Başkanlık sistemi ve Erdoğan!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Beştepe’de muhtarlara yaptığı konuşmada ‘başkanlık sistemi’ne de değinerek dedi ki…

“Tartışmalar dikkat edin. Hep bu kardeşiniz üzerinden götürülüyor. Bunun benimle ilgisi yok ki. Türkiye’de anayasa değişikliği yapılıyor. Yapılacak seçime kim girer kim kazanır… Kim öle kim kala! Mesele şu. Burada ölüm haktır değil mi? Biz kadere inanmış insanlarız...”

***

Elhak doğru.

Bildiğimiz kadarıyla anayasaya, “Bu sistem ve sistemin getirdiği olağanüstü yetkiler Recep Tayyip Erdoğan’a uygun olarak yapılmıştır. Bu yetkileri sadece Erdoğan kullanabilir. Sonrasında bu yetkiler kendi kendini imha edecektir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı seçiminde tek aday Erdoğan olacaktır” şeklinde bir madde falan yazılmadı.

***

Hakkını verelim… Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘başkanlık sistemi’nin ‘şahsıyla ilgili’ olmadığını, sistem sorununun ‘ülkenin sorunu’ olduğunu ilk kez de söylemiyor…

Hatırlayalım…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan bir buçuk yıl önce 7 Mart 2015 tarihinde Gaziantep’te katıldığı toplu açılış töreninde, başkanlık sistemini eleştiren muhalefete sert çıkarak şöyle demişti…

“Kefenin cebi olmadığı gibi başkanlık sistemini alıp öteki tarafa götürecek halimiz de yok… Başkanlık sistemini kendim için istemiyorum, ülkem için, milletim için istiyorum. Bu benim şahsi meselem değil. Bu beden bu gömleğe sığmıyor, sistem yamalı bohça.”

***

Elhak doğru. Başkanlık sistemini alıp mezara götürmeyecek…

Erdoğan olsa olsa en fazla iki dönem ‘başkanlık’ yapabilir sonra bir başkası gelecek…

Elhak doğru…

Kalıcı olan Erdoğan değil, sistemin bizatihi kendisi…

***

Ve elhak Cumhurbaşkanı Erdoğan doğru söylüyor…

En nihayetinde, “Millet ne derse o olacak.”

***

Bir parantez açalım... Ancak böyle olmadı. Ve artık maalesef çok geç. Hele Meclis’te bazı AK Partili milletvekillerinin açıklamaları tam tersi bir algıyı iyice perçinledi. Keşke Cumhurbaşkanı bunu sadece söylemekle kalmayıp ciddi bir şekilde bunun önüne de geçebilseydi. Ve gerçekten bir sistem tartışması yapabilseydik.

Parantezi kapatalım ve konumuza dönelim…

***

Peki… Şimdi gözümüzü ‘milletin geleceğini’, ‘ülkenin bekasını’ ilgilendiren kökünden sistem değişikliğini içeren, anayasa değişikliği görüşmelerinin yapıldığı, tek tek maddelerin oylandığı TBMM’ye çevirelim… Kulak verelim. Bakın şimdilik hasar tespiti şöyle:

CHP’li milletvekilleri TBMM kürsüsünü işgal etmeye çalıştılar. Dikkat buyurun; TBMM’de milletvekillerinin çıkıp konuştukları ‘kürsü’ milletvekillerince ‘işgal’ edilmeye çalışıldı!

Yine CHP’lilerin ‘işgal’ etmeye çalıştığı ‘kürsü’yü AK Partili milletvekilleri ‘kurtarmaya’ çalıştı.

‘İşgal’ ve ‘kurtarmak’ sözlerine dikkat buyurunuz.

Çıkan kavgada…

CHP’li bir milletvekili ‘arkadan yaklaştı’ ve… (18 yaş üstü, korku, gerilim filmi gibi!)

AK Parti Milletvekili Fatih Şahin’in burnunu kırdı!

Yere düşen başka bir AK Parti milletvekili bacağını kameralara gösterdi ve “CHP’li bir milletvekilinin ısırdığını” söyledi!

Yine…

CHP Milletvekili Fatma Kaplan, boğazındaki kızarıklıkları göstererek, AK Parti milletvekillerinden şiddet gördüğünü söyledi!

MHP lideri Devlet Bahçeli, milletvekilerini anayasa değişikliği maddeleri TBMM’den geçmediği takdirde erken seçime gidilir diye uyardı!

Yine Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop, “Meclis’ten geçmezse erken seçim kaçınılmaz. Bütün milletvekillerimiz bu teklifi bilerek milletvekili olmuşlardır” gibi garip bir açıklama yaptı!

Bütün bu nahoş görüntülerin yaşandığı yer ‘bizim Meclisimiz’, yani ‘milletin Meclisi’!

Millet olarak CHP’ye ne diyelim… AK Parti’ye ne diyelim… Kendi çelişkileri içerisinde boğulan MHP’ye zaten söylenecek söz yok!

Eyy CHP… Ey CHP’li milletvekilleri… Ey Kemal Kılıçdaroğlu…

Şimdi TBMM’de kavga çıkartarak, kürsüde yapılan konuşmaları provoke ederek, süreci sabote ederek, siz bizlere AK Parti’nin Meclis’e getirdiği sistem değişliğini içeren anayasa değişikliğinin ne kadar tehlikeli, ne kadar kötü olduğunu anlatmaya mı çalışıyorsunuz?

Bırakın konuşsunlar… Anlatsınlar… Siz de sorularınızı sorun… Teklifin olumsuz yönlerini anlatın ki, ülkeye ne kaybettireceğini anlatın ki ‘millet’ olarak öğrenelim neyin ne olduğunu…

Kavgayla gürültüyle AK Parti milletvekilleri kabine girip ‘hayır’ oyu kullanmaya ikna mı olacak? Neyi, nasıl engelleyeceksiniz? Millet karşısında nasıl bir görüntü verdiğinizin bir kez olsun farkına varın! Bir kez yahu!

Ey AK Parti… Ey AK Partili milletvekilleri… Ey Başbakan…

Meclis’e getirdiğiniz teklifle ‘devletin’ sistemini değiştiriyorsunuz… Bunu ‘millet’ adına yaptığınızı söylüyorsunuz… Madem ki muhteşem bir iş yapıyorsunuz. Bu milletin hayrına bir iş yapıyorsunuz, o halde ‘millet’e anlatmaktan kaçınmayın. Ne aceleniz var?

Tamam, ‘evet’ oyu vereceksiniz. Aksini düşünen yok zaten. Ki teklifin altında hepinizin imzası var. Ama buna rağmen milletin vekilleri niçin kullandıkları oyu ispat etme zorunluluğu hissediyor? Bu tuhaflığın bir açıklaması var mı?

YORUMLAR (34)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
34 Yorum