Adalet yürüyüşü CHP’yi dönüştürüyor olabilir mi?

Tarih 11 Ekim 1998. O gün, Edirne’den Kars’a hukukun hukuksuzluğuna ve adaletsizliğe karşı milyonlarca insan ‘İnanca Saygı Düşünceye Özgürlük İçin Elele’ diyerek el ele tutuştu. O gün, o zincirin içerisinde sadece hukuku çiğnenenler, eğitim hakkı elinden alınanlar, onuru zedelenenler, adaletsizliğe uğrayanlardan, ‘irticacı’ damgasıyla hakkında soruşturma açılanlar, işlerini kaybedenler yoktu.

‘Adalet’, ‘hukuk’, ‘demokrasi’, ‘özgürlük’, ‘eşitlik’ diyen, talep eden, toplumun bütün kesimleri oradaydı. O gün, Türkiye’nin en geniş katılımlı sivil itaatsizlik eylemi gerçekleşti.

Ben o gün ‘el ele zincirinin’ içerisindeydim.

Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit el ele eylemini “Dinin siyasete alet edilmesi ve devlete karşı başkaldırı” olarak değerlendirdiği saatlerde belki de Gümrük ve Ticaret Bakanımız Bülent Tüfenkçi de o gün ‘hukuk, özgürlük, demokrasi, adalet’ talebiyle o zincirin içerisindeydi ve yapılan hukuksuzluğu protesto etmek hiç tanımadığı birisinin elinden tutuyordu.

Ne bileyim, mesela talepleri ‘inanca saygı ve düşünceye özgürlük’ olan eylemcileri CHP ‘Bunlar Cumhuriyeti yok etmeye çalışıyorlar, asıl hedef laiklik’ diyerek kriminalize etmeye çalışırken, mesela DYP Genel Başkanı Mehmet Gölhan ne yapalım yasalar böyle şekerim umarsızlığında ‘yasa, kanun’ hatırlatması yaparken, mesela dönemin İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş ‘Kanun ihlalinden şimdilik 267 kişiyi gözaltına almış bulunuyoruz’ müjdesini verirken, Adalet Bakanımız Bekir Bozdağ’ın da o gün ‘el ele eylemine’ katılmış o zincirin içerisinde olmuş olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu düşünüyorum.

‘Adalet, hukuk, özgürlük’ talep edenler görmezden gelindi, bölücülükle suçlandı, toplumda kaos çıkartmakla itham edildi. Samimiyet sorgulaması yapıldı. Arkamızda başka mihraklar arandı. Beğenmiyorsanız başka ülkeye denilerek ülke isimleri sayıldı.

Eğitim hakları ellerinden alınanları, irtica damgasıyla ihraç edilenleri, tasfiye edilenleri, mağdur edilenleri, demek sen İmam Hatip’te okumayı tercih edersin al sana diyerek başlarına ‘katsayı’ sopası indirilenleri görmeyenler, devlet kademesinden gelen sopa niteliğindeki açıklamalara sayfalarını çarşaf çarşaf açtılar.

***

Adalet Yürüyüşü’ne tepki gösteren Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi’nin ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın açıklamalarını duyunca içimin burkulduğunu söylemeliyim. Bülent Tüfenkçi’nin açıklaması şöyle:

“Biz yollar yapıyoruz. Yolları millet için yapıyoruz. Millet yürüsün diye. Yol yapıyoruz teröristler yürüsün diye değil. Teröristleri kurtarmak için yürünsün diye değil. Biz milleti kurtaralım diye yürüyoruz.”

Adalet Bakanı Bozdağ’ın açıklamasına da bakalım. Bozdağ adı kadar emin ve kanaati kesin:

“CHP bu yürüyüşünde samimi değil, kurmacadır, hesabidir.”

Tamam, hükümet yetkilisidir tepki gösterebilirler. Haklarıdır. Ayrıca eylemin biçimini de, eylemi yapanları da beğenmeyebilir, dudak kıvırabilir.

Doğaldır, dünyanın neresine bakarsınız bakın, hiçbir iktidar, ülkesinin ana muhalefetinin ‘adalet’ pankartıyla yollara düşmesini istemez. Böylesi bir görüntü en azından kendileri açısından hoş değildir.

Ancak, ‘adalet, eşitlik, demokrasi, hukuk’ vaadiyle iktidara gelen bir partinin yetkili isimleri tepki gösterecekse de, böylesi bir söylem, itham, niyet okuma şık değil, doğru da değil.

Devletin tepesindeki yetkili bir isim ‘adalet’ talebiyle yürüyenler için ‘terörist’ işaretinde bulunursa, birisi de kalkar önüne ‘tezek’ yığar. Birisi de kalkar yoldan geçerken önlerine mermi atar. Ayrıca şimdiye kadar ülkenin demokrasi standardını yükseltmekle, özgürlüklerin önünü açmakla övünen bir iktidar partisine böylesi açıklamalar gerçekten yakışmıyor.

Bırakın yürüsünler. Başka bir şey için değil ‘adalet’ için yürüyorlar. Adalet talep etmek suç olmamalı.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu adalet yürüyüşünün on altıncı gününde. Şimdiye kadar bir taşkınlık yapmadılar. Israrla toplumun bütün kesimleri için ‘adalet’ istediklerini söylüyorlar. Adalet Yürüyüşü’nün demokratik bir çerçevede kalması için azami gayret sarf ettikleri ortada.

İlk defa ülke adına güzel bir şey yapmaya çalışıyorlar.

Belki de tek parti dönemindeki günahlarının ağırlaştırdığı yüklerini böyle silkeleyecekler ve omuzlarından atabilecekler.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu elinde tuttuğu ‘adalet için’ pankartıyla kendi tabanını da dönüştürüyor olabilir. Bu yürüyüş belki de CHP’nin geçmişiyle yüzleşmesine vesile olabilir.

Geçmişin mağduriyetini yaşamış, niyet okumaların en acımasızlığıyla karşı karşıya kalmış AK Partili yetkililere düşen görev, eski Türkiye söylemlerinin hatırlatacak açıklamalardan kaçınmak ve kendisine seslenilen sesin nereden geldiğine bakmaksızın o sese kulak vermek olmalıdır.

CHP’ye kızalım, hatta sevmeyelim, tamam. Ancak eline ‘adalet’ pankartını alan, dilinde ‘adalet’ talebi olan CHP’ye dudak bükülecekse eğer bunun altını doldurmak lazım.

YORUMLAR (63)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
63 Yorum