‘Bir nev-civansın şûh-ı cihansın’
Konuşurken gereksiz yere tekrarlanan sözler için kullanılan Farsça “perseng” kelimesi bizde genellikle “pelesenk” diye telaffuz edilir; “dilime pelesenk oldu” tabirini bilirsiniz. Ancak dilimize pelesenk olanlar, sadece “efendime söyleyim” gibi lâflar değildir; bazan da bir şarkı yahut herhangi bir mısra kendiliğinden takılır dilimize, mırıldanır dururuz. Günlerce dilimden düşmeyen şarkılar ve şiirler vardır. Çok genç ve idealist bir müzik öğretmeni olan Şenay Aybüke Yalçın’ın Batman’da PKK’lı bir terörist tarafından şehit edildiği haberini okuduktan sonra da Rahmi Bey’in çok sevdiğim Hisarbuselik şarkısı dilimden düşmez oldu: “Bir nev-civansın şûh-ı cihansın.” Bu hüzünlü şarkının hüzünlü bir hikâyesi de vardır.
***
Rahmi Bey, Tanburi Cemil Bey’in talebelerinden olan Tanburi Refik Fersan’ı ve eşi kemençe virtüözü Fahire’yi çok sever, sık sık ziyaretlerine gidermiş. Bir ziyaretinde öz evladı gibi üzerine titrediği Fahire Hanım’ı -çocuklarıyla birlikte kızamık çıkardığı için- ateşler içinde yatarken bulmuş. O sırada muayenesini bitiren doktor, reçetesini yazdıktan sonra, hastalara bol bol portakal suyu, o bulunmazsa üzüm suyu ve limonata içirilmesini tavsiye ederek gitmiş. Fahire Fersan, babası gibi sevdiği Rahmi Bey’e, “Acaba ölecek miyim? Bu ateş beni harap ediyor!” deyince, Rahmi Bey, “Evlâdım,” demiş, “sen bu yavrulara lâzımsın. Ölürsen kocan da yaşayamaz. Bu yavruların hâli ne olur? Ben dururken sen nereye gidiyorsun? Allah benim ömrümü sizlere versin yavrularım!”
Rahmetli Fahire Fersan’ı ziyaret ettiğimiz gün, kadim dostu Necmi Rıza Ahıskan’la yan yana fotoğraflarını çekmiştim. Ahıskan, Fahire Hanım’dan birkaç yıl önce vefat etti.
Rahmi Bey, hastaların odasından çıktıktan sonra, Refik Fersan’a “Fahire’ye bir şarkı yaptım, benim hâtıram olarak kalsın!” diyerek “Bir nev-civansın şûh-ı cihansın” mısraıyla başlayan meşhur Hisarbuselik Şarkı’sının notasını yazdırmış. O sırada Fahire’nin ilâçları da gelmiş. Fakat mevsimi olmadığı için portakal yokmuş.
***
Refik Bey, o gün Rahmi Bey’in “Allahaısmarladık” diyerek kalkıp gittiğini, fakat akşama doğru elinde üç paketle çıkageldiğini anlatıyor. Paketlerden birinde -nereden bulmuşsa- on tane portakal, diğerlerinde bir okka üzüm ve iki fincan vardır. “İşte portakal buldum, İnşallah evlâdımıza şifa olacaktır!” diyerek hastaların odasına girer ve Fahire’ye çocuk gibi sevinerek: “Kızım, evlâdım! Size portakal buldum. Hemen şerbetini yaptır, afiyetle iç. İki de fincan aldım. Karı-koca kahve içerken beni hatırlarsınız,” der ve biraz oturup dinlendikten sonra ayrılır.
Fersanlar, ertesi gün Rahmi Bey’in ölüm haberini alırlar. Zavallı bestekâr, onlardan çıkıp Kadıköy’deki Şark Musiki Cemiyeti’ne uğradıktan sonra evine gitmiş, fakat merdivenlerde birden fenalaşmıştır. Hemen yatağına yatırıp doktor çağırırlar. Fakat artık çok geçtir.
Fahire Fersan, eşi Refik Fersan’la evlerinde çalışırken.
Rahmi Bey’in Fahire Fersan için ettiği “Allah benim ömrümü sizlere versin yavrum!” duası kabul edilmiş olmalı; çünkü bu değerli sanatkâr tam doksan yedi yıl yaşadı. Kendisiyle tanışma şansına kavuşanlardanım. 1980’lerin sonunda bir gün rahmetli dostum Neyzen Doğan Ergin ve arkadaşları tarafından onun evinde -galiba doğum günü münasebetiyle- verilen musiki ziyafetine ben de katılmış, kendisiyle uzun uzun konuşma fırsatı bulmuştum. Cemil Bey’i görmüş, görmekten öte, talebesi olmuş bir sanatkârla tanışmak son derece heyecan vericiydi. Rahmetli Necmi Rıza Ahıskan’ın da katıldığı ve Melihat Gülses’in şarkılar söylediği o davette çektiğim birkaç fotoğraf vardır.
***
Refik Fersan, hâtıralarında Rahmi Bey’in kendilerinden ayrıldıktan sonra uğradığı Şark Musiki Cemiyeti’nde Hisarbuselik Şarkı’nın notalarını Levon Hancıyan’a da yazdırdığını söylüyor. Aynı şarkıdan Laika Karabey de Musiki Mecmuası’nın 1 Eylül 1948 tarihli 7. sayısındaki “Rahmi Bey” başlıklı kısa bir yazısında söz eder. Aynen aktarıyorum:
“Çok küçük yaşta tanıdığım, musiki zevkine hayran olduğum bestekâr Rahmi Bey’i 29 Nisan 1924 henüz kendisinden istifade edilebilecek çağında, 64 yaşında iken kaybettik. Kadıköyü’ndeki Şark Musiki Cemiyeti’ne gelir, eserlerini çoluk-çocuk sayılan bizlere geçmek tevazuunda bulunurdu. Vefatından iki gün evvel -bunu şarkının altındaki 27 Nisan tarihinden anlıyorum- yine Cemiyet’e gelmiş, bir şarkı yaptığını, güftesinin de kendisinin olduğunu söylemiş ve notaya almamı istemişti. Musiki hayatım pek azdı, cesaretsizdim. Korka korka yanına oturdum. O söyledi, ben yazdım. Bittikten sonra çalmamı istedi, çaldım. Pek memnun oldu, iltifatlar etti. O şarkıyı makam sırası takip ettiğimiz için ve kendisinin de Hisarbuselik başka şarkısı olmadığı için yazamadım, yalnız sözlerini yazıyorum:
Bir nev-civansın şûh-ı cihansın
Rûh-ı revansın sinemde cansın
Canda nihansın nûr-ı ayınsın
Göster cemalin sen mihr-ı ansın
Üftâdegânın gün doğdu sansın
Setretme hüsnün dil seyre kansın
Uşşâka dâim taze fidansın
Reşk-i cinansın ezhâra şansın.”
Rahmi Bey’i, Fersanları, Necmi Rıza Ahıskan’ı, Laika Karabey’i ve tabii Şenay Aybüke Yalçın’ı rahmetle anıyorum.
NOT. Refik Fersan’ın hatıraları Murat Bardakçı tarafından yayımlanmıştır: Refik Bey… Refik Fersan ve Hatıraları, İstanbul 1995.