Açlık, yoksulluk bu ülkenin kaderi mi?
Adını açık açık yazalım, Türkiye İstatistik Kurumu’nun yayınladığı kontrolden geçmiş, altın makasını çalıştırdığı verilere göre ülkemizde enflasyon oranı yüzde 69,97.
8 Kasım 2020’de “At izi it izine karıştı, hak ile batılı ayırt etmek zorlaştı, Allah sonumuzu hayreylesin” diyerek istifa eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın zihinlere kazınan meşhur sözü ile bakın burası çok önemli!
Herhangi bir yanlışlık olmasın, 3’ün 5’in önemi yok, 3 aşağı 5 yukarı demeyelim, rakamları doğru telaffuz edelim, ki TÜİK ülkemizdeki enflasyon oranını yüzde 70 değil, yüzde 69,97 olarak açıkladı.
Şükürler olsun! Ya ülkemizde enflasyon oranı yüzde 70 olsaydı, halimiz nice olurdu diye vatandaşlar olarak halimize şükredelim mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan vatandaşlarının haline şükretmesini, elindekileriyle yetinmesini, sahip olduklarının kıymetini bilmesini istiyor!
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kapsamında son iftarını Tuzla’daki İstanbul Tersane Komutanlığı’ndaki işçilerle yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan önemli açıklamalarda bulunmuş, şükür tavsiye etmiş, şükürsüzlüğün ise kötü bir haslet olduğunu söylemiş.
Sayın Cumhurbaşkanının sözleri şöyle:
“Maalesef ülkemizde bazı kesimlerde bir şükürsüzlük, tatminsizlik, karamsarlık hali aldı başını gidiyor. Halbuki önce elimizdekilere şükredeceğiz. Bunu en iyi siz işçi kardeşlerimiz bilir. Alım gücümüz bir parça düşmüş olabilir. Bu kayıpları telafi edeceğiz.”
***
Sayın Erdoğan’ın bu sözlerini dinleyen “işçi kardeşleri” ne düşünmüştür acaba? Sayın Erdoğan o “işçi kardeşlerinin” gözlerine bakmış mıdır?
Bütün yetkilere sahip bir devlet başkanı olarak “şükredin” tavsiyesi veren Erdoğan’ı televizyonlarda izleyen vatandaşların tepkisi ne olmuştur?
20 yıldır ülkeyi aralıksız yöneten Erdoğan’ın, ülkeyi uçuracağını söyleyerek getirdiği CB hükümet sisteminde gele gele, geldiği aşamanın “elinizdekilere şükredin” tavsiyesi olması garip değil mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan açısından dramatik değil mi?
İktidar partisi vatandaşlarına “şükür tavsiye” eden makamda mıdır? Evine ekmek götüremez hale gelen, iş bulamayan, geçinemeyen vatandaşın hissesine düşen, daha kötü halleri aklına getirerek haline, elindekilere şükretmek midir?
Eğer ülkede istibdat olmasaydı, açız diyenin alnına terörist, vatan haini, FETÖ damgası yapışmasaydı, halinden şikayet edenin, geçinemiyoruz diyenin başına türlü işler gelmeyecek olsaydı, Sayın Erdoğan’ın “Elimizdekileri şükredeceğiz, daha iyisi, daha güzeli için çalışacağız, bunun ne demek olduğunu en iyi işçi kardeşlerim siz bilirsiniz” sözlerini dinleyen işçilerin tepkisi ne olurdu?
***
Eğer korkmasalardı, başlarına bir şey gelmeyeceğinden emin olsalardı, ya da salon özel seçilmiş kişilerden oluşturulmasaydı, "Sayın Cumhurbaşkanım 'Bundan sonra enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil, faiz oranlarında düşüşe geçiyoruz' demiştiniz. Siz enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil dediğiniz tarihte (4 Ağustos 2021) enflasyon oranı yüzde 19’du, bu enflasyon oranı yüzde 70’e nasıl çıktı?", demezler miydi?
Eğer başlarına bir şey gelmeyeceğinden emin olsalardı, Sayın Cumhurbaşkanına 8 Ekim 2001 tarihli konuşmasını hatırlatmazlar mıydı?
