanlığı’ndan bunun belgelerini talep ettim. Bu belgeler geldi, Komisyonumuzda. O dönemin hükümet yetkilileri kimlerdi? Başbakan kimdi, başbakan yardımcısı kimdi? Bunları konuşmayalım mı?”
“Bakınız kaldı ki Bülent Ecevit 12 Eylül döneminden benim cezaevi arkadaşımdır. Asla onun hukukuna zarar vermek istemem. Cezaevinde kaldığı o dönemde de Sayın Ecevit’in hukukunu korudum. Bilenler bilir. Gardiyanlar gelir ve Bülent Ecevit’i aşağılamak için ‘Bülent kalk Rahşan geldi, duymuyor musun?’ derlerdi. Ben gardiyanlara “Bülent Bey diyeceksiniz” der ve dedirtirdim de… Yani mesele Bülent Ecevit değil. 40 yılda geçmiş hükümetler döneminde el verilmiş, büyütülmüş, palazlandırılmış bir örgüt ve o örgütün bugün Türkiye’ye yaşattıkları var.”