Binbir Gece Masalları, Ahmet Haşim ve yalanın estetiği

Alfa Yayınları’nın dört cilt halinde güzel bir kâğıda basıp ciltli ve şömizli olarak okuyucularına sunduğu Binbir Gece Masalları bir aydır masamda duruyor. Sümeyra Özkan’ın Ekrem Demirli gözetiminde Arapça aslından çevirdiği bu masalların büyüsü bir başkadır. İlkokul ikinci sınıftayken para verip satın aldığım ilk kitap, bir Binbir Gece masalı olan “Ali Baba ve Kırk Haramiler”di. Masalların tamamını yıllar önce -kütüphanemde hâlâ muhafaza ettiğim- Raif Karadağ tercümesinden birkaç defa okumuştum.

Sonunda dayanamadım, önceki gece sahuru beklerken Sümeyra Özkan tercümesinin birinci cildini açıp okumaya başladım. Şehrazad’ın Şehriyar’a anlattığı masallar beni alıp bambaşka bir dünyaya götürdü; inanılmaz bir hayal gücü... Antonio Galland tarafından Fransızcaya çevrildikten sonra Batılıları da büyüleyen ve bir yandan Avrupa edebiyatını, bir yandan da oryantalizmi besleyen Binbir Gece Masalları, büyüsünü bu inanılmaz hayal gücünden alıyor.

***

Şehrazad’ın ilk masallarını okurken, ister istemez, birbirinden farklı iki dünya bulunduğuna, ikinci dünyanın sanatın dünyası olduğuna inanan Oscar Wilde’ın bu fikrini açıklamak için anlattığı hikâyeyi hatırladım:

Bir zamanlar harika masallar anlattığı için herkesin sevdiği bir adam varmış; akşamları evine döndüğü zaman bütün gün işten bunalmış olan köylüler etrafını sarar ve “Anlat, derlermiş, bakalım, bugün ne gördün?” O da bütün hayal gücünü kullanarak cinlerden, perilerden, sultanlardan ve bunların olağanüstü maceralarından söz edermiş. Dinleyenler bu heyecan verici hikâyelere doyamaz, “Anlat, daha başka ne gördün?” diye ısrar edince, adam bu sefer denizkızlarını anlatmaya başlarmış: “Deniz kenarına geldiğim zaman yarı belden yukarı sudan çıkıp yeşil saçlarını birer altın tarakla tarayan üç denizkızı gördüm!”

Masalcı bir sabah yine evinden ayrılmış, deniz kıyısına gitmiş, bir bakmış ki, tıpkı hayalinde yaratıp insanlara anlattığı masaldaki gibi, üç denizkızı sudan çıkmış, yeşil saçlarını birer altın tarakla tarıyor. Akşam köye dönünce insanlar yine etrafını sarmış, “Anlat ne gördün?” diye sormuşlar. Adam büyük bir hayal kırıklığı içinde “Hiçbir şey görmedim!” demiş. Çünkü masal gerçek olunca bütün büyüsünü yitirmiş.

***

Ahmet Hâşim, Oscar Wilde gibi düşünenlerdendir; Frankfurt Seyahatnamesi’ndeki “İç Sıkıntısı” başlıklı nefis yazısında, trenle Frankfurt’a giderken pencereden seyrettiği manzaraların hep birbirine benzemesinden şikâyet eder ve “Rabbim!” der, “Şu manzara dedikleri ne sıkıcı bir şeymiş!” Ve düşünmeye başlar. Vardığı sonuç kısaca şöyle özetlenebilir:

İnsan zekâsı tabiatı beğenmediği için şiiri, mimariyi, musikiyi, raksı ve onların yanında büyük, küçük bir yığın hayat sanatlarını yaratmıştır. Manzaraların ve yaşanmış hadiselerin olduğu gibi tasvirinden kötü eserler doğar. “Yalanın ilâhî nefesi üzerlerinden geçmedikçe ne ses, ne renk, ne taş, ne tunç sanat eserine istihâle edemez.” Kısaca ifade etmek gerekirse, “güzel, yalanın çocuğudur.” (Fuzulî’nin mısraını hatırlayınız: “Aldanma ki şair sözü elbette yalandır!”)

Bu fikirlerini açıkladığı başka bir yazısında yalanı bir estetik kategori olarak en iyi eski şarklıların kullandığını söyleyen Hâşim, şark masalının ve âdâbının, bugünkü düşkünlüğe uğramadan önce “yalanın altın çiçekleri” olduğunu, daha şarka doğru gittikçe “yalan”ın hayattaki yerinin arttığını, mesela ince ve artist bir millet olan Japonların âdâbında muhataba asla “hayır” denmediğini anlatır.

***

Ahmet Hâşim, sanatın yalanını ahlakî bir problem alanı olan alelâde yalandan ayırmak için “ulvî” sıfatını kullanmıştır. “Sinema” yazısında Yunan mitolojisinde yalan tanrısı Hermes’in aynı zamanda sanat tanrısı olduğunu ve dış dünyanın şekillerini sürekli değiştirerek düzensizliğe “kendi ilâhî âhenginin nizâmını ikame” ettiğini hatırlattıktan sonra, sinemanın “hakikate zelîlâne inkıyadı” yüzünden bu ulvî yalanı yansıtamayacağını iddia eder. Hâşim, gelecekte en akıl almaz masalları sinemanın anlatacağını, en inandırıcı yalanların da sinema tarafından söyleneceğini bilseydi, herhalde böyle yazmazdı.

Hâşim’in nazarında sanat bir paralel dünya yaratmaktır. Güneş ufukta kaybolunca tabiattaki bütün keskin hatlar yok olur ve “O Belde” şiirinin yalan dünyası açılır. Bu büyük şiirdeki “Bir yalan yer midir veyâ mevcûd” sorusunun cevabı, her ikisidir. O belde, ancak ondan bahsedildiği sürece vardır, yani hem vardır, hem yok.

***

Binbir Gece Masalları, muhteşem bir yalanlar silsilesi... Ama öyle yalanlar ki, insanlığın bin bir hâli gerçekçi bir üslûpla yazılmış hikâyelerden daha doğru anlatılır. Bu masalların Galland tarafından Fransızcaya çevrildikten sonra nasıl yayıldığını ve Avrupa edebiyatını derinden nasıl etkilediğini, Katharina Mommsen, Senail Özkan tarafından dilimize kazandırılan ve Ötüken Neşriyat tarafından yayımlanan Goethe ve Dünya Kültürleri (2015) adlı harika kitabında uzun uzun anlatıyor. Mommsen’in şu cümlesine dikkatinizi çekmek isterim: “Arap hikâye sanatının bu şaheseri marifetiyle yaratılan büyü o derece büyüktü ki, bu eser, çok farklı muhtevalara sahip olmalarına rağmen, Homer’in destanları ve Shakespeare’in dramlarıyla kıyaslanıyordu.”

Goethe, Mommsen’in anlattığına göre, Binbir Gece’nin Bağdat’ında kendini evinde gibi hissedermiş. Cemil Meriç de, André Gide okumayı söker sökmez eline iki kitabın tutuşturulduğunu söyler: Kitab-ı Mukaddes ve Binbir Gece Masalları... Gabriel Gercia Márquez ve Borges’in de ilham kaynakları arasında da Binbir Gece Masalları’nın çok özel bir yeri vardır. Márquez, tekrar tekrar okuduğu bu masalların bir zamanlar gerçekten yaşanmış olabileceğini düşünecek kadar etkisinde kalmış.

***

Masal deyip geçmemek gerekir. Her güzel hikâye, ne kadar gerçekçi olursa olsun, biraz masaldır ve içinde mutlaka olağanüstülükler barındırır. Bütün iyi yazarlar, aslında hep kendi masallarını anlatırlar.

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum