16 günde eksilen 9 milyar dolar...
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün ekonomist ve akademisyenlere yaptığı toplantı öncesinde yaptığı açıklamada özellikle şu iki husus dikkatimi çekti:
Bugün itibariyle rezervlerimiz 115 milyar doların üzerinde. İnşallah çok daha iyi bir konuma gelecek.
Tedbir paketiyle birlikte kurun üzerindeki köpüğün bir günde ortadan kalktığını gördük.
Sayın Erdoğan çok değil daha iki hafta önce Katar ziyareti dönüşünde beraberindeki gazetecilere, Merkez Bankası’nın rezervini 124 milyar dolar olarak açıklamıştı. Tam olarak şöyle demişti:
“Rezervlerde son rakam 124 milyar dolar. Şu anda bu rezerv miktarı, herhangi bir korkuya yer olmadığının bir alametidir. İnşallah rezervlerimizi tırmandırmaya devam edeceğiz.” (8 Aralık)
Erdoğan’ın bu rezerv konusundaki iki açıklamasının arasında on altı gün var. Bu da Merkez Bankası’nın rezervinin on altı günde 9 milyar dolar eksildiğini gösteriyor.
Nereye gitti bu 9 milyar dolar? Merkez Bankası’nın rezervlerinin hangi durumlarda kullanılacağının şartları kanunlarla belirlenmiş.
Ülkemizde nasıl bir olağanüstü durum oldu da 9 milyar dolar rezerv kullanıldı?
On altı günde Merkez Bankası’nın rezervinden 9 milyar doların eksilmesi normal bir durum olmasa gerek…
İkinci soru şu şu:
Karşılaşılabilecek iç ve dış şokların yaratığı olumsuzlukların giderilmesi, uluslararası finans çevreleri ile piyasalarda ülkeye duyulan güvenin artması, para ve kur politikalarına olan güveni sağlamak ve bu politikaları desteklemek ve ülke menfaatleri için tutulan rezervlerimizin gerçek miktarı nedir?
124 milyar dolar mı?
127 milyar dolar mı?
90 milyar dolar mı?
95 milyar dolar mı?
115 milyar doların üzeri mi? Ne kadar üzeri?
Bu rakamların tamamını son bir yılda Sayın Cumhurbaşkanı bizzat kendisi açıkladı. 124 milyar dolar bir anda 127 milyar dolar olabilir mi? Bu hızla tırmanır mı? Aynı hızla düşer mi?
127 milyar dolar bir anda 95 milyar dolara düşer mi?
***
Gelelim ikinci hususa
***
Sayın Erdoğan 20 Aralık Pazartesi akşamı açıkladığı dövize endeksli TL mevduat politikası ile gün içerisinde 18 seviyesini gören dolar Erdoğan’ın açıklaması ile patır patır düştü, 12,5 seviyelerini gördü. 21 Aralık sabahı ise 11, 5 seviyelerine kadar düştü.
Bu satırları yazdığım sıralarda dolar kuru 12.04’ler seviyesindeydi.
20 Aralık günü 18. 34 seviyesini gören dolar kurunun gün bitmeden 12,5 seviyesine gerilemesi normal bir durum mu?
Nitekim dünyanın birçok ülkesindeki ekonomik gelişmeleri takip eden ünlü ekonomist Timothy Ash ülkemizdeki bu döviz hareketlilikle ilgili olarak sosyal medya hesabından “30 yıllık ekonomistim. Hiçbir para biriminde bu denli döviz oynaklığını görmedim. İnanılmaz” açıklaması yaptı.
Evet, doğruya doğru inanılmaz bir şey 24 saat içerisinde böyle bir döviz oynaklığının olması inanılmaz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasi teknisyenleriyle yaptığının ardından duyurduğu dövize endeksli TL mevduat sistemi sonrasında dövizde yaşanan bu gerileme başarısı için “kurun üzerindeki köpük” tanımı yaptı.
Dolar kurunun üzerinde oluşan köpük 6-7 lira düzeyinde miymiş?
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçtiğimiz 8 Temmuz 2018’de dolar kuru 4.43 liraydı. Ve Sayın Erdoğan bu yüksek dolar kuruyla mücadele etmek, 4.43 lira olan doların belini, omurgasını kırmak için bütün yetkileri istememiş miydi?
2018 Temmuz’unda 4.43 lira olan dolar kurunun köpüğü alınmış haliyle 12 seviyelerinde olması normal mi?
2021 yılına 7. 5 seviyesiyle giren dolar kurunun bir yılda köpüğü alınmış haliyle 12 seviyesinde olması bir zafer midir?
Asıl başarı bu köpüğün oluşmasına izin verilmemesi değil midir? O köpük niye oluştu? Ekonomi iyi yönetilseydi doların üzerinde köpük oluşur muydu?
Madem ki bir günde döviz kurunun üzerindeki köpüğü temizleyebiliyordunuz o zaman 20 Aralık Pazartesi’ne kadar iktidar neyi bekledi?
İyice köpük biriksin de öyle temizleyelim mi denildi? Hele bir köpük elimize küreği, süpürgeyi alacak seviyeye gelsin diye mi beklendi?
Ya da 18.34’den 12,5’a geriletince başarı hikayesi daha büyük olur mu denildi?
SAYIN ERDOĞAN’IN EY PUTİN DEMESİNİ BEKLİYORUM
Bu arada iki gündür Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan “Ey Putin” diyerek Rusya Devlet Başkanı Putin’e diplomatik bir dille haddini bildirecek bir açıklama yapmasını bekliyorum.
Rusya Devlet Başkanı Putin’e Perşembe günü yaptığı basın toplantısında Rusya Merkez Bankası’nın son faiz artırma kararı soruldu. Rusya Merkez Bankası geçen hafta faiz oranını 100 baz artırmıştı.
Putin şöyle demiş:
“Size garip gelecek ama ben Merkez Bankası’nın kararlarına karışmıyorum, hiç müdahale etmiyorum. Yüksek faizlerden dolayı reel sektöründe mutsuz olduğunun farkındayım, ancak yüksek faizler olmadan Rusya’nın sonu da Türkiye’nin durumu gibi olur.”
Sayın Erdoğan’ın en azından, hiç değilse “Sevgili dostum, değerli dostum Putin ayıp olmuyor mu, ülkemin durumunda ne var? Biz dost değil miyiz neden ülkene, ülkemizi vahim bir örnek olarak gösteriyorsun? O kadar çay içtik, seni ağırladım. Bu dostluğun karşılığı böyle mi olmalı?” demeli, diyebilmeli.
Ülkemizin itibarını korumak Sayın Erdoğan’ın görevi. Sonuçta “Türkiye’nin durumu” mukayesesi en çok 20 yıldır ülkeyi yöneten Erdoğan’ı ilgilendiriyor.