AK Parti oy kaybını durdurabilir mi?
AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım, 2023 seçimlerinde ilk defa oy kullanacak 7 milyon genç olduğunu belirterek “Geçmişin zorluklarını, sıkıntılarını, yoksulluklarını yaşamayan gençlerimize ayrı bir mesajımız olması lazım. Onlara geçmişi değil geleceği, gelecek ufuklarını vermemiz lazım” demiş.
İtiraf etmeliyim ki haberi ilk okuduğumda, Abdülkadir Selvi’nin kulağını AK Parti’nin MYK’sına ya da Beştepe’ye uzattığını, duyduklarını da köşesine taşıdığını düşündüm.
Böyle düşünmemin sebebi şu:
Abdülkadir Selvi köşesinde, yenilenen İstanbul seçimlerinin ardından AK Parti MYK’nın (25 Haziran 2019) Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında toplandığını ve İstanbul’da seçimin 9.5 puan farkıyla kaybedilmesinin nedenleri üzerine enine boyuna tartışıldığını yazmıştı.
Selvi’nin yazdığına göre, o toplantıda Kadın Kolları Başkanı Lütfiye Selva Çam kapsamlı bir analiz yapmış ve “Kampanyamız kadınlarda ve gençlerde karşılık bulmuyor. AK Partililerin çocukları bile AK Partiye artık oy vermiyor” demişti. (1 Temmuz 2019)
Bugün de AK Parti MYK’sı Erdoğan başkanlığında 2023 seçimleri için toplanmış da Binali Yıldırım’da orada konuşuyor gibi sanki….
***
Evet, AK Partili ailelerin çocuklarının önemli bir kısmı AK Partiye oy vermiyor. Dindar, mütedeyyin ailelerin çocukları anne babalarının baktıkları yerden bakmıyorlar.
Mesela 28 Şubat söylemi anne babalarda karşılık buluyor ama çocuklarında karşılık bulmuyor. Çünkü o dönem yaşananları bugün anlamakta güçlük çekiyor.
İşte bu yüzden Sayın Yıldırım’ın bu özeleştiri içeren sözleri partisinin MYK’sında söylediğini düşündüm.
AK Parti MYK’sında 2023 seçimlerinde ilk kez oy kullanacak 7 milyon gencin gündeme geldiğini AK Parti’nin gençlere ulaşmak için nasıl bir dil kullanması gerektiğinin tartışıldığını, Sayın Yıldırım’da bu özeleştiriyi yaptığını sandım.
Ama öyle değilmiş.
Sayın Yıldırım bu sözleri AK Parti Genel Merkezin 700 küsur kilometre uzağındaki Bayburt’ta söylemiş.
***
İki ihtimal var:
Sayın Yıldırım engin siyasi tecrübeye sahip biri; acil çıkış kapıları, manevra alanları oluşturarak adrese teslim mektup nasıl yazılır, mesaj nasıl iletilir, söylenmesi gerekenler nasıl ifade edilirin yolunu yordamını, âdabını erkanını iyi bilir.
Dolayısıyla yaptığı bu haklı uyarı ile “Bayburt teşkilatı sana söylüyorum, Ankara Genel Merkez, Beştepe, Sayın Genel Başkanım sen işit” demiş olabilir.
Sonuçta 2023 seçimlerinde Erdoğan kaybettiğinde sadece Erdoğan kaybetmiş olmayacak. Kimin ne kadar kazanımı, imtiyazı varsa onlar da kaybetmiş olacak.
2023 seçimleri AK Partili siyasetçiler için ayrıca hayati öneme sahip. 20 yıl iktidar olmuş bir siyasi partinin kaybetmesinin, muhalefete düşmesinin psikolojik olarak hazmı kolay olmaz.
İkinci ihtimal ise şu: Her şeyi çok iyi bilen merhum atalarımızın sözü ile “öküzün altında buzağı aramaya” gerek yok; Binali Yıldırım’ın konuşması Bayburt AK Parti teşkilatıyla ilgili…
Bayburt’lu AK Partili yetişkinler Bayburtlu gençlere eski Türkiye’yi anlatıp duruyorlardı. 1980 öncesinde yağ, mazot, tüp kuyruklarını anlata anlata bitiremiyorlardı. Gençler sabah akşam koalisyonlu hükümet dönemlerini dinlemekten de usandılar, illallah deme noktasına geldiler.
AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım’ın şehirlerine geleceğini öğrenince şehrin girişinde Sayın Yıldırım’ı yakalayıp “Teşkilattakilere söyleyin lütfen, artık tüp, yağ, gaz kuyruklarını anlatmasınlar, içimiz bayıldı, biraz da gelecek umudu versinler” dediler...
Böyle olabilir mi?
Eğer Sayın Yıldırım kendisiyle çelişen şu sözleri dememiş olsaydı bu ihtimali yabana atmayabilirdim. “Gençlere geçmişi değil geleceği, gelecek ufuklarını vermemiz lazım” diyen Yıldırım aynı konuşmada demiş ki:
“Şimdi gençler bunlar bizim bildiğimiz şeyler, niye anlatıyor, diyebilirsiniz? 2000 yılında doğan yavrularımız bugün 20 yaşında. 2023 yılında 23 yaşında olacaklar. İlk defa oy kullanacak 7 milyon böyle genç kardeşimiz olacak. Bunların sizin, bizim gibi 70’li, 80’li, 90’lı yılları yaşamadıklarını biliyoruz. Peki yaşasalar mıydı? Yok, onu da istemiyoruz ama onların kıyaslayacak bir geçmişleri yok. Kötüyü biz gördük, biz yaşadık, onların yaşamaması için de 20 yıldır mücadele ediyoruz ama insanlar kötü ile iyiyi bir arada göremezse o zaman gelecek kararını çokta sağlıklı veremez. Biz geçmişi, yapılanları anlatacağız ama bunun yeterli olmadığını biliyoruz.”
Dolayısıyla, Binali Yıldırım sadece Bayburt için değil, Ak Parti Genel Merkezi ve hatta Erdoğan’a seslenmiş olmalı mutlaka.
Benim de Sayın Yıldırım, adabını, yolunu, erkanını bilir dediğim tam olarak bu. Binali Yıldırım, Ankara’nın 700 kilometre uzağında kendini güvenceye aldığı Bayburt’tan Erdoğan’a sesleniyor ve galiba “Geçmişi de anlatalım tamam ama bunun bir faydası yok. Gelecek ufukları vermediğimiz zaman bu gençlerin oylarını alabilmemiz zor” diyor.
Ama Sayın Yıldırım’ın işi zor. Doğrunun ne olduğunu biliyor ama doğrunun ne olduğunu biliyor olmasının da çok bir önemi yok. İşini zorluğu gerçeklikle bağını koparmış birinin yeniden gerçekle bağ kurabilmesi neredeyse imkansızdır.
Siyasetçiler işte bu yüzden güç zehirlenmesine yakalanmamalıdır. O virüs girdiği bedeni tamamen felç etmeden asla durmaz. Dünya tarihinde güç zehirlenmesiyle entübe olup da kurtulan bir siyasetçi örneği yok.
Panik güç zehirlenmesi hastalığındaki son evredir. Çünkü hasta kaybettiğini görür o panikle hata üstüne hata yapar.
***
Evet, 50 artı 1’e ihtiyaç duyulan bir seçim sisteminde 7 milyon gencin ilk kez oy verecek olması siyasi partiler için hayati öneme sahip.
7 milyon gencin oyu önemli, iştah kabartan bir sayı.
Ama bir o kadar da zor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan elinde mikrofon sabah akşam şarkılar söylese 7 milyon gencin sempatisini kazanabilir mi?
10 milyon işsizin gönlünü nasıl alacak? Erdoğan 10 milyon işsizi nasıl ikna edecek? Çalıştığı halde yoksulluk çekenleri oy vermeye nasıl ikna edecek?
Sayın Erdoğan söyleyeceği hangi türkü, şarkı ile KHK mağdurlarına sempatik görünür?
Hangi söz cezaevlerinde çocuklarıyla eziyet çeken adalet mağduru annelerin yüreklerini soğutur, Erdoğan ne söylerse o annelerin yaşadıkları haksızlık yaşanmamış olur?
Cumhurbaşkanı Erdoğan Adana’da 81 ilden üniversiteyi kazanmış, yurt sorunu olmayan gençlerle buluşarak “yurt sorunu yok” dediğinde yurt sorunu yok mu oldu?
Ülke bu kadar ağır sorunla boğuşurken Erdoğan’ın elinde mikrofon şarkı söylemesi, Binali Yıldırım’ın da onun peşinden aynı şarkıyı söylemesi gerçekten de sempatik mi şimdi?