O tarihte Sayın Erdoğan’a göre açlık halkın kaderi değil, vatandaşı açlığa mahkum edenler hesap vermeli. Ekonomik krizin sebebi kötü yönetim, kötü iktidar, iş bilmezlik.
Kayseri’den Türkiye’ye seslenen Erdoğan şöyle demiş:
“Ülkemizin yaşadığı olumsuzlukların sorumlusu aciz, beceriksiz, basiretsiz yönetim. İnşallah 2002’de halkımız bu hükümetten kurtulur. Vatandaşlarımız bir gecede en az yarı yarıya fakirleşti, yıllar boyu emek vererek, ter dökerek binbir çabayla ve güçlükle kazandıkları kazanımları bir gecede heba oldu. Bu kolay tahammül edilebilir bir durum değil. Fert başına milli gelir 3 bin 600 dolardan 2 bin 300 dolara düşmüştür. Enflasyon artmaya devam ediyor. 420 bin esnaf kepenk kapatmıştır. Buradan söylüyorum bu iktidarla bir yere varılmaz. Anneler pazardan topladıkları artıkları çocuklarına yediriyor. Açlık, yoksulluk ve dilencilik bu milletin kaderi değil. Tek çare erken seçim, biz onun için illa seçim illa seçim diyoruz.”
Sayın Erdoğan o tarihlerde meydan meydan, şehir şehir “Ecevit istifa, erken seçim” diye dolaşmış hatta iktidardaki koalisyon ortaklarına “Ecevitsiz seçim hükümeti” kurmayı tavsiye etmiş. (31 Aralık 2001 tarihli gazeteler)
***
Sayın Erdoğan ekonomik krizin sorumlusunun mevcut iktidar olduğunu söylemiş, Ecevitsiz bir iktidarı, Türkiye’yi düşünmüş, vatandaşa Ecevitsiz bir iktidarı düşündürtmüş, ekonomik krizin sorumlusu olarak hükümeti ve ortaklarını vatandaşlara yuhalatmış. Merhum Ecevit ya da hükümet ortakları çıkıp da Erdoğan’ı seçmenlerine “Bunlar bizim olmadığımız bir iktidar için çalışıyor” diye şikayet etmemişler…
O gün Tersane’de Erdoğan’ı dinleyen işçiler başlarına bir şey gelmeyeceğinden emin olsalardı, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle hani her şey çok güzel olacaktı, ekmeğimize katık, aşımıza aş katacaktık. Vaatlerinizin hiçbiri neden tutmadı, diye sormazlar mıydı?
Sayın Cumhurbaşkanım sizin “faiz sebep, enflasyon sonuç” tezinize ne oldu? Enflasyon neden fırlıyor, dövizin artışının önüne neden geçemiyorsunuz, bu ülkede 11 milyon insan neden devlete muhtaç hale geldi? Çocuklarımız neden bu ülkede yaşamak istemiyor, kendilerine ülkemizde neden gelecek göremiyorlar?
Biz bir ekmeği alamayacak haldeyken, bazı AK Partililer neden üç beş maaş alıyor, sonra bizim nasibimize düşen neden elimizdekine şükretmek oluyor, demezler miydi?
Derlerdi, hem de daha fazlasını söylerlerdi…
Konuşabilen, itiraz edebilen bir ülke olsaydık, AK Partili siyasetçiler ve Cumhurbaşkanı Erdoğan “elinizdekilere şükredin” tavsiyesi veremezlerdi.
Ama böyle devam edebilir mi?
AK Parti’den çıt çıkmıyor, kimse ekonomi politikalarını sorgulamıyor… Partideki iktisatçılar bile suskun… Medya kontrol altında ve eleştirebilecek isimler tasfiye edilmiş…
Evet ama böyle devam edemez. Gelişmiş demokrasilerdeki gibi itirazlar yükselmese de, işte iktidar ciddi surette oy kaybediyor.
Demokrasimiz çok eksik ve kusurlu ama hiç olmazsa “sandık” bari var, asıl buna şükür.