Camiye imam mı seçiyoruz?
2017 referandumunun akabinde AK Partili yazarlar arasında “İslamcıların AK Partiden tasfiyesi” tartışması çıkmıştı. Tartışmanın fitilini ateşleyen Beştepe’ye oldukça yakın bir gazetecinin katıldığı bir televizyon programında “Mavi Marmara’daki o manyak tipler. Yani, kafadan İsrail düşmanı, kafadan Batı düşmanı, kafadan her şeye düşman tipler. AK Partinin artık bu radikal tiplerle de yollarını ayırması lazım” sözleri olmuştu.
Bu gazetecinin sarf ettiği bu sözler sosyal medya da trend topic oldu, AK Partili kimi yazarlar sert tepkiler gösterdi.
Hatta bu sözlere karşı dava açacaklarını ilan edenler olmuştu.
AK Partili yazarlar arasındaki bu tartışma hem uzun sürdü, hem de çok sert geçti, sular durulmadı.
Bütün gözler Cumhurbaşkanı Erdoğan’daydı, bu kavgada hangi tarafı tutacaktı?
AK Partinin artık bu radikal tiplerle yollarını ayırması lazım diyen tarafı mı?
“İslamcıları AK Partiden tasfiye etmek istiyor olabilirsiniz. Ama bu sizin güç yetirebileceğiniz bir mesele değil. Manyağız lan biz! Hepimiz manyağız gelin de tasfiye edin” diyenlerin tarafını mı?
Çünkü iki taraf da Erdoğan’a sırtını yaslayarak birbirlerine meydan okuyorlardı…
Gerçi Sabah gazetesinde çıkan “AK Parti kuruluşundan bu yana hiçbir zaman kendini İslamcı olarak tanımlamadı, muhafazakâr demokrat tanımı kullandı” mesajlı köşe yazısı Erdoğan’ın tavrı konusunda işaretler veriyordu ama yine de Erdoğan’ın “AK Partiden İslamcılar atılıyor, İslamcı olmayanlar getiriliyor” tartışması hakkında ne diyeceği merak konusuydu.
Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Hindistan dönüşünde uçakta AK Partili yazarlar arasındaki çıkan tartışmayı nasıl değerlendirdiği soruldu. Erdoğan “AK Partiden İslamcı olanlar atılıyor, yerine İslamcı olmayanlar getiriliyor iddiaları hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna şu efsane yanıtı vermişti:
“İslamcı olanlar atılıyor, İslamcı olmayanlar getiriliyor deniliyor. Bir siyasi partinin çalışmalarında, İslamcı olmak ya da olmamak şeklinde bir ayrım yapmak zaten çok yanlış. Biz tekkeye mürit aramıyoruz ki. Bazıları işi tamamen şirazesinden çıkardı.” (3 Mayıs 2017)
Son noktayı koydu, tartışma da böylece kapandı, kimse bir kelime daha etmedi, tartışma hiç yokmuş gibi unutuldu gitti.
Erdoğan’ın tarihe geçen “tekkeye mürit aramıyoruz” sözlerini hatırladınız değil mi?
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın günlerdir, CHP lideri ve Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu “seccade” üzerinden hedef alması bana bu muhteşem sözünü hatırlattı.
Seccadeye tutundu, sarıldı bırakmıyor.
Hafta sonu katıldığı bir toplu açılış töreninde yine seccade üzerinden Kılıçdaroğlu’nu hedef aldı “Kıbleyi bilmeyenler seccadeye ayakkabısıyla basar, bunlara asıl kıblenin neresi olduğunu, 14 Mayıs’ta siz bildireceksiniz. İstismarla sağa sola savrulanlar bilmezler ki 14 Mayıs’ta gereken dersi benim milletim onlara verecek” dedi. (9 Nisan)
Erdoğan seccadeye basmanın bir ‘adabı muaşeret’ meselesi bile değil, bir “kıbleyi bilme / bilmeme” meselesi olduğunu ileri sürecek kadar akıl almaz bir abartıyla konuştu, itikat meselesine dönüştürdü!
Hiçbir gerçek İslam alimi bunu isabetli bulmaz. Bu bir istismardır.
Erdoğan’ın yukarıda alıntıladığım mantığıyla soralım o halde: Diyanet İşleri’ne başkan mı seçeceğiz, camiye imam mı atayacağız?
Seccade meselesi niye bu kadar gündeminde Erdoğan’ın?
14 Mayıs’ta ne seçimi var?
Ülkeyi 5 yıl yönetmesini istediğimiz Cumhurbaşkanı adayını seçmeyeceğiz mi?
Sandıklar ne için kurulacak?
***
Sormaya devam edelim: Camiye imam seçmeyecek isek o zaman Erdoğan niye kendisi için değil de seccade için oy istiyor?
Niye Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin beş yıllık performansını konuşmuyor?
24 Haziran 2018 seçimlerinde “24’ünde siz bu kardeşinize verin yetkiyi, ondan sonra bu faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır, mücadele edilir göreceksiniz” diye oy istemişti.
CB sistemi yürürlüğe girdiği 9 Temmuz 2018 tarihinde dolar 4,5 lira, Euro ise 5,3 liraydı, şimdi dolar 19,76 lira, Euro 21,42 lira oldu.
Ne oldu da oldu, dövizle mücadelenin sonu böyle oldu, anlatması gerekmiyor mu?
Erdoğan kendisi açıklasın, 2018 yılında ülkemizdeki yoksulluk oranı neydi, beş yılın sonunda ne oldu?
Bu ülkenin derdi, sorunu seccadeye ayakkabıyla basılır mı basılmaz mı meselesi mi?
Sahiden sorun olarak bunu mu görüyor Erdoğan?
Dünyadaki yoksulluk oranı en düşük ilk üç ülke arasına niye giremedik, sebeplerini anlatması gerekmiyor mu?
Erdoğan açıklasın, Türk liramız Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemin sayesinde yüzde 80 değer mi kazandı, yüzde 80 değer mi kaybetti?
Enflasyon yüzde 1’lere mi düştü, yüzde 85’lere mi yükseldi?
Erdoğan seçmenin karşısına çıkıp neden “beş yıllık gurur tablomuza oyunuzu istiyoruz” diyemiyor?
Niye halka beş yıllık performansını anlatmıyor da seccade polemiği yapıyor?
***
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yürürlüğe girdiği 9 Temmuz 2018 tarihinden bu yana ülkemizi nereden nereye getirdiğinin gurur tablosunu ortaya neden koymuyor?
Erdoğan beş yıl boyunca bu ülkeyi cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle yönetti, bu sistemle yönetildiğimizde ülkemizin refah seviyesi yükselecekti, dış politikada ülkemiz itibar kazanacaktı, yoksulluk bitecekti, işsizlik sıfırlanacaktı.
Bu hükümet sistemi ülkemizi öyle itibarlı bir yere getirecekti ki bütün dünya ülkeleri bizim ülkemizi kıskanacaktı.
Dünyanın en iyi 10 ekonomisi arasına girecektik, enflasyonun, faizin beli kırılacaktı.
Elips TV’de Ömer Şahin’in sorularını yanıtlayan eski TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın şu tespitinde haksız mı? “Eskiden 70 TL’ye doldurduğum file şimdi 400 liraya dolamıyorsa, bir şey var kardeşim, bunu görmezden gelmeyin. Günün sonunda bu krizi üç harfliler diyerek marketlere bağladılar. Yapmayın, bu kadar basit değil bu olay. Bunun sebebi maliyet enflasyonudur.”
Erdoğan eskiden 70 TL’ye dolan filenin, ülkeyi zenginliklere boğacak vaadiyle getirdiği hükümet sisteminde neden 400 liraya dolamadığını anlatması gerekmiyor mu?
2023 Hedeflerine ne oldu?
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde ülke neden uçurumun eşiğine geldi bunu anlatması gerekiyor.
Bunların hiçbirisi Erdoğan’ın gündeminde yok, ama seccade var.
AK Parti’nin seçim kampanyasını yapanlar Erdoğan’a ülkeye Cumhurbaşkanı seçeceğimizi söylemeliler…