Ah bir bıraksalar da Tuğrul Bey, suçlular hak ettikleri gibi yargılanabilse!

MHP lideri Devlet Bahçeli partisinin 25 Haziran tarihli grup toplantısında, 1 Temmuz’daki Sinan Ateş davasının duruşmasına yalnızca avukatlarının katılacağını, avukatların dışında kimsenin ortalıkta gözükmeyeceğini açıkladı.

Tuhaf bir meydan okuma yapan Bahçeli’nin sözleri şöyle:

“Herkes eteğindeki taşı döşün de şahit olalım. Kim ne biliyorsa, hangi belge, bilgi ve bulguya sahipse, mahkemeye sunsun da hepsinin ense tıraşını görelim.”

Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş kızları Bengisu ve Banuçiçek ile birlikte 10 Haziran’dan bu yana siyasi parti liderlerine ziyaretler gerçekleştiriyor, 1 Temmuz’da ilk duruşması yapılacak davayı izlemeleri için davet ediyor, iki kızıyla birlikte bir buçuk yıldır sürdürdükleri adalet arayışlarında yanlarında olmaları için destek istiyor.

MHP lideri Devlet Bahçeli dışında Ayşe Ateş ve iki kızıyla görüşmeyen siyasi parti lideri kalmadı. TBMM çatısı altında olan ya da olmayan bütün siyasi parti liderleri 1 Temmuz günü Sinan Ateş cinayeti davasını kurmaylarıyla birlikte yerinden takip edeceklerini, Ankara’nın göbeğinde güpegündüz gerçekleştirilen bu cinayetin bütün yönleriyle aydınlanması için Ateş ailesinin yanında olacaklarını açıkladılar.

Kamuoyunda 1 Temmuz günü yine de MHP’nin tavrının ne olacağı merak konusuydu. Nitekim Bahçeli avukatları düzeyinde katılacaklarını, bunun dışında kimsenin ortalıkta gözükmeyeceğini açıkladı. Bahçeli partiden ve Ocak’tan kimse duruşmayı izlemeye gitmesin diye talimat veriyor olsa gerek.

Avukatlarımız katılacak” sözüne gelince, avukatların hangi düzeyde katılacaklarını henüz bilmiyoruz. Zira kanuna göre avukatlar davada iki türlü yer alabilirler. Ya sanıkları savunmak için veya mağdur tarafın haklarını savunmak için “katılan” vekili sıfatıyla duruşmada yer alırlar, eskiden “müdahil” denilirdi. MHP’nin Sinan Ateş cinayeti davasındaki asıl duruşunu 1 Temmuz günü belirleyecek. Çünkü ‘avukatlarımız katılacak’ diyen Bahçeli avukatlarının o gün orada nerede duracaklarını belirtmiyor.

***

Ben bugün asıl MHP’nin kurucusu Alparslan Türkeş’in oğlu AK Parti Milletvekili Tuğrul Türkeş’in, bir buçuk yıllık sessizliğin ardından Sinan Ateş cinayetine ilişkin yaptığı tuhaf, garip, tutarsız, enteresan açıklamasını yazacağım.

Tuhaf, enteresan, garip çünkü…

Tuğrul Türkeş Sinan Ateş’in öldürülmesine, ardında gözü yaşlı bir eş ve baba hasretiyle büyüyecek iki yetim bırakmasına çok üzüldüğünü ama yine de bir buçuk yıldır bu konu hakkında konuşmamaya, yorum yapmamaya özen gösterdiğini söylüyor.

İnsan sormadan edemiyor, peki ama neden?

Bir başsağlığı dilemenin önündeki engel nedir? Kendi ifadenizle iki küçük kız çocuğunu babasız bırakan bu cinayet hakkında konuşmamak için neden bu kadar özenli davrandınız? Sebep ne?

Bir buçuk yıllık sessizliğin ardından yapılacak açıklama emir kipiyle “MHP (Babamın Partisi) böyle bir suçla ve onu işleyen bireysel suçlularla özdeşleştirilemez” demek mi olmalıydı?

Tuğrul Türkeş şöyle devam ediyor, diyor ki:

“Sinan Ateş cinayetinin ideolojik bir tarafı bulunmamaktadır. Sinan Ateş cinayeti ağır cezalık adi bir suçtur, Cumhur İttifakı ve onun değerli yöneticileri de bu kirli suç organizasyonlarından sorumlu değildir, bu kargaşadan muhalefete de ekmek çıkmaz. Bırakın adi suçlular hak ettikleri şekilde yargılansınlar.”

Türkeş’in “Bırakın adi suçlular hak ettikleri şekilde yargılansınlar” talebine kamuoyunda katılmayacak tek bir kişi çıkmaz. Ancak şu var, “adi suç” diye vurgulanırken, cinayetin siyasi yönünün olmadığı mı vurgulanıyor? Böyle ise “suç organizasyonu” ne için yapılmıştır?

Kaldı ki bir buçuk yıldır istenen de “suçluların hak ettikleri şekilde yargılanması”dır. Bıraksınlar Sinan Ateş’in katili, tetikçisi, azmettirici kimlerse hak ettikleri şekilde yargılansınlar.

İşte bütün mesele bu.

MHP’lisinden AK Partilisine, CHP’lisinden İYİ Partilisine, Saadet Partilisinden DEM Partilisine, Gelecek Partilisine, DEVA Partilisine kadar bütün vicdan sahipleri azmettiricisinden tetikçisine bütün suçluların hak ettikleri şekilde yargılanmasını, Sinan Ateş cinayetinde kirli, gizli, karanlıkta milim bir şey kalmadan bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarılmasını istiyor.

Ama birileri bırakmıyor ki suçlular hakimin önüne çıksınlar.

Bırakmıyorlar ki azmettiricisinden tetikçisine, katilinden hamisine bütün suçlular iddianamenin içinde yer alsınlar! Bırakmadılar ki savcılık makamı bilirkişi raporlarını değerlendiren, cinayet nedenini bütün ayrıntılarıyla, delilleriyle ortaya koyan, azmettiricilerinin, Ankara sokaklarında katil arayanların, tetikçileri koruyanların yer aldığı bir iddianame hazırlasın!

Birileri var kenarından köşesinden sıkıca tutuyor, bırakmıyor!

Yoksa yargının bu derece siyasallaşmış olmasına rağmen hala Ankara’da hakimler var, vicdan sahibi savcılar var.

Bütün mesele bu, bırakmıyorlar Tuğrul Bey… Bir bıraksalar Sinan Ateş cinayeti bütün yönleriyle ortaya çıkacak, Ankara’nın dehlizlerini yıkıp geçecek.

Soruşturmayı yapan savcıların ve polislerin bu kadar çok ve sık değiştirildiği bir ceza soruşturmasını hatırlayan var mı?

Nitekim Tuğrul Türkeş’in vicdan sahibi herkesi yaralayan, kızdıran, üzen bu sözlerine isyan eden Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş şu soruyu yöneltti:

“Eğer bir siyasi baskı yoksa, soruşturmaya müdahale olduğunu açıkça gözler önüne seren gelişmelerin sorumlusu kimdir?

Tuğrul Türkeş Ayşe Ateş’in bu haklı sorusunu görmezden geldi, yeniden bir buçuk yıldır özenle sürdürdüğü sessizliğine geri döndü.

***

Tuğrul Türkeş haklı, Sinan Ateş ideolojik bir cinayet kurban gitmedi, eğer ideolojik bir cinayete kurban gitseydi MHP Ankara’ya Sinan Ateş’in şehit heykelini diktirir, bütün Türkiye’yi ayağa kaldırırdı. Sinan Ateş’in katilleri Çukurambar’ın yüz metre ötesine geçirilmeden yakalanır, hakim davayı yirmi dört saatte karara bağlardı.

27 Mayıs 2024 günü “Ülkücü Şehitleri Anma Günü”nde yaptığı konuşmada 43 yıl önce ideolojik cinayete kurban giden Gün Sazak’ın katillerine “Elinde ve vicdanında ülkücü kanı taşıyan alçaklarla kesif bir hesaplaşmayı buradan teklif ediyor, buna da hazır olduğumuzu açıklıyorum” meydanı okuyan MHP lideri Devlet Bahçeli bir buçuk yıl önce Ankara’nın göbeğinde öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in katillerine de dünyayı dar ederdi.

Sinan Ateş ideolojik bir cinayete kurban gitseydi sonuç başka olurdu.

Eğer Sinan Ateş, Tuğrul Türkeş’in söylediği gibi “adi bir cinayet”e kurban gitseydi yine durum böyle olmazdı. Katilinden tetikçisine, hatta silahı satanından o silahı üretenine kadar hepsi 24 saatte cezaevini boylamış olurdu.

Dolayısıyla Sinan Ateş cinayeti evet ideolojik değil ama adi bir cinayet de değil.

Bu başka bir cinayet türü; işte karartılmadan soruşturulması gereken yön de bu.

YORUMLAR (38)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
38 Yorum