CB sisteminden Erdoğan memnun halk memnun mu?
Taraflı, tarafsız bütün kamuoyu araştırmalarının ortaya koyduğu bir gerçek var:
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine destek gün geçtikçe eriyor, memnuniyetsizlerin sayısı hızla artıyor. AK Partili seçmenler arasında da MHP’li seçmenler arasında da Türkiye’nin güçlendirilmiş parlamenter sistemle yönetilmesi inancı giderek yaygınlaşıyor ve pekişiyor.
Ama galiba CB sisteminin sahipleri halkın memnuniyetsizliğini çok da önemsemiyor.
***
Geçen hafta Rusya’dan Türkiye’ye dönüş yolunda uçaktaki bir gazeteci Cumhurbaşkanı Erdoğan’a parlamenter sisteme dönüş tartışmalarıyla ilgili şöyle bir soru sormuş: “Muhalefetin parlamenter demokrasiye dönüş konusundaki tavrı ortada. Zaman zaman AK Parti içinde de buna dönük bazı fikirler konuşulduğu iddia ediliyor. Bu konudaki görüşünüz nedir?”
Soruya Sayın Erdoğan’ın yanıtı şöyle:
“Böyle bir şey asla olamaz. Biz getirdiğimiz yeni sistemden memnunuz, başkanlık sistemiyle inşallah yolumuza devam edeceğiz. Başkanlık sistemiyle aldığımız mesafe de ortadadır. Başkanlık sistemini getiren bir iktidar kalkıp da muhalefetin kuyruğuna takılır mı? Bizi yıllarca geride bırakmış olan eski vesayetçi sistemi tekrar denemenin anlamı yok.” (30 Eylül)
Asıl soru şu:
Hükümet sisteminden memnun olması gereken halk mı Sayın Erdoğan mı? Sistemin başında olanların hoşnutluğu mu yoksa o sistemle yönetilenlerin hoşnutsuzluğu mu?
Hangisi önemli?
Sayın Erdoğan’ın getirdiği sistemden memnun olması yeterli mi? Vatandaşın memnuniyetsizliğinin bir değeri yok mu?
Ülkemizin hükümet sistemi Sayın Erdoğan Sayın Bahçeli memnun olsunlar, Cumhur İttifakı’nın ortakları hoşnut olsunlar diye mi değişti?
Hani CB sisteminin Sayın Erdoğan’ın şahsıyla uzaktan yakından alakası yoktu, ülkemizin milletimizin menfaatleri için istenmişti.
Hani millet ne isterse o oluyordu.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Mart 2015 tarihinde Gaziantep’te katıldığı toplu açılış töreninde, başkanlık sistemini eleştiren muhalefete sert çıkarak şöyle dememiş miydi:
“Başkanlık sistemini kendim için istemiyorum, ülkem için, milletim için istiyorum. Bu benim şahsi meselem değil.”
Erdoğan Türkiye’yi resmi olarak cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçirdiği 9 Temmuz 2018 tarihine kadar bu sistemi milleti için ülkesi için istediğinizi dile getirdi.
Hemen hemen her platformda çıktı ve “Kefenin cebi olmadığı gibi başkanlık sistemini alıp öteki tarafa götürecek halimiz de yok. Şahsım için mi istiyorum bu sistemi. Yamalı bohça sisteminden kurtulalım” diye konuştu.
Peki şimdi Erdoğan’ın çıkıp bu sisteme oyverenlere “Eyy milletim getirdiğimiz bu sistemden memnun musunuz?” diye sorması gerekmiyor mu?
Sayın Erdoğan CB sisteminden memnun olabilir tamam ama ya bu sistemin yoksullaştırdığı, yoksunlaştırdığı milyonlar...
Üç maaş, beş maaş alanlar CB sisteminden memnun olabilir peki hiç maaş alamayanlar…
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini “neyiniz varsa üçe katlanacak” diyerek pazarlayan başdanışmanlar bu sistemden memnun olabilir elbette ama üçe katlamayı bırakın elindeki bir lirasını kaybeden vatandaşlar?
***
Sayın Erdoğan diyor ki: Başkanlık sistemiyle aldığımız mesafe de ortada.
Bu sistemle hangi mesafenin alındığını, Türkiye’ye kazandırdığı artılardan keşke örnekler verseydi diyeceğim ama Sayın Erdoğan’a göre zaten ülkenin ekonomisi uçuyor, ekonomimiz şahlanışta, 2023 hedeflerine ha vardık ha varıyoruz! Ekonomi politikalarımız muhteşem, demokrasimiz yedi kat ilerledi! İstihdam artıkça artıyor, yabancı yatırımcılar sırada bekliyor, üreticilerimiz artan ihracata ürün yetiştiremiyor!
TL çöküşte değil, yükselişte.
Milli gelirimiz 12 bin dolardan 8 bin dolara düşmedi aksine yükseliyor! İşsizlik sorunu yok, Merkez Bankası’nın rezervleri erimedi, hatta rezerv saniye saniye çoğalıyor!
Kendilerini “Züğürt Ağa gibi” hissettiğini size söyleyen milletvekilleri AK Partili değil, CB sistemine kara çalmaya çalışan CHP’li milletvekilleri.
Tanzim çadırları Tek Parti döneminde kurulmuştu, pahalılığa çözüm bulamadığı için Tarım Markette alışveriş yapan ve vatandaşlarına “burada fiyatlar makul, buradan alış verişinizi yapın” çağrısını yapan İsmet Paşa olmalı ya da Bülent Ecevit olabilir…
20 yıl sonra Ak Parti döneminde diye söze başladığında...
Bülent Ecevit hayatta değil, Süleyman Demirel hayatta değil… Hele Tek Parti iktidarının üzerinden neredeyse bir asır geçti. Tek Parti döneminin siyasetçilerinin artık mezarda sızlayacak kemikleri bile kalmamıştır, toprak olmuştur.
Hal böyle iken…
Cumhurbaşkanı Erdoğan 20 yıldır “eski Türkiye” döneminin ayıplarını anlatıyor. Miting meydanlarında Ecevit dönemini, Demirel dönemini yuhalatıyor.
Ah kardeşlerim ah diyerek anlatıyor:
“Şöyle yağ kuyrukları vardı, böyle tüp kuyrukları vardı, ekmekler karneyle satılıyordu.”
28 Şubat döneminin adaletsizliklerini sayıyor, 28 Şubat döneminin kudretlilerinin dindarlara nasıl zulmettiklerini anlatıyor.
Yargı sisteminin yarattığı adaletsizlikleri, medyanın nasıl toplumsal mühendisliğe soyunduğunu anlatıyor. Ayıplıyor, kınıyor…
Siyasetçilerin Türkiye’yi nasıl hortumladığını, liyakat ehliyetin nasıl tuş edildiğini sayıyor.
Emeklilere, yaşı 60’ın üzerinde olanlara “Gençlere eski Türkiye’yi anlatın” çağrısında bulunuyor.
Diyor ki:
“Bugünün gençleri bilmez. Bugünün gençlerine de anlatmak lazım. Yaşı 25 -30’un altındaki gençler eski Türkiye’de yağ alabilmek için dağıtılan mühürleri bilmezler.”
Peki, 20 yıl sonra bugünler nasıl anlatılacak hiç bunları düşünüyor mu Sayın Erdoğan ya da AK Partili siyasetçiler?
“AK Parti döneminde” diye başlandığında liste nasıl devam eder?
Adalet, hukuk, demokrasi, insan hakları, KHK, kayyum, işsizlik, liyakat ehliyet, üç beş maaş alanlar, ekonomi, enflasyon, yargı sistemi, medya, cezaevlerindeki işkence, sokaklardan kaçırılan insanlar, çıplak arama, yoksulluk, yolsuzluk… hatta kurulan tanzim çadırlar…