Sessizliğin sesi
Korona günlerinde futbol bunun adı. Kolay değil. Bu günlerde sahaya çıkıp top oynamak kolay değil.
Akıllar insanlığı tehdit eden salgındayken, temas sporu yapan sporcular için hiç kolay değil. Obi Mikel, Falcao ve sesini çıkaramayan bir çoğu neden sahada olduklarını sorguluyor.
“Aklımızda deli sorular” ile geldiğimiz statta bulacağımız sessizliği biz daha önceki yıllardan biliyorduk. Tat tuz olmazdı bu maçlarda. Dün de öyle oldu. Seyircisiz maçta yine tat tuz yoktu.
İlk yarıda iki takım da kontrolü elde bırakmadan oynadı. Zirvedeki hassas dengede kaybeden olmak istemiyordu iki taraf da. Beşiktaş için kazanmak çok daha önemliydi şüphesiz ama buldozer gibi gelip zirveyi yakalayan Galatasaray’a karşı da çok dikkat etmek gerekiyordu.
İlk yarıdaki bu al gülüm ver gülüm oyunun sıra dışı tek olayı Burak Yılmaz’ın golüydü ama bu vuruşta sıra dışı olmayan bir şey vardı: Ofsayt bayrağı. O futbolu, futbol onu bırakacak, hala ofsayttan çıkmayı beceremiyor.
İkinci yarı maç hızlandı. Falcao’nun direğin hemen yanından dışarı giden şutuna Beşiktaş Nkoudou’nun atağıyla karşılık verdi ama kalede Muslera gerçeği vardı, o kaçırmadı, Muslera kurtardı.
Fatih Terim, Belhanda- Ömer değişikliği ile orta sahaya biraz dinamizm getirmek istedi. Sergen Yalçın da önce Gökhan Gönül- Lens, ardından da Boateng- Ljajic hamleleri ile takımı canlandırmaya çalıştı ama seyircisiz maçın temposunu bir türlü istedikleri noktaya getiremediler.
Sergen Yalçın, Gökhan- Lens değişikliğinin aslında hatalı bir karar olduğunu hemen anladı. Onyekuru savunması zayıf olan yeni sağ beki peşine takmaya başladı. Galatasaray yavaş yavaş üstünlük kurduğu bu anlarda galibiyete çok yaklaştı. Caner’in hatasında topu önünde bulan Feghouli net fırsatı dışarı atarak kaçırdı. Ardından da Onyekuru topu dağlara taşlara attı.
Sonuç olarak sessiz maçta gol çıkmadı. Galatasaray’ın galibiyet serisi bozuldu. Beşiktaş ise çıkmadık candan umut kesilmez mesajını verdi.