Harika bir eser: “Osmanlı Hanedan Türbeleri”
Bugün Ayasofya denildiği zaman genellikle Bizans İmparatoru Iustinianos tarafından yaptırılan ve 27 Aralık 537 tarihinde törenle açılan büyük kilise anlaşılır. Fetihten hemen sonra fethin sembolü olmak üzere camiye çevrildiğini, Mimar Sinan tarafından payandalarla desteklenerek ömrünün uzatıldığını, zamanla etrafına yapılan medrese, imaret, kütüphane ve hamam gibi binalarla muhteşem bir külliye haline getirildiğini, haziresinde de Sultan II. Selim, III. Murad, III. Mehmed, I. Mustafa ve I. İbrahim türbeleriyle bir şehzadegân türbesinin bulunduğunu bilen ve bunu seslendiren azdır.
Ayasofya külliyesine ait medreseyi tarihî eser niteliği taşımadığı gerekçesiyle yok eden zihniyet, yakın zamanlara kadar kapalı tutulan padişah türbelerinin önüne de kerih kokular neşreden bir tuvalet yapılmasına izin vermişti. Kültür ve Turizm Bakanlığı yıllar sonra bu büyük saygısızlığa son verdi; tuvaletler başka yere taşındığı gibi padişah türbelerini de restore ettirilerek 2009 Eylülünün ortalarında ziyarete açıldı.
***
Osmanlı padişahlarının ilk altısı Bursa’da medfundur. Fâtih’ten itibaren -gurbetten ölen ve Şam’da toprağa verilen Sultan Vahdeddin dışında- bütün padişahlar İstanbul’da toprağa verildiler; çoğu selâtin camilerinin avlularında zarif türbelerde uyur. “Nefs-i İstanbul” dışındaki tek türbe, Sultan Mehmed Reşad’ın Eyüp Sultan’daki türbesidir. Devlet-i Aliyye’nin ikinci başkentinde, yani Edirne’de yatan padişah yok; hanedandan İstanbul ve Bursa dışında toprağa verilenler ise parmakla sayılacak kadar azdır. Şehzadeler, Kanuni devrine kadar Bursa’ya götürülerek Muradiye’ye defnedilirlerdi. Bir nekropol niteliği taşıyan Muradiye’nin hanedan mensubu son sakini, Kanuni’nin “nizam-ı alem” için boğdurttuğu oğlu Şehzade Mustafa’dır.
Ayasofya haziresi, Muradiye’nin Dersaadet’teki devamıdır. Şehzadegân Türbesi, Muradiye’deki mütevazı türbelere çok benzer. Sinan’ın dikkate değer eserlerinden biri olan II. Selim Türbesi’ndeki göz kamaştırıcı çinilere dikkatinizi çekmek isterim. Girişte, sol taraftaki çini panonun Sultan II. Abdülhamid’in diş hekimi ve eski eser meraklısı Albert Sorlin Dorigny tarafından 1895 yılında restore edilmek üzere Fransa’ya götürüldüğünü, yerine imitasyonunun monte edildiğini bilenler bilmeyenlere anlatsın lütfen. Orijinal pano daha sonra Louvre Müzesi’ne intikal etmiştir. Son zamanlarda, Müze-i Hümayun Müdürü Osman Hamdi Bey, gözünün önünde cereyan eden bu sahtekârlığı fark edemediği -veya göz yumduğu- için suçlanıyor.
Ayasofya haziresinde, Mimar Davud Ağa tarafından yapılan III. Murad Türbesi ve Mimar Dalgıç Ahmed Ağa’nın eseri olan III. Mehmed türbeleri de görülmeye değer eserlerdir. Sanatkârların bu türbelerde adeta bir yeryüzü cenneti inşa etmek istedikleri hemen fark ediliyor.
***
Birkaç aydır masamda duran, fırsat buldukça göz attığım harika bir kitap hakkında yazmaya çalışırken girizgâhı fazla uzattığımın farkındayım. Prof. Dr. Hakkı Önkal’ın ilk baskısı 1992 yılında yapılan Osmanlı Hanedan Türbeleri isimli eserinin genişletilmiş ikinci baskısı Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı tarafından yapıldı. İlk baskıda bulunmayan yirmi bir türbenin de ilave edildiği bu baskı için bütün türbelerin planları dijital ortamda yeniden çizilmiş, restorasyonda olan birkaç türbe dışında hepsinin profesyonelce çekilen renkli fotoğrafları kullanılmış.
Seçkin bir sanat tarihçisi olan Hakkı Bey, ikinci baskı için yazdığı önsözde, hanedan türbeleri hakkında kendi kitabının ilk baskısının yapıldığı 1992 yılından bugüne dikkate değer bir çalışmanın yapılmadığını hatırlatıyor. Erken dönem Osmanlı türbelerini muhtasar olarak ele alan Ertan Daş ve klasik dönem hanedan türbelerinden sadece on birinin bezemelerini değerlendiren Aziz Doğanay’ın çalışmasından söz eden Hakkı Bey, Kubbealtı Neşriyatı tarafından yayımlanan Padişah Türbeleri isimli albümü zikretmeyi de ihmal etmemiş. Mimar ve ressam Bülent Çetinor’un nefis suluboyalarından oluşan bu albümde, Yüksek Mimar Aydın Yüksel’in de bilgi yüklü değerlendirmeleri vardır.
***
“Giriş” niteliği taşıyan birinci bölümünde İslâm’ın türbe meselesine nasıl baktığı ve adına türbe yapılan hanedan üyeleriyle başkalarının türbelerinde medfun olan padişahlar hakkında önemli bilgiler veren Hakkı Önkal’ın altı bölümden eserinde, hanedan türbeleri bütün yönleriyle ele alınıyor. Osmanlı tarihi, medeniyeti ve İstanbul’la ilgilenen herkesin elinin altında bulunması gereken, emek mahsulü bir eser, Osmanlı Hanedan Türbeleri...
Hakkı Önkal’ı ve Osmanlı Hanedan Türbeleri’ni hakkını vererek yeniden basmaya karar veren Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı’nı tebrik ediyorum.