Edirne’nin biraz ötesi
İlk düğmeyi yanlış iliklersen devamı da öyle gider. Beşiktaş da ilk düğmeleri yanlış ilikledi, PAOK karşısında toz duman oldu.
İlk yanlış, Başkan Ahmet Nur Çebi’nin maç öncesi futbolcuları taraftarın önüne atmasıydı. “İndirimi Necip dışında kimse kabul etmedi. Bu sözleşmeleri bir daha bulamayız dediler. Sözleşmesi yüksek olan futbolcular gitmiyorlar” sözleri Avrupa maçı öncesi sıkıntılı ve zamansız bir çıkıştı. Bir laf vardır, “Hep doğruyu söyle ama her doğruyu her yerde söyleme” diye. Bir takımın motivasyonunu bitirmek için bundan daha ‘iyi‘ bir çıkış yapılamazdı!
Sergen Yalçın’ın Ljajiç’in yokluğunda, Oğuzhan ve Dorukhan gibi yetenekler dururken ön liberoda Necip’i tercih etmesi de belli ki başkanın sözlerinden vazife çıkarmaydı. Yalçın da ilk düğmeyi yanlış iliklemişti. Atiba- Necip ikilisi PAOK ataklarında etkisiz elemandı. Gerçi Yunan ekibi, geçen sene birkaç maçta sağ bek oynayan Lens’in savunmadaki zaafını biliyordu. Bu ikinci düğmedeki hatayı affetmedi, oyun planını buna göre kurdu. Hızlı Yunan forveti Lens’in kanadını çökertip 30. dakikada skoru 3-0’a getirmişti bile. Tzolis, Pelkas ikilisi Beşiktaş’ın nefesini kesmeye yetti. Eğer yumuşak bir penaltı vuruşu yapan, karşı karşıyada isabetsiz vuran Akpom daha becerikli olsaydı ilk yarıda fark daha da büyük olurdu.
Beşiktaş’ta sahada üç yeni transfer vardı. N’Sakala sol bekte Caner’i arattı. Welinton savunma göbeğinde ciddi hatalar yaptı. Yol açtığı penaltı dışında da çok aksadı. Mensah ise maçı saha içinden izleme ayrıcalığını yaşayan bir izleyici gibiydi! Bir tek Larin, Lens’in nefis ortasına yaptığı dokunuşla gelecek için umut verdi. Yeni- eski arasındaki uyumsuzlukta Sergen Yalçın’ın da payı vardı kuşkusuz. Bir takımın hiç hazırlık maçı yapmadan Şampiyonlar Ligi maçına çıkması akıl alır gibi değildi. Yalçın sanırım takımına -ya da kendisine- fazla güveniyor. Ama yaptığı hatalı oyuncu tercihleri, yanlış oyun planı Beşiktaş için bu sezonun zor geçeceğinin de işaretleri gibiydi.
Sergen Yalçın, ikinci yarıda düğmeleri yeni baştan ilikleyerek başladı. Boyd’un yerine Oğuzhan’ı sahaya sürüp yetenekli oyuncuyu merkeze yerleştirdi. Necip’i sağ beke alıp Lens’i de sağ açığa kaydırdı. Beşiktaş doğruyu bulmuştu ancak biraz geç kalınmıştı. İkinci yarının hakimi Beşiktaş’tı. İkinci yarının hemen başında Lens’in vuruşu gol olsaydı maçın öyküsü bambaşka olabilirdi. Siyah-Beyazlılar topu Larin’e aktarmada sorun yaşıyordu. Kanadalı oyuncu Yunan savunması arasında istediği topları almakta zorlandı. Bunda Nkoudou’nun gününde olmaması, Lens’in ondan da kötü olmasının rolü büyüktü. Özetle kanatlar çalışmayınca Kartal uçamadı.
Sergen Yalçın, oyundan düşen ve skoru koruma telaşına düşen PAOK’u avlamak için Dorukhan ve Umut’u da sahaya sürdü ama o gol bir türlü gelmedi. 86. dakikadaki penaltıyı da İtalyan hakem atlayınca Beşiktaş, tek kale oynadığı, son 10 dakika çift santrfora döndüğü ikinci yarıyı gol atamadan tamamladı ve Şampiyonlar Ligi'nden elendi.
Sonuç olarak Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi’nde önemli bir fırsatı tepmiş oldu. Türk futbolunu etkisi altına alan ve ağır sonuçlarını bu sezon hep birlikte göreceğimiz bir evreye girdik, tamam ama PAOK gibi bizlere denk bir takım karşısında tepetaklak olmak biraz erken bir uyarı oldu. Edirne’nin ötesi çoktandır bize uzaktı ama anlaşılan Edirne’nin biraz ötesi bile bize artık çok ırak